Bölüm 14: Ay Işığında Hesaplaşmalar (FİNAL)

7K 446 174
                                    

Ay ve yıldızların ışıltısıyla aydınlattığı, karanlık ancak berrak bir geceydi. Ilgın, kayık yaka, asimetrik kolları dirseklerine kadar uçuşarak inen, göğsünün altından bollaşarak dizlerinin üstünde biten yine asimetrik kesimli mor renkli elbisesinin eteklerini bacaklarının arasına sıkıştırmış, aynı renkteki topuklularını çıkartarak çıplak bıraktığı ayaklarını oturduğu iskeleden sallandırmış hafif dalgalı denizde ileri-geri hareket ettiriyordu yavaş yavaş ve çok yavaş.

Gözleri suda yarattığı dairelerde, zihni gündüz yaşananlardaydı. Melek Dağıstanlı'nın herkesi derinden sarsan itiraflarının ardından her şey çok hızlı gelişmişti. Mehmet Dağıstanlı inanılmaz bir dirayet ve vakurla davranmış, oğlu-öz oğlu hakkında suç duyurusunda bulunmuş, elleriyle teslim etmişti polise. İlk andaki suçlamalar sadece kaçırılması ve alı konmasıyla sınırlı kaldığından Ilgın saatlerce emniyette emniyet müdürlüğünde ifade vermişti. Bu kadarı bile gelecek günlerin ne kadar zorlu geçeceğini gösteriyordu. Sıkıntıyla iç geçirdi genç kadın, ailesinin diğer fertlerinin uğradığı suikastlerin de suçlama ve soruşturmalara dahil edildiğinde yaşanacaklara nasıl dayanabileceğini kestirmeye çalıştı. Yüreğinin sıkıştığını, nefesinin daraldığını hissetti.

O böylesi düşünceleriyle savaş halindeyken iri yapılı uzun boylu bir erkek bedeni sırtını denize vererek yanına çöküverdi. Ensesinde biten küt kesim sarı saçlarını savurarak başını çevirdiğinde hemen dibinde bağdaş kurduğu bacaklarını kollarıyla sarmış, gözlerini kumsaldaki belirsiz bir noktaya sabitlemiş Çelik'i gördüğünde hiç şaşırmadı. Biri denize, diğeri otele doğru, yanyana ancak zıt yönlere dönmüş oturmaktaydılar şimdi.

"Beni takip ettiriyorsun." dedi sakince.

Adam kelime etmeksizin başıyla onayladı. İkisinin de atışacak hali yoktu anlaşılan. İskelenin denizden kumsala eriştiği noktada sağ tarafta başında Cemal'in bulunduğu Keskin ailesinin koruma grubu, sol tarafta ise Dağıstanlıların ekibi tetikte beklemekteydi. Sadece bir gece önce böyle bir şey hayalden öteye geçemez, rüyasında görse hayra yormazdı Ilgın. Bakışlarını tekrar durgun sulara çevirirken bu düşünceyle gülümsedi hafifçe.

"Üzgünüm," dedi genç adam fısıldarcasına, "gerçekten."

Genç kadın konuşamadı bir an, duygu dolu sesteki acı, ıstırap ve mahcubiyet yoğunluğu karşısında.

"Ben de," diye cevap verdi yumuşakça, "hem kendi adıma, hem de sizin adınıza."

Samimiyeti teselli ederken, teselli arayan hali buz gibi bakan açık mavi gözlerin üstüne çevrilmesini sağladı. Elbisenin açıkta bıraktığı yerlerdeki yeşermeye durmuş eski çürüklerin üstüne taze morlukların eklendiğini fark etti genç adam, bir yandan yüreği ezilirken diğer yandan da  içine dolan yatışamaz öfkeyle başa çıkmakta hayli zorlanıyordu  : "Canını yaktılar mı?" diye sordu  dişlerinin arasından, gayr-i ihtiyari uzun parmaklarını zedelense de çekiciliğini yitirmemiş  ince ve zarif kolda gezdirdiği sırada.

Buruk bir gülümseme dudağının kenarında asılı kaldı ve gözlerinin yaşla dolduğunu belli etmemek amacıyla başını biraz eğdi genç kadın: "Önemi yok." dedi.

"Var. Her şeyden önce bunun önemi var."

Çelik, kocaman eliyle Ilgın'ın iskelenin kenarına sıkı sıkıya yapışmış elinin üstünü kavramıştı şimdi. Beklemediği bu davranışla aklı karışan güzel sarışın: "Ruhumun acısı yanında bedenimin ki solda sıfır kalıyor inan ki..." diye fısıldadı.

"Keşke gidenleri geri getirecek gücüm olsaydı." dedi adam başparmağıyla avucunun altındaki pürüzsüz teni okşarken, "Ama yok. Ancak sana suçluların cezalarını en ağır şekilde çekmeleri için elimden geleni yapacağıma dair söz veriyorum."

GÜVENLİ AŞK (SEVGİLİ OKUR SERİSİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin