Bölüm 12: Yüzleşme

3.8K 419 18
                                    

Öncekinin bittiği kadar iyi başlamamıştı yeni gün, Kenan Dağıstanlı açısından. Esasen, Ilgın'ı arama çalışmaları için tahsis edilen toplantı salonuna çağırmıştı babası az önce alelacele ve itiraz kabul etmez şekilde. İçeri adımını atar atmaz, yeğeninin kocası Enver'i görmek büyük şok olmuştu, ardından Çelik, Demir ve Sude kardeşleri, Defne denen sürtüğü, abisi Hasan ve karısı Zehra'yı, kızkardeşi Melek'i nihayetinde de Mehmet ve Şükran Dağıstanlı'yı seçti gözleri tek tek.

"Kimse de eksik kalmamış!" diye geçirdi içinden alaylı alaylı. Bir şeylerin ters gittiğini anlamakla birlikte asla üstüne konduramıyordu. 

"Hayırdır, baba," dedi zorla saygılandırdığı sesiyle, "aile meclisini toplamışsın?"

En büyük Dağıstanlı, ciğerinin kaç para ettiğini gayet iyi bildiği küçük oğlunun, ruhundaki terbiyesizliğe de aşina olduğundan, genellikle görmezden gelir, aldırmazdı bu tavırlarına. Ancak, Poyraz Keskin'in önceki gün kucağına bıraktığı üç büyük klâsörü sabaha kadar incelemiş, okuduklarıyla beyninden vurulmuşa dönmüş, işin altındaki ismi az çok tahmin etmişti. Şimdi de bunun verdiği hırs ve siniri zapt etmekte güçlük çekiyordu. Elbette ki bunun hesabını soracaktı, hem de çok fena, ancak öncesinde aydınlatılması gereken başka önemli bir mevzu vardı. Aklından geçen bu düşüncelerle sükûnetini koruyarak, etrafındakilere bir şey hissettirmemeyi başardı ve kısaca: "Otur Kenan," dedi, "konuşacaklarımız var."

Her zamankinden daha sert çıkan ses irkiltse de aklı-fikri inkâr halinde:

"İyi de," dedi adam aynı arsızlıkla, "Enver'in işi ne burada?"

 "Buradayım, çünkü" diye araya girdi genç adam, aldığı onayla da devam etti: "bana ve aileme tuzak kurulduğuna dair güçlü kanıtlarım var."

"Ömrümde böyle yüzsüzlük görmedim," dedi arkasına rahatça yaslanırken Kenan, "karını aldatıp aldatıp, kılıfını böyle mi buldun?"

Bu sözlerle Sude, içten içe titrerken, Enver derin bir nefes aldı, gözleri yeniden Mehmet Dağıstanlı'yla karşılaştığında söze girdi yeniden: "Ben, hata yaptığımı inkâr etmiyorum. Hem de çok büyük bir hata. Anlatmak istediğim..."

"Etrafındaki herkesi üzdüğün yetmedi mi?" diye hırladı Kenan, bunun üzerine, biraz rol yapmaktan kime ne zarar gelirdi, "Bir de gelmişsin burada..."

"Yeter!"

Bu öfkeli sesin sahibi Mehmet Dağıstanlı'dan başkası değildi: "Bir sus da, ne diyecekmiş görelim."

"Ama neden?"

"Yüzleşmek ve yüzleştirmek için." diye tısladı yaşlı adam ve oğlu ilk kez korktu. 

İşin aslı, Enver lobide yarattığı saçmalığın ardından, önce Sude sonra da en büyük Dağıstanlı ile konuşmuştu. Yaşlı adam, yılların verdiği tecrübeyle, anlatılanlarda gerçek payı olabileceğini gördüğünde, tüm aileyi toplamıştı. Birazdan takke düşecek, kim kel, kim değil anlaşılacaktı!

"Devam et." dedi torununun kocasına.

"Bakın hatalarımın bahanesi yok.  Ancak bir tuzağa çekildiğim de başka gerçek."

"Ne demek bu?" Sorunun sahibi daha bir sene öncesine kadar gayet iyi anlaştığı büyük kayınbiraderi Çelik'di.

"Yani, o kadının (sesi nefret doluydu) menfaat ve para karşılığı özellikle evliliğimi yıkmak üzere peşime takıldığını tespit etmiş bulunuyorum."

"Kim, niye yapsın ki böyle bir şeyi?" diye inanmazca sordu Zehra Dağıstanlı.

"Niyesini bilmiyorum." dedi cevaben kayınvalidesine Enver, "Ama kim biliyorum."

GÜVENLİ AŞK (SEVGİLİ OKUR SERİSİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin