Bölüm 14: Ay Işığında Hesaplaşmalar (FİNAL)

Start from the beginning
                                    

"Bunlar amcan ve halan olsa bile mi?"

"Evet."

Aldığı kesin cevap üzerine bir müddet düşündü, söyleyeceklerini toparlamaya çalıştı genç kadın.

"Çok zor zamanlar bekliyor sizi. Bir yakınının suçunu bilmekle, onun cezalandırılmasını görmek arasında dağlar kadar fark vardır. Mahkemede gerçekler ortaya çıktığında, ne kadar suçlu olsalar da yüreğin onlar için atacak, aksine yok yere ölüp giden masum ailemden ve benden nefret edeceksin."

Neden elini çekemiyordu ki, yoksa o kuvvetli parmakların cenderesinden kurtulmak istemiyor muydu? Ayrıca bu yakınlık da nereden çıkmıştı şimdi?

Dile döktüğü düşüncelerinin yerini bu deli sorular alırken, aklından geçenlerden habersiz cevap verdi adam emniyetle: "Belki de... Yine de adaletin yerine gelmesi için elimden geleni yapacağım, yapacağız."

İyi de neden tutuyordu ve bir türlü bırakamıyordu sımsıkı kavradığı şu narin eli? Hem nereden çıkmıştı bu gereksiz yakınlık şimdi?

Kalbi sinsice yanındaki kalbe yanaşırken aklını dolduran sorulara cevap yetiştiremedi genç adam ya da yetiştirmek istemedi.

****

"O iskelede oturanlar, Ilgın'la Çelik miydi?" diye sordu sessiz işaretleriyle, Defne kocasına. Başbaşa güzel bir gece geçirdikleri Antalya'dan dönmüş, küçük bir kumsal gezintisinin ardından da odalarına çıkmaya niyetlenmişlerdi.

"Koruma ordusuna bakılırsa, aksini düşünemiyorum." dedi Demir muzipçe sırıtırken. 

"Sence," diye sordu sessiz güzel tekrar, asansör düğmesine basarken, "aralarında bir şey var mı?"

Adam bir an düşündü ve sonra cevap verdi seri hareketlerle: "Emin değilim. Senin arkadaşın çılgının teki, benim abimse katıksız bir buz dağı. Yine de aralarında kuvvetli bir çekim olduğu çok aşikâr. Yaşayacağız ve göreceğiz."

Başını salladı genç kadın ve aynen kocası gibi: "Yaşayacağız ve göreceğiz." dedi kendisine özgü hareketleriyle. 

Bundan sonra aralarında tuhaf bir sessizlik peydahlandı. Demir ailesinin hayatının nasıl değiştiğini düşünürken, Defne'nin aklı çocukluk arkadaşı ve kayınbiraderinde takılı kalmıştı. Asansör kaldıkları katta durdu ve seri hareketlerle odalarına geçtiler. Kapının açılmasıyla karanlık aydınlığa karışırken, genç adamın zihni başka bir meseleye kaymıştı şimdi. Tüm gece hiç konuşulmayan, özenle etrafında dolandıkları ancak asla dile dökmedikleri meseleye. Kenan Dağıstanlı'nın Defne'ye yaşattığı zor günlere yani. Demir, geçen her saat ne kadar yanlış davrandığının, karısının sözlerine kulak asmayarak ne büyük bir duyarsızlık yaptığının, bu yüzden evliliklerinin bitmesine ramak kaldığının daha fazla idrakine varıyordu. Varmasına da nasıl telâfi edeceğini bilemiyordu bir türlü,  ağzından tek bir özür kelimesi çıkmamıştı henüz. Keten gömleğinin düğmelerini açarken, gözü aynanın önünde oyalanan karısına takıldı.

Sessiz güzel, kocasının kendi içindeki savaştan habersiz, her şeyin açığa çıkmasının verdiği huzurla, boynundaki kolyeyi çıkarmaya çalışıyordu, tuvalet masasının başında. Klipsi sıkışmıştı her halde ki açamıyordu bir türlü. Boynunu eğmiş, çaresizce uğraşırken, kuvvetli bir çift el imdadına yetişti, her daim mest eden tanıdık dokunuşlarla başını kaldırdığında, iki çift göz aynada buldu birbirini. Öylece bakıştılar bir süre. Sonra, Demir kulağına eğildi karısının duymayacağını bilse de: "Özür dilerim." diye fısıldadı, "Her şey için özür dilerim."

Defne gözleri aynadaki görüntüye takılı, nefesi hızlanırken okudu adamın söylediklerini dudaklarından. Yavaşça sırtını dönerken ardındaki görüntüye, tüm gün deneyip durduğu ancak becerebileceğinden bir türlü emin olamadığı şeyi yaptı. Hafifçe parmaklarının ucunda yükseldi, iyice sokulduğu güvenli kollar arasından, o da kocasının kulağına fısıldadı: 

GÜVENLİ AŞK (SEVGİLİ OKUR SERİSİ)Where stories live. Discover now