Bölüm 10: Arayışlar Ve Bekleyişler

Start from the beginning
                                    

"Böylesi bir tavsiyeye karşı çıkmam mümkün değil." diye cevapladı Çelik, "Ancak bu sonuca nasıl vardığınızı da öğrenmek istiyorum. Buna hakkımız var."

İki genç adam atışır ve meydan okur tarzda meselenin etrafında dönüp dururken. Bora'nın bakışları, kucağında taşıdığı kadınla asansörden çıkan bir adama kaydı. Resepsiyondaki görevli telâşla çiftin yanına koştururken, bir tür dejavu yaşayan genç adamın gözlerinin önünde sabah vakti, Demir tarafından yumruklandığı sırada aynı şekilde taşınan bir başka narin bedenin görüntüsü canlanıverdi. Baygın halde, başı kucağında olduğu adamın çenesinin altına girmiş, kuyruklu bir yıldızın üstünde muzurca kaydığı ensesini açıkta bırakan kısa küt kesimli sarı saçlar zihninde belirince, sabahtan beridir aklını kurcalayan hangi detayı atladığını idrak ediverdi birden. Öfke, hırs, telâş, ancak hepsinden önemlisi korku ve endişe tüm bedeninini istilâ ederken, cam sehpanın üstündekileri elinin tersiyle yerlere savurdu ve kendisini kaybetmişcesine ayağa fırladı: "Kahretsin!" diye kükredi, iki büyük patron çıkan gürültü yüzünden bölünen konuşmalarının kızgınlığıyla başlarını ona doğru çevirirken. 

"Allah kahretsin!"

Sinir krizi geçirircesine gür saçlarını çekiştiren koca çam yarmasını sakinleştirmek için Neyir hamle yapmışken, diğerleri de aynı anda ayağa fırladılar. Bora ise tamamen kontrolünü yitirmişti. Lobideki koltukları tekmeleyip: "Kahretsin. Piç herifler!" diye haykırırken son kertede hızını alamayarak duvara yumruğunu geçirdiğinde, amcası ensesinden yakaladığı gibi koltuklardan birine fırlatıverdi onu. Vücudunu iyice koltuğa bastırırken artık, çevreden koşup gelenlere aldırmaksızın: "Lan, oğlum bi dur!" diye haykırdı. Bu sırada, Neyir, Defne ve Çelik ne yapacaklarını bilmez halde Bora'nın başına dikilmişlerdi.

"Amca," diye titreyerek adeta hıçkırdı iri cüsseli dev.

İnlercesine çıkan sesi, diğerlerini tepeden tırnağa titretirken, çok iyi tanıdığı o korku, hatta dehşet çoktan yerleşmişti Poyraz'ın yüreğine: "Nedir? Söyle aslanım!" diye fısıldayabildi ancak iyice yüzünü yüzüne yaklaştırırken yeğeninin kulağına. 

Gözlerinden akan yaşları engellemeksizin, acıyla kasılırken yüzü, yutkundu bir kaç kez ve cevap verdi Bora: "Ilgın... Ilgın'ı kaçırdılar, Amca."

****

Yattığı yerde huzursuzca kıpırdandı genç kadın, boynu tutulmuştu, başı ağrıyordu ve boğazı kurumuştu. Gözlerini açmaya, bulunduğu yeri anlamaya çalıştı. Bu sırada duyduğu sesle kıpırdanmayı kesti, yavaş yavaş hatırlamaya başlamıştı.

"Kenan Abi ile konuştun mu?" diyordu, ön koltuktaki serseri.

"Soyadını da söyleseydin."

"Dağıstanlıı..."

"Salak herif," diyerek tek eliyle direksiyonu tutarken, diğerini yumruk yapıp yanındaki adamın kafasına geçirdi şoför mahallindeki, "ad verme demedim mi kaç kez!"

"Pardon abi..."

Ilgın, dudaklarına kadar ulaşan kahkahasını zorlukla zaptetti. Yüzyılın en dangalak adamları tarafından kaçırılmıştı. Arka koltukta ayılmaya başladığı ilk dakikada işin başındakini öğrenmişti. Bir saniye, ne demişti şu geri zekâlılar: "Kenan Dağıstanlı" mı!

Yani Mehmet ve Şükran Dağıstanlı'nın oğlu, Hasan Dağıstanlı'nın erkek kardeşi ve Çelik Dağıstanlı'nın amcası! Bu gerçek kafasına dank ederken, soluğunun tutulduğunu hissetti. Tüm şüpheler doğrulanıyordu yavaş yavaş. Uyandığını belli etmemeye gayret ederek, düşünmeyi sürdürdü. Bir plân yapmalı ve her şeyi öğrenmeliydi. Acaba nereye götürüyorlardı onu? 

GÜVENLİ AŞK (SEVGİLİ OKUR SERİSİ)Where stories live. Discover now