8. BÖLÜM (pembe saçlı kız)

322 23 16
                                    

*WILLIAM
"Ne istiyorsun?"

"Lana, Rose ile doktora gitti, Buttercup'da Rose'un serası ile ilgileniyor..."

"Sende ona yardım et. Nasıl fikir?" diye sordu gülümseyerek -sahteydi- ve kapıyı yüzüme kapatmaya karar verdi. Elimle onu durdurdum.

"Luciano ile hallediyorlar. Bugün seninle vakit geçirmek istiyorum." dedim hızlıca. Alex kapıyı bırakıp içeriye doğru yürümeye başladı. Bu gel demekti.

İçeriye girdim ve kapıyı kapatıp onu takip ettim. Mutfaktaydık. Alex pencerenin önündeki küçük iki kişilik masaya oturdu ve bir şeyler atıştırmaya başladı.

"Demek bana kaldın?"

Cevap vermedim, devam etti.

"Otursana. Karnın açsa bir şeyler hazırla kendine, tostumdan sana verebileceğimi sanmıyorum."

"Aç değilim." dedim karşısına oturarak.

"Sen bilirsin."

"Büyükbaban nerede?"

"Alışverişe gitti." dedi, ağzı doluydu.

"Bugün için bir planın var mı?"

"Şimdilik yok."

"Sinemaya veya WellsCafe'ye gidebiliriz. Ya da dedektifçilik oynarız." diye önerilerde bulundum ona ve çantamdan kitabı çıkarıp uzattım.

Kitabı alıp anlam veremeyen bakışlarla bana bakmaya başladı ve tosttan bir ısırık alıp kitabın kapağını okudu. Açıkladım.

"İçinde çizimler var, ne ifade ettiklerini anlayamadım."

Hızlıca kitabı bana geri uzattı. Almadım.

"Eminim ki Austin ile harika bir ekip olursunuz."

"Alex bi baksan ölür müsün?"

"Hayır." dedi kitabın sayfalarını karıştırmaya başlayarak. "Çizimlerin bir şey ifade ettiği düşündüren ne sana?"

"Kitabın son sayfasında 'bul beni' yazıyor"

Güldü. "Sende bunlar boşuna çizilmemiştir diye düşünüyorsun."

"Aynen öyle."

Alex biraz daha sayfaları karıştırıp bana baktı.

"Tek anladığım şey sondan başlaman gerektiği."

"Nereden anladın bunu?" diye sordum heyecanla.

"Kitapta altı çizili olan tek cümle 'Son, başlangıçtır.'

Uzattığı kitabı bu sefer aldım. Cümleyi birde ben okudum. Evet, kitabı okurken görmüştüm bunu ama beğenildiği için çizildiğini düşünmüştüm. Çünkü ben böyle yapardım; kitaplardaki beğendiğim cümlelerin altını çizerdim.

"Her kimse niye direkt sana gelip 'ne derdi varsa' söylemiyor ki? Belli ki korkak. Uzak dur."

"Ne yapacağımı bilmiyorum." dedim onu inceleyerek taktığı bilekliği gördüm.

"Kim olduğunu öğreneceksin çünkü senin için ilgi çekici; kitap ve gizemli bir sapık, daha ne olsun."

"Sapık demişken Paul değildir, değil mi?"

"Paul çok takıntılı biliyorsun bunu. Bunu yapar."

"Bilmiyorum Alex, bilmiyorum göreceğiz. Sinemaya mı gidiyoruz yoksa WellsCafe'ye mi?" Küçükken yaptığımız gibi dedektifçilik oynamayacağımız belliydi ki Paul ihtimali tadımı kaçırmıştı."

ÖNCE HAYALLER ÖLÜRWhere stories live. Discover now