"Hadi Azrakuşum ya bugün defile günü ve saat 11 oldu.Funda teyze aradı,hemen uyansın yüzü gözü şişmesin dedi.Şimdi seni ararsa uyandım dermişsin ve geri uyurmuşsun bu konuda sadece bana güvenebiliyormuş." Gözlerimi tamamen açmamla karşımda sırıtmakta olan Derin'i bulmam bir olmuştu.

"Ya of stres başlıyor!" Defile günü sonunda gelip çatmış ve beni uykumun en tatlı yerinden büyük bir dinçlikle uyandırmayı başarmıştı.

Karşımda yerinde durmadan zıplayan ve komik dans figürleri sergileyen Derin'e ve savrulan uzun kumral saçlarına bakarken gözlerimi devirmeden yapamamıştım.Bu kızın ciddi anlamda annemin kızı olması gerekiyordu.

Defileye çıkacağı için heyecanlanan bir Derin ve stresten ölmek üzere karamsarlığa düşmüş bir Azra düşünecek olursak Funda Başköse'ye en çok yakışan evlat tabiki belliydi.

İç sesim yine kendi saçmalıklarına dalmış ve kendi kendine düşünceler denizinde kaybolmuşken Atlas'la bir hafta önce ettiğimiz kavga ve zor da olsa meselemizi tatlıya bağlamamız aklıma gelmişti.

Ben her ne kadar barıştığımız için bir hafta boyunca büyük bir mutluluğun içinde,aşık olduğumu kendime yeni itiraf ettiğim adamla doyasıya vakit geçirirken oldukça iyiydim.Bugüne kadar.

Biliyordum ki o elbiseyle Atlas beni görünce yine delirecekti ve benim onu durdurmam bu sefer pek de mümkün olmayacaktı.

Büyük ihtimalle giydiğim elbiseyi ateşe vermek isteyecekti,umarım bu eylemi içinde ben yokken yapardı.Ya da umarım onu da yapmazdı çünkü bu sefer öldürücü eylemlerini gerçekleştirmek üzere annem meydana çıkabilirdi.

Telefonumun çalmasıyla belki Atlas'tır heyecanıyla elim yanımdaki komidine uzandı.Derin'e baktığımda hala dans ediyordu,tekrar gözlerimi devirdim.

Fakat telefon ekranında yazan isim Atlas'a değil Poyraz'a aitti.Her ne kadar biraz hayal kırıklığı yaşamış olsam da Poyraz'ı bir buçuk haftadır görmüyordum.Kısa sürede yakın bir arkadaşlığı paylaştığım Poyraz'ı özlediğimi farketmiştim.

"Güzel surat naber?" Telefonu açar açmaz kulağımda işittiğim ses tam olarak Poyraz'ın enerjisi ve hayat doluluğunu taşıyordu.

"İyiyim Poyraz senden naber?" Benim uykulu sesim hakkında neler düşünecekti merak etmiştim.

"Sanırım yeni uyanmışsın ha uykucu.Güzellik uykularından daha ne kadar cömertlik koparabilirsin ki,sana daha ne kadar armağanlarını sunabilirler?" Poyraz'ın bu dalgaya vuran iltifatlarına sesli bir iç çektim.

"Poyraz daha yeni uyandım ve sen de benim ayılmamı beklemeden beynimi tekmelemeye başladın!" Huysuz sesimle çıkan cümlemin hemen ardından işittiğim keyif dolu kahkaha o kadar içtendi ki beni de gülümsetmişti.

"Güzelim beynini tekmelemek yapacağım son şey bile değil." Onun yine lafı dolandırması yine sesli bir iç çekmeme sebep olmuştu.O da bunu anlamış gibi keyifle konuşmasına devam etti.

"Bu akşam ki defilede seni görmek için sabırsızlanıyorum güzel surat." Duyduğum cümleyle şaşkınlıktan ağzım açık kalmıştı.

"Sen de mi geliyorsun Poyraz?" Sesimdeki şaşkınlığın ses tellerimi titretmesine engel olamamıştım.

"Evet güzel surat geliyorum hem bil bakalım kiminle?"

"Kiminle?" Sorduğum tek kelimelik soruya beynimi çürütecek birçok anlam yüklemiştim.

"Babanla geliyoruz.Biliyorsun babamla ikisi artık tamamen ortaklık işini eyleme döktüler."

Babalarımız yeni bir projeye imza atmışlardı ve geri sayım başlamıştı.Temellerini attıkları otel girişimi Antalya'da yedi yıldızlı bir şaheserle sonuçlanacaktı.

Denizkızı (Tamamlandı)Where stories live. Discover now