18.⚡️ *Korku*⭐️💕

En başından başla
                                    

Elini yanağımdan çekip, elimi tuttu ve kalbine koydu.

"Çünkü burda hep sen vardın ve hep sen olacaksın."

Ne diyeceğimi bilemeden öylece kaldım. Bir yandan üzülüyordum. Çünkü bu her zaman karşılıksız kalacak bir sevgiydi. Bir yandan da korkuyordum, gittikçe saplantılı bir hal almaya başladı davranışları. Bu durumda ne denir ne tepki verilir gerçekten bilmiyordum ve şu anda çok zor bir durumdaydım.

"Üzgünüm. Keşke sana yardımcı olabilseydim. Ama olamam. Senin sevdiğin şekilde hiçbir şey hissetmiyorum. Bu benim elimde olan bir şey değil." der demez çılgına döndü ve kapıya tekme atıp bağırmaya başlamasıyla korkup yerimden sıçradım.

"Neden? Lanet olsun neden? Daha ne yapmam gerekiyor beni sevebilmen için? Kızların mutlu olabileceği her şeyi yaptım. Çirkin miyim yoksa? Haaa? Söyle. Beni beğenmiyor musun?" diye hem bağırıyor hem ağlıyordu.

Korkudan titremeye başladım. En son bu halde olduğumuzda kaza yapmıştık ve ölüyorduk. Sakin olmaya çalışıp bir şeyler düşünmek için çabaladım. Şu anda onu sakinleştirmem gerekiyordu. Kendime gelerek Oktay'la konuşmaya başladım.

"Şşttt. Hayır. Sen çok yakışıklısın. Lütfen sakin ol beni korkutuyorsun."

Yanıma biraz daha yaklaşıp,

"Korkma. Ben sana asla zarar vermem." dedi.

Bunu bilmek beni rahatlattı. Şimdi eski haline dönmüştü. Artık daha sakindi. Yavaş yavaş yanıma yaklaşmaya başladı. O üzerime doğru gelirken bende geriye doğru yürüyordum. Taki vücudum duvara çarpana kadar. Gidecek yerim kalmadığından yürümeyi bıraktım. O ise hala üzerime doğru yürüyordu. O kadar yakınıma geldi ki,nefesi yüzüme çarpıyordu. Panik dalgaları vücudumu sarmaya başlamıştı. Parmaklarını saçlarımda, yanaklarımda ve dudaklarımda gezdirip,

"Çok güzelsin." diye fısıldadı.

Artık bedeni tamamen bedenime değiyordu. Gözlerim dolarken,

"Bırak. Gitmek istiyorum." diye fısıldadım.

Ama sanırım duymamıştı ya da duymak istemiyordu.

"Her zaman seni öptüğümü hayal ettim. Bunun nasıl bir şey olduğunu düşündüm hep."

"Oktay. Lütfen. Bırak." dedim artık tutamadığım göz yaşlarımla.

Korkuyordum...

Onun yaptığı ise kafasını boynuma gömüp elini çıplak olan belime koymak oldu.
Nefesim gittikçe daralıyordu. Beni acilen bırakması gerekiyordu. Yoksa tam şu anda yere yığılacaktım.

Sonra... Sonra yapmaması gereken birşey yaptı.
Boynumu öpmeye başladı. Bu o kadar mide bulandırıcı bir şeydi ki,birden gelen öğürme isteğimi bastırdım. Dudakları tenime değer değmez baştan aşağı ürmermiştim. Elini kalçama koymasıyla birlikte zihnime yıllar önce yaşadığım süzüldü. Ellerim,ayaklarım bağlı haldeyken Berke 'nin karşımda oturması.
Elini yüzümde ve vücudumun diğer her yerinde dolaştırması. İğrenç bir şekilde dudaklarıma yapışıp beni vahşice öpmesi ve benim hıçkırıklarım. Çığlıklarım.
Dur! Yapma! Yalvarırım! Dememe rağmen onun devam etmesi. Birden astım krizine yakalanmış biri gibi nefes almakta güçlük çektim. Hıçkırıklarımın arasından,

"Yapma, dur Lütfen." diye çığlık atıp Oktay'ı üzerimden ittim. Bir yandan terliyor,bir yandan üşüyordum.

"Yapma. Dokunma bana." diye transa girmiş gibi hala bağırıyordum.

"Melike dokunmuyorum. Bak,bak yanında bile değilim."

Oktay'ın dedi kulaklarıma geldiğinde geçmişteki görüntüler dağıldı birden. Oktay'ın gerçekten benden 5-6 adım uzakta durduğunu gördüm. Yanımdan ne zaman uzaklaştığını farkedememiştim.
Göğsüm hızla inip kalkıyordu. Derin derin ve hızlı nefes alıyordum.
Korkmuştum.
Oktay endişeli gözleriyle bana bakıp neler olduğunu anlamaya çalışıyor gibiydi. Ona baktım ve,

"Şimdi burdan çıkıp gidecem. Ve sen yerinden kıpırdamayacaksın." dedim.

"A-ama..." diye kekeledi.

"Yoksa polisi ararım." diye tehdit ettim işe yaramasını umarak.

"Melike lütfen."

''Oktay. Yemin ederim bunu yaparım. Polisi arar ve beni taciz ettiğini söylerim."

Gözlerini kocaman açmış hayretle bana bakıyordu. Daha sonra bunu yapabileceğime inanmış olacak ki,

"Peki. Tamam. Öyle olsun." Deyip eliyle kapıyı gösterdi.

"Çık. Sen gidene kadar bu odada kalacam. Söz." dedi.

Yavaş adımlarla ve geri geri giderek kapıya doğru yöneldim. Oktay'a bakıyordum. Aynı zamanda olası bir hamle yaparsa aşağı doğru koşacaktım. Ama dediği gibi yerinden kıpırdamadı.

Oktay görüş alanımdan çıkınca önüme dönüp koşmaya başladım. Merdivenlerden hızla indim ve kapıyı açıp boş, karanlık sokağa attım kendimi.
Nereye gideceğimi bilemez bir halde koştum. Taaki Oktay'ın evi görüş alanımdan çıkana kadar. Sonra sessiz sokağı inceledim.
Korkuyordum.
Sokak lambasının yanına çöküp ağlamaya başladım. İçim dışıma çıkıyormuşçasına. Titreyen ellerimi dizlerime doladım. Bu saatte bu halde ne yapacaktım ben şimdi? Annemi arasam önce Oktay'ı sonra, yalan söyleyip bu saatte buralara geldiğim için beni öldürür ve endişelenir beni bu halde görünce.
Avucumun içindeki telefonu açıp rehbere geçtim ve hiç düşünmeden o numarayı aradım. İkinci çalışta açıldı telefon.

"Aloo. Efendim?"

"B-ben çok kötüyüm." deyip ağlamaya başladım.

"Melike? Ne oldu?" diye sordu panikle.

"Gel al beni burdan. Lütfen."

"Nerdesin?"

Bulunduğum yeri tarif ettim .

"Sakın bir yere ayrılma. İki dakikaya ordayım."

Bir yere gidemezdim ki bu halde zaten...

Bölüm Sonu...

Bölümle ilgili düşüncelerinizi bekliyorum. Sessiz okuyucularım artık ses versin lütfen...

Beni Bırakma Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin