Hayaller. | 11.Bölüm

90 22 11
                                    

İki haftadır içtiğim ilaçların ve Elif'in terapisiyle birlikte bir gecede gördüğüm kabus sayısı üç'e çıkmıştı.Çoğu zaman geceleri,korkuyla uyanıyor ve gün doğana kadar uyuyamıyordum.Çektiğim uykusuzluğa rağmen,vücudum tarif edilemez derecede gevşemişti.Hareketlerim ağırlaşmış,kafamdaki düşünceler nihayet durgunlaşmıştı.

Evren ve Deniz,Senem'in dergilerindeki sırrı çözmek için günlerce araştırma yaptılar.Kimlerle görüştüklerini yada kimlerden yardım aldıklarını bilmiyordum.Hiç bir şey düşünecek takatim yoktu.Bu sırada,Tamer bana bakıcılık yapıyordu.Ne kadar sorun olmadığını söylesede genç bir çocuğun vaktini çalmak hoşuma gitmemişti.Bu sebeple beşinci günün sonunda onu bu işinden men ettim.

Yalnız kalmak istediğim için,çoğu zaman odamda takılıyordum ve hava kararınca dışarı çıkıp biraz hava alıyordum.

Bu anormal hayatımı bir nebzede olsa rayına oturtturabildiğim için mutluydum.Belkide bu kadar pozitif düşünmemin sebebi ilaçlardı,fakat bunu yapan onlarsa,büyük bir teşekkür borçluydum.

Aylar sonra, ilk defa rutin gibi geçtiğini düşündüğüm iki haftanın ardından o gün çattı.Gerçeklerle yüzleşme günüm.Sabah erken bir vakitte Evren yanıma geldi ve yarım saat sonra dışarı çıkacağımızı söyledi.Üstüme bordo bir kazak,altımada siyah bir pantolon giydim.Saçlarımı ev topuzu haline getirdikten sonra odadan çıktım.Evrenle göz göze gelmeden önce beni süzdüğünü fark etmiştim.

Hemen telefona ¨Ne? Gideceğimiz yer için uygun değil miyim?¨ yazdım.

Gülümsedi ve ¨Hayır.Hastaneye gidiyoruz.¨ dedi.

Suratımın düştüğünü fark ettiğinde gülümsemesi silindi.Oraya gitmek istemediğimi farkındaydı.Seansların çoğunu evde yapıyorken şimdi bu hastane işide nereden çıkmıştı? Bir şeylerin ters gittiğini bile bile itiraz etmedim ve Evrenle birlikte hastaneye gittim.

Oraya vardığımızda soğuk ve kasvetli görünen beton yığınına uzunca baktım.Hastanelerden gerçekten nefret ederdim.

Arabadan iner inmez,Evren, siyah bir gözlük ve şapka takıp yürümeye başladı.Arkasından paytak adımlarla onu takip ediyordum.Ondan daha fazla panik yapmış olduğumu görünce, ¨Çok dikkat çekiyorsun.Biraz yavaşla.¨ dedi.

Böyle kalabalık bir ortama girme cesaretinde bulunmasına hayret ediyordum.İstemsiz olarak,ondan daha fazla korkmuş haldeydim.O anda,onun gerçekten IQ seviyesinin ve soğuk kanlılığının hakkını verdiğini düşünmüştüm.

Nihayet Elif'le buluştuğumuzda onu kafamla hafifçe selamladım.Üstünde beyaz önlük olmadığı için merakla, ¨İzin gününüzde mi geldik?¨ yazdım.

Gülümsedi ve kafasını hayır anlamında salladı. ¨Bu hastanede çalışmıyorum.Sadece,burada seni tanıştırmak istediğim biri var.¨

Anlam veremediğim için etrafıma bakındım.Evren'e doğru döndüğümde,Evren sağ tarafımdaki boş koltukları gösterdi.

Orada biri olmadığı halde neden boş koltukları gösterdiğini anlayamamıştım.Fakat biraz daha yaklaştığımda,koltukların arkasına saklanmış küçük bir kız çocuğu gördüm.Başı beyaz bir bantla tamamen sarılıydı.Ve kafasının üstüne pembe bir bere geçirmişti.

Diz çökmüş bir pozisyonda,önündeki hayvan figürleriyle oynuyordu.Beni gördüğünde,yerdeki tüm oyuncaklarını topladı ve geriye doğru kaçıldı.O korkmuş yüz ifadesini gördüğümde Elif ve Evren'e doğru döndüm.

Elif, ¨Adı Mira.Henüz dokuz yaşında ve çocukluğunun en güzel zamanlarında tümörle savaşıyor.Durumu eskiye göre daha iyi.Onda bir iyileşme olduğunu görüyoruz.Tedaviler olumlu sonuç gösteriyor.Fakat tüm bu güzel haberler olsada,zihni bu tempoya ayak uyduramıyor.Her geçen gün,önceki günü hatırlamakta zorluk çekiyor.Kalıcı bir şeyler olmasından korkuyoruz.Önlemlerimizi alsakta,bu daha fazla ilaç,daha fazla tedavi ve daha fazla yorgunluk demek.Onda iyileştirmeye çalıştığımız her şey ufak bir hastalık bırakıyor.Beynindeki loblar'a giriş çıkışlarımız yüzünden konuşma yetisi neredeyse kayıp.Tüm bunlar onda bir tramvaya sebep olabilir,ve bir daha asla konuşamayabilir.¨

MUAFKde žijí příběhy. Začni objevovat