20 ▶ | "PLAN"

En başından başla
                                    

Turgay ceketinin iç cebinden birkaç fotoğraf çıkardı. Sırayla masaya dizdi. "Kızlar bunlar, Venedik'de evlerine gitme şansım oldu. Şu resimdeki Dorethea, üç kardeşin en büyük olanı, yirmi üç yaşında, kız iflah olmaz bir şey. Daima dikkat çekmeyi seven, yüzüne ve cildine iyi bakan, önüne gelenle kırıştıran rahat biri. Eh yaşadığı ülke, dini ve maddi özgürlüğe göre pek de yadırganacak tarafı yok."

Yıldırım, hayır anlamında başını salladı. "Biz Türk'ler kıskancız abi, olmaz bu," dedi. "Madem evleneceğim, düzgün biri olsun."

Turgay başıyla onayladı. "Evet, güzel ama güzelliğini herkesle paylaşan bir kadın Türk'lere ağır gelir," diyerek diğer resme geçti. "Bu, Julia. Kız babasının yurt dışındaki şirketlerinin başına geçmek üzere sıkı bir eğitim alıyor. Despot ve mükemmelliyet hastası. Etrafındaki insanlara ayak uyduramaz bir kişiliği var."

Yıldırım, "Yok bu da olmaz, tahammül edemem ben buna. Ablamdan biliyorum, o da mükemmelliyetçiliğe düşkündür," dedi. "İşte abi, yok. Zorlamaya gerek yok."

Turgay ters bir bakış atarak, son resmi Yıldırım'ın önüne koydu. "En küçük kızı, adı Lara," dedi. Kısacık bir an sanki tüm dikkati fotoğrafa kesilmişti. Simsiyah uzun saçları, beyaz teni, kahvenin en koyu tonu olan gözleri... Gözlerini kırpıştırıp, Turgay'a devam etmesini bekleyen bir bakış attı. Turgay'ın gözünden kaçmamıştı. "Kız, evinden pek çıkmıyor, diğerlerine de benzemiyor. Kendi hâlinde mülayim bir kişiliği var. Desmond küçük kıza çok düşkün, belki daha çok şefkata ihtiyacı olduğunu düşündüğündendir. Neden düşkün olduğunu sordum, ama hiçbir zaman açık açık söylemedi. Uyarıyorum; görevini unutma, senin işin Desmond'a yakın olmak ve hiçbir hareketini kaçırmadan güvenini kazanmak."

"Tamam, anlaşılmıştır kaptan," diyerek asker selamı verdi, Yıldırım. "Bu olsun o zaman. Hay anasını ya," diye siteme başladı. "Burda durmuş kız seçiyorum. Ya abi, ben anneme nasıl götüreyim bunu?"

"Orası da sana kalmış, Yıldırım," dedi. "Ama... Bilmen gereken bir konu daha var." Yıldırım, bu bakışları beğenmemişti altından ne çıkacağını merak ediyordu. Turgay devam etti. "Kızın sağ ayağında aksaklık var."

"Aksaklık derken?" diye sordu Yıldırım.

Turgay derin bir nefes alarak, "Kız topal, Yıldırım. Doğum esnasında, hemşirelerin dikkatsizliğinden dolayı sağ ayağında aksaklık oluşmuş," diye açıkladı. "Yıldırım, bunu yapmak zorundasın."

Yıldırım sıkıntıyla nefes verdi. Bulundukları yer soğuk olmasına rağmen sıcaktan bunalmış gibi gömleğinin düğmelerini açtı. "Tamam abi, buna da tamam," dedi isteksizce. "Umarım buna değer."

Turgay, "Bu hepimizin tek yürek olarak birleşmesine bağlı," dedi. Gözleri yeni bir vurgulama için irice açıldı. "Güç, tek kişiden değil, tek yürek olan topluluktan geçer, gençler. Siz şimdi dediğim yere gidin," dedi Yıldırım ve Samet'e başıyla işaret ederek. Onlar dışarı çıktığında bakışları Edim'i mercek altına aldı. "E, Edim efendi, neler oluyor anlat."

"Ne anlatmamı istiyorsun?"

"Bu kızı daha ne kadar yanında tutacaksın?" diye sordu. "Hiçbir suçu olmayan zavallı bir kız o."

"Suçu olmadığını biliyorum, abi," dedi Edim başıyla ağır ağır onaylarken. "Ben artık onu bırakamam."

Turgay aniden kahkaha atarak sandalyesine geriye yaslandı. Kahkahası son bulduğunda, "Amcan haklı yani, kızı kaçırdın sonra ona tutuldun, belki de öncesinde tutuldun," dedi Edim'i kısık gözlerle süzerken. Genç adam, Turgay'a keskin bir bakış attı, bunu tam olarak kendisi de bilmiyordu. Belki de dediği gibi öncesinde vurulmuştu. Turgay, sesini çıkarmayan genç adamın düşündüğünü anladı. "Hadi burası tamam, kıza aşıksın. Peki babasını affedecek kadar geniş bir yüreğin var mı?"

İNTİKAMIN PENÇESİNDE (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin