İP_21 | BIÇAK SIRTI

Start from the beginning
                                    

Edim yanıma yerleşti, kızgın bir fısıltıyla, "Neden arabanda uyuşturucu taşıyorsun?" diye sordum. "Ben toz kullanmadığıma göre neden tozlar arabandaydı?"

Birdenbire zihnim şüpheyle doldu, ona şüpheyle baktım. Acaba kendimden farklı ve bu tür hatalara düşmeyen biri olarak gördüğüm Edim Demiray, aslında benim gibi sıradan bir kullanıcı olabilir miydi?

Bakışları ön camdaydı. "Ben kullanıcı ya da satıcı değilim," dediğinde, düşüncelerimde bir çatlak gibi ortaya çıkan imkansızlık beni şaşırttı. "Arabamda uyuşturucu yoktu."

"Ne?" diye şaşırdım. "Eğer o paket sana ait değilse, nasıl oldu da arabandan çıktı?"

Edim yanıt vermedi. Keskin kara gözleriyle dışarda konuşan iki polisi izliyordu. Dudak hareketlerini okuyormuş gibi gelmişti, bunu yapabilir miydi sahiden? Kendime gözlerimi devirecektim. Yer üstünde Edim Demiray, yer altında Dragon... Adam iki tarafta kendi karizmasına uygun biçimde isim yapmıştı ve ben burda durmuş onun dudak hareketi okumasına mı şaşıracağım cidden?

Edim Demiray'dı o...

Fakat ben Lavin Demiray değilim, Lavin Kutup'um. O insanı yanından gelebilecek her türlü endişeyi bastırabilirdi, onun gibi olamazdım. Bilinmeyen tarafından kuşatma altına alındığımı hissediyordum, başıma gelebileceklerden dolayı endişeli, şu an ne yapmam gerektiğini bilemediğimden de içime korku doluyor, korku damarlarımda dolanıyordu.

Endişeyle, "Edim," diye seslendim tekrar. Edim bana bakmadı. Yanımdaydı, yine de onun tarafından yalnız bırakılmışım gibi hissettim. "Uyuşturucu testi yapacaklar, teste girmek istemiyorum. Test benim kullanıcı olduğumu onlara söyleyecek."

Sesimdeki çaresiz titreme onun yüzünü sonunda bana döndürdü. Yüzünü görmenin beni rahatlattığını, gözlerime bakmasının endişelerimi hafiflettiğini fark ettim. Onu yanımda hissettim.

Neden rahatlıyorum, neden endişelerim hafifliyor?

Bana olan bu şeyin adı neydi ve ne zaman olmuştu?

Onun yüzü en nefret ettiğim yüzdü, siyah bakışı içimi karanlığa boğardı benim. Adı zihnime gerginliğin haritasını çıkarırdı.

Bana neler oluyor?

Öylece baktı, sonra kelepçeyle birleşmiş ellerini yukarı kaldırıp yanaklarıma yapışan ince telleri geriye çekti. "Sakin ol, Küçük Avcı," dedi, sesi rahatlatıcıydı. Dokunuşuyla birleşen sesinin bana sakinlik kattı. Polisler o an, endişe verici olmamaya başladı benim için. "Onları kim yolladıysa derdi sadece çanta, teste girsen bile umursama. Ben yanındayım, sana kötü bir şey olmasına asla izin vermem."

Bir beden diğer bedene doğru atılmak ister miydi? Benim bedenim düşmanın bedenine doğru atılmak, sıcak hissettirecek kollarının arasına girip ona sarılmak istiyordu. Aniden ona sarılsam ne tepki verirdi, şaşırır ama yine de bana uyar mıydı yoksa kızar ve beni kendinden uzaklaştırır mıydı? Aklım bana oyun mu oynuyor? Kim olduğumu ve onun kim olduğunu unutuyor muyum ben?

Sanki ev, evin içindeki sıcak yuva onun güçlü kollarının arasında gizliymiş gibi geliyordu...

Parmakları saçlarımdan yüzüme kaydı. Polis arabaya geldiğinde Edim hemen geri çekilmişti ama polis bu anımızı yakaladı. "Gidiyoruz çifte kumrular," diye alay etti.

Edim ona aldırmadan bana, "Korkma," dedi kısık bir sesle. "Her şey yoluna girecek."

Polis, omzunun üzerinden bana bakıp, "Bu yakışıklı erkek yalanıdır. Ona inanma, hiçbir şey yoluna girmeyecek," dedi. "Birisi uyuşturucu kullanıyor ve satıyorsa, her şey yoldan çıkmış demektir."

İNTİKAMIN PENÇESİNDE (+18)Where stories live. Discover now