Bölüm 11: Zaman çok acımasızmış

59 12 23
                                    



"Acı gerçeği söyle desek de yüz güldüren yalanı seçtik..."

İyi okumalar...
-------------

"Hayır, hayır sen numarasını ver kendine sorarım..."

Pürdikkat annemi izliyordum küçük çocuklar gibi. Elindeki kalemi hareket ettirdiğinde numarayı aldığını anladım.

"Tamam Safiye, görüşürüz." deyip telefonu bıraktığında yüzünde bıkkın ifadeyle bana döndü.

"Nihayet ala bildim."

Elimi kağıdı almak için uzattığımda annem geri çekti.

"Ama önce seninle bi' konuşalım Sadi."

Boş kalan elim yanıma düşerken koltukta onun yanına oturdum.

"Işılla balkonda konuştuklarınızı duydum."

Ben tebessüm edince derinden nefes alıp ellerimden tuttu.

"Oğlum, kararınıza saygı duyuyorum ama bilmen gereken bir şey var. Işıl senin durumunu biliyor ama sen onun barede bilmiyorsun."

Kaşlarım çatılırken annemle neden Işıl barede böyle konuşmaya girdiğime anlam veremedim. Arkadaş olacaktık zaten, bir şey öğrensem bile bunu etkilemezdi.

"Anne..."

"Dinle sonuna kadar, sonra ne söylersen söylersin."

Tamam dercesine başımı sallayınca devam etti.

"Işıl Safiyenin öz yiğeni değil. Evlatlık. Ve arkadaş bile olsanız fark etmez, ona karşı dikkatli ol. Sakın kalbini kırayım deme."

Hiç bir şey diyemedim annem sözünü bitirip elime Işılın telefon numarasını yazdığı kağıdı tutuşturunca. Her cümlesi omzuma ağır yük gibi çöktü. Yanımdan kalkıp giden annemi gözlerimle izledim ağırlığına dayanamadığım düşüncelerle. Işılın gözlerini kaçırması, bir an cesur olup, bir an çocuk gibi bakmasını düşündüm. Birini kaybettiğini söylemişti ve o kişinin annesi olması ihtimali yüksekti.

İçimdeki burukluk dışa yansıyordu elimde tuttuğum kağıda bakarken. Artık tesadüflerin bizi buluşturduğu anlarda değil de, bizim istediğimiz vakitlerde buluşa bilelim diye annemden numarasını bulmasını istemiştim. Ama şimdi garip bir cesaretsizlik ele almıştı kalbimi. Ne söyleyeceğimi, ne yazacağımı bilemiyordum artık.

Onda ismini koyamadığım korku vardı, bunu nasıl gözden kaçırmıştım ki? Beni bırakıp nereye gidiyor bu kadın? derken aşırı telaş yapması terkedilme korkusunu körüklemişti. Her korkunun bir nedeni vardır ve bunu farketmemiştim. Çok uzağa bakmıştım yanımdakileri görmek için. Beni kırdığını sandığımda da arkasında saklanan nedeni söylerken ruhunu kırıyordu âdeta. Sakın kalbini kırayım deme uyarısı Işıla her baktığımda hatırlanacaktı.

Yine yokluğumdan giriş yapmış hayat, önümdekileri göremiyorum gülümsemek için. Çok mu oldu içimdekileri gizli tutalı ki hayatın oyunlarına karşı direnemiyorum artık? Zaten direnememem için değil mi hazırlıksız yakalanmam?

Hayat tam da tiyatro sahnesi gibi. Biz son hazırlıklarımızı yaparken perdenin kalkması ani oluyor. O zaman boş bulunup gerçek oyunun sözlerini unuturken tüm yalanları içinde saklayan tebessüm seçiyoruz hazır olmadığımızı belli etmemek için. Sonra o tebessüm eşliğinde her sonrakı sahnede kendimizi topluyoruz kimse fark etmesin diye, hayatın bize taktığı çelmelerin canımızı yaktığını kimse bilmesin diye. Zaman geçtikce hayatımız sahnedeki oyundan farksızlaşıyor, işte o vakit kendimizi kendimizde kaybediyoruz...

Değişen RenklerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin