İP ▶ 42 | "KÖR KUYU"

En başından başla
                                    

Edim, bakışlarını dövme üzerindeki parmağına kısa bir an çevirip Lavin'e döndürdü. "Sana sinirliyim, küçük avcı," dedi, düz bir sesle.

Lavin, sağ omzunun üzerinde yattığı için, sol omzunu silkti. Onu taklit ederek, "Ben de sana sinirliyim," dedi.

Edim, sert sırtını başlıktan ayırıp Lavin'in yanına sokuldu. Alnını alnına yaslayıp burnunu burnuna sürttü.

Gözlerindeki kara sarmaşıklara yaprak olan merak duygusuyla, "Ne zaman konuşmaya karar vereceksin?" diye sordu Edim.

Lavin, erkeksi şampuan kokusunu daha net alıyordu, bu koku genzini doldurmuştu. "Neyi konuşacağım ki?"

"Bal gibi biliyorsun." Edim'in sesi sertleşti.

"Hayır, bilmiyorum."

Gözlerindeki merakın yerini çıkışma aldı. "Peki öyleyse, söyleyeyim Lavin, tabii ki bunu sana kimin yaptığını." Ona bunu yapanın kalbini durdurmak istiyordu. "Olanları kendim mi öğrenmeliyim?"

Dalga geçen bir sesle, "Nasıl öğrenecekmişsin?" diye sordu Lavin. "Artık orda değiliz."

İçten gelen bir hisle aslında bir şekilde öğreneceğini biliyordu.

"Orda tanıdığım birileri var, bu yüzden olabilir mi?"

"Tabii vardır," diye homurdandı Lavin. "Bunlardan biri de kızıl, değil mi?"

Bu konudan sıkılmıştı. Temkinli bir bakış atarak, "Ondan söz etmeyi bırak, benim umrumda değil," dedi kesin bir sesle. "Sana ne olduğunu söyle."

Lavin, alaycı bir sesle, "Aslında, bana ne olduğu onunla ilgiliydi ama...," diye kesip gözlerinin içine baktı. "Madem hakkında konuşmamı istemiyorsun, konuşmam."

Edim, Lavin'den uzaklaştı. Kaşları çatılmıştı. "Benimle dalga mı geçiyorsun?" diye sordu, yüzündede buna ilişkin bir emare ararken. "Bunu sana o mu yaptı?"

Aklına o kadının kendinden emin konuşmaları, mide bulandırıcı imâları gelince gözleri donuklaştı. "Evet," diye yanıt verdi. İçindeki kıskançlık yeniden körüklendi; ihanete uğramışlığın acısı gibi bir acı içine doldu. "O yaptı, lavaboya kadar gitmiştim." Önemsizce ekledi. "Sonra o geldi."

Olanları anlattı. O ânı dillendirmek, zihninin surlarında gedik açtı. Son zamanlarda hiçbir şeye tahammülü yoktu, kendisine bile.

Edim yataktan kalkıp ayakta dikildi. "Mahvedeceğim o sürtüğü."

Lavin, uzandığı yataktan doğrulurken, "Buna gerek yok," dedi rahatsız bir sesle. "Zavallının biri o."

Kaşlarını çatıp böyle söylemesini anlamayan bir sesle, "Bunu sana yapana zavallı mı diyorsun?" diye sordu Edim. Kemikli yüzü azarlarken daha da sertleşti. "Dikişlerini patlatmış."

"Evet, bunu yaptığını biliyorum," dedi Lavin. "O, etrafındaki sahte ilgiden sarhoş olup, kendini gerçeğe kapatmış bir zavallı."

Kara gözlerinin içindeki fırtına büyürken, güçlü çenesini sıktı. "Umrumda değil," dedi keskin bir sesle. "Çok güvendiği işinden atılmasını sağlayacağım."

Lavin, böyle yapsın diye anlatmamıştı, artık İstanbul'da olmadıkları için anlatmasınım bir sakıncası olmadığını düşünmüştü ama görünüşe bakılırsa hata etmişti. "Bunu yapma. Hak ediyor, ama yapma," dedi, vurgulu bir sesle. "Yaşlandığında yılların nereye gitti diye sorulsa cevap veremeyecek kadar boş bir hayatı varken, yine yaşlandığında bir dilek tut desen gençliğinin beyaz saçlarına geri dönmesini ister. Sırf o boş hayat için."

İNTİKAMIN PENÇESİNDE (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin