Bölüm 9: Gökteki Güneş Kadar

Start from the beginning
                                    

Neyir, elindeki telefona bakarken: "Ben de kaç defa çaldırdım, ama..." dedi sıkıntıyla aynı şeyleri söylemek istemediğinden cümlesini yarım bırakarak.

****

Arkada baygın yatan Ilgın'ı zaman zaman kontrol eden iki adamın içinde bulunduğu araç son sürat hedefe ilerlemekteydi. Haydut kılıklı bu heriflerin aklındaki tek şey, genç kadın kendisine gelmeden, gidecekleri yere varmaktı. 

****

Aslında çoktan bitirdiği bölümde okutmanlık yapan bir arkadaşını ziyarete gittiğinde kantinde çaylarını getiren kızı gördüğü anda etkilenmişti Demir. Defne bir yandan okuyor, bir yandan da çalışıyordu. İşitmediğinden genelde tezgâhın diğer tarafına geçmez, öğrenci müşteriler arasına karışmazdı, ne ki biraz kaderin keyfi öyle istediğinden  biraz da öyle gerektiğinden, servisi o yapmak zorunda kalmıştı. 

Okuldan ayrılalı iki seneyi geçse de zengin ve kuvvetli bir aileden gelmesine, ayrıca da yakışıklı ve popüler olup,herkesçe tanınmasına karşın, ettiği teşekküre kısa bir baş hareketiyle karşılık görünce, o gün epey de bir bozulmuştu ortanca Dağıstanlı. Sonra... Ah işte sonrası romanlara konu edilebilirdi. Ancak şunu bil Sevgili Okur, kök söktürmüştü kız erkeğe, ilk randevularına çıkana kadar, kalbini ona verene kadar ve en nihayetinde de evlenmeyi kabul edene kadar.

Ve şimdi, onca dertten tasadan, onca aşktan sevgiden, onca sevinçten mutluluktan sonra, Demir hiç beklemediği anda, keyifle geçmesi gereken bir zamanda, beş yıldızlı bir otelin orta yerinde "tak" diye terk edilmişti!

İşin kötüsü, içindeki o susmak bilmeyen ses, durmadan, bunu çoktan hak ettiğini fısıldayıp duruyordu. Üstelik sonuna kadar haklıydı!

Defne'yi hiç dinlememişti ki o! Telâşlarına, üzüntülerine aldırmamış, endişe ve şüphelerine gülüp geçmişti! Çünkü ona göre; karısı ailesiyle sorunlar yaşadığından, hatta son bir kaç senedir neredeyse hiç görüşmediğinden, kocasının ailesinden de uzak duruyor, aradaki kuvvetli bağı anlamıyordu. Oysa şimdi düşününce, kadının sorun yaşadığı tek kişinin Kenan Dağıstanlı, yani küçük amcası -ki yurt dışında iki amcası daha vardı- olduğunu görüyordu. Nedense yıldızları bir türlü barışmamış, anlaşamamışlardı. Başlarda Defne konuyu Demir'e açmaya çalışmış, ancak  büyük kavga ve tatsızlıklar yaşanınca, üstelemekten vaz geçmişti. Ondaki geri çekilmişliği, meselenin bir şekilde çözüldüğüne yoran genç adam huzura ermiş, daha fazla ilgilenmek gereği duymamıştı. Ancak, geriye dönüp baktığında şimdi anlıyordu ki, böylece aralarına aşılmaz duvarlar örülmüş, sevdiği giderek ondan uzaklaşmış, suskunlaşmıştı. Ayrıca  Kenan'ın da geleceğini öğrendiği bu tatile asla çıkmak istemeyince, yine birbirlerine girmişler ve böylece hiçbir şeyin hallolmadığını, sadece kendisini kandırdığını görmüştü genç adam. Yine de ataerkil dürtüleri ağır basmış, olanı biteni öğrenmek yerine, zorla buraya getirmişti kadını.  

Aldığı soğuk duş, hararetini almadığı gibi, aklına doluşan düşünceler iyice korlandırmıştı adamı. Sıkıntıyla saçlarını kurularken, odanın kapısı yavaşça açıldı ve çekingen adımlarla Defne içeri süzüldü. 

Birbirini görmeyi beklemeyen iki genç insan, şaşkınlık ve şokla bakıştılar anlık. Genç kadının gerilen bedeni, telâşlandırırken adamı, gayr-i ihtiyari elini uzattı, bir şey demeden sadece bakışlarıyla yalvarırken. 

Ürkerek gerilerken teslim etmek yerine kullandığı elleriyle: "O ikisi benim çocukluk arkadaşlarım." dedi sessiz güzel, "Bora'yla aramda bir şey yok. Abimiz gibidir bizim. Mahallede korurdu beni, kimse rahatsız edemezdi."

Okuduğu işaretler beynine vardığında Demir, birden karısını ne ile suçladığını, sadece ona değil kendisine de ne biçim bir hakarette bulunduğunu fark ediverdi. Bir taraftan pişmanlık duyarken, öte taraftan korkutmaktan çekinerek, yumuşakça ellerini iri avuçlarının arasına aldı, güzel gözler bir kez daha yüzüne çevrilirken, yavaşça göğsüne çekti sevdiğini. Birbirine sevdalı iki yürek dakikalarca öyle kaldı, sonrasında hafifçe uzaklaştırırken kadını bedeninden: 

GÜVENLİ AŞK (SEVGİLİ OKUR SERİSİ)Where stories live. Discover now