〰17. Bölüm〰

5.5K 318 1
                                    

Medya: 'Gözlerim kapanınca çekersen seni öldürürüm Nehir!' Temalı düşman çatlatma fotosu

Oturduğum yerde zaferimi kutlayıp karşımdaki televizyona bakarken elde ettiğim sonuçla bir kez daha gülümsedim. Elimdeki çikolata tabletinden iki kare daha koparıp yemeye başladım.

"Bakıyorum keyfin yerinde."

Nehir'in imalı sesini duyunca gülümsememi bozmadan ona baktım.

"Bu benim zaferim Nehir."

  Nehir'e olanları anlattığımda çok şaşırmış ve daha sonra Sinem'in orada ne işi olduğunu sormuştu. Yavuz'un anlattıklarını ona söylediğimdeyse daha sonra bu konuyu açıp Yavuz'un burnundan getirme kararı almıştık.

O sırada telefonum çaldı. Arayan Mehmet'ti. Dudağımı ısırarak açıp açmamak arasında kararsız kaldım. Sonuçta oyuncu olmak isteyen çocuk burnuna bir yumruk yemişti. Fakat açmamanın manasız olduğunu kanaat getirip telefonu cevapladım.

"Alo?"

"Senin yüzünden başıma neler geldiğinin farkındasındır umarım."

Her zamanki sakinliğiyle konuşan Mehmet'e bu sükutundan dolayı bir kez daha hayret ettim. Bu konuya başka bir zaman değinmem gerektiğine karar verip o tatlı sesinle konuştum.

"Özür dilerim. Çok üzgünüm fakat bunun olmasını ben de beklemiyordum."

"Neyse. O zaman yarın da yanına gidip bu acıyla yaşayamayacağımı ve Paris'e döneceğimi söylüyorum o halde."

Ben planın bu kısmını düşünmemiştim. Fakat Mehmet benim yerime sorunu çözmüştü demek.

"Bunu benim için yapar mısın gerçekten?"

"Elbette Sırma. Sonuçta sen de artık benim arkadaşım sayılırsın. Seni ve de Nehir'i çok sevdim ben."

"Bana aşık mı oldun yoksa? Haydi itiraf et."

  Kahkaha atarak cevap verdi.

"Hayır Sırma. Sen benim tipim değilsin."

  Bu sözlere ne kadar bozulsam da belli etmedim. Zaten biraz daha konuştuktan sonra telefonu kapattık.

***

Yatağımda uzanırken telefonumu elimd aldım ve Yavuz'a mesaj attım.

'İyi geceler.'

Çok geçmeden cevap gelmişti.

'Anlaşılan hala uyumamışsın.'

'Uyku tutmadı diyelim.'

'Demek müstakbel karım hala uyumamış.'

Müstakbel karın sana kurban olsun be Yavuz! Sözlerini anlamadığım o saçma şarkıyı içimden mırıldanmaya başladım.Adeyyo lalla leyyo!

'Ne demek bu?'

'Bugün olanlar için çok üzgünüm. Mehmet de Sinem de sinirlerimizi bozdu. Bu saçma şeyi artık sürdürmek istemiyorum. En kısa zamanda evleniyoruz.'

***

  Sabah güne gülümseyerek uyandım. Ne güzel bir gündü böyle! Çiçekler, böcekler, kuşlar... Hayat güzeldi be!

İşe gitmek için hazırlandığımda gitmeden önce Yavuz'a uğramaya karar verdim.

  Giydiğim toz pembe elbisemin altına krem rengi babetlerimi geçirdim ve paytak adımlarla karşı tarafa geçtim. İnşallah Yavuz uyanmıştır.

  Kapı açıldığında içeriden mis gibi sucuklu yumurta kokusu geliyordu.

"Sırma?"

  Ona gülümsedim ve açtığı kapıdan içeri girdim.

"Konuşmamız gerektiğini düşündüm."

"Bunu ben de düşünüyorum hayatım. Geç de önce kahvaltımızı yapalım."

  Belimden tutarak beni mutfağa yönlendirdi.

Ağız sulandırıcı bir kahvaltı masası görünce dayanamadım ve hemen sandayleye oturup ağzıma bir tane zeytin attım.

"Çay mı içersin meyve suyu mu?"

"Tabii ki de çay. Benim sabah kahvaltısında meyve suyu içtiğimi ne zaman gördün ki?"

Kıkırdayarak az demli çayımı önüme koydu ve karşıma oturarak kahvaltısına başladı. Şu anı o kadar çok özlemişim ki! Beraber kahvaltı yapmamız, bulaşık yıkamamız, film izlememiz, siyaset tartışmamız... Fakat az kaldı. Zaten yakında evleniyoruz.

"Dün gece de bahsettiğim gibi Sırma. Artık şu saçma şeyi bitiriyoruz. Mehmet'i de etrafında görmek istemiyorum."

"Ben de onu görmek istemiyorum bundan sonra. Seni ne kadar çok sevdiğimi bildiği halde bana evlenme teklifi etti. Ve beni tehdit etti biliyor musun? Onu asla affedemem artık."

Gülümseyerek gözlerimin içine baktı.

"Seni çok seviyorum."

"Ben de."

2 Gün Sonra...

Aradan geçen kısa zamanda aramızda hiçbir sorun çıkmamıştı. Hatta Yavuz bana eskisinden daha iyi davranıyor, daha çok ilgileniyordu.

Dün de Mehmet büroya gelmiş ve söylediğine göre etkili bir konuşma yapmıştı. Onunla da çok iyi arkadaş olmuştuk. Fakat Nehir ile bir türlü iyi anlaşamıyorlardı. Mehmet çok sakin ve olgun tavrıyla onu alttan alsa da Nehir bütün erkeksi tavırlarını ortaya koyuyor daha sonra da bana küsüyordu. Fakat sonra yine eskisi gibi oluyorduk.

***

Nehir'le beraber alışveriş merkezinin kafesinde kahve içerken bir yandan da Mehmet'in gelmesini bekliyorduk. Artık iş tamamen bitmişti ve ona parasını vermem gerekiyordu. Bankada kıt kanaat biriktirdiğim parayı çekmiştim ona vermek için. Şimdi ise gelmesini bekliyordum.

O sırada telefonum çalmaya başladı. Arayan annemdi. Üç gündür onu arayıp sormamıştım ve bana neler aöyleyeceğini tahmin edebiliyordum. Dudağımı ısırarak telefonu açtım.

"Alo? Annelerin en güzeliyle mi görüşüyorum?"

Nehir bana manidar bir bakış atıp kahvesini yudumladı.

"Yağa zam mı geldi kızım? Hayırsız evlat seni! Ben aramasam senin arayacağın yok zaten."

Annem üçüncü albümünün yedinci klasiğini okurken gözlerimi devirdim.

"Bir eksiğin gediğin var mı?"

Sonunda vicdana gelmiş ve beni sormuştu.

"Yok anneciğim. Tek eksiğim sensin. Seni çok özledim."

Gerçekten de onu çok özlemiştim. Ne kadar kavga etsek de anlaşamasak da ağladığımda omzuna yaslanmayı, evlilik programı izlerken çekirdek çitlemeyi çok özlemiştim.

"Ben de seni özledim kızım. Ama merak etme, bu hasretliğimiz en kısa zamanda bitecek."

Ne yani dönüyor muydu?

"Buraya mı geleceksin?"

"Evet kızım. Hem de haftaya."



İnstagram: hantal.kedi

GÜZELLİK BEŞ PARA (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin