11- Rulo

310 29 15
                                    

Luke

Asansörü beklemekten sıkıldığımda merdivenlere yöneldim. Birkaç dakika içinde kata geldim ve cebimdeki yedek kartı çıkararak kapıya vardım. Raphie bana Deniz'in odaya çıktığını söylemişti, ben de onu rahatsız etmemek için resepsiyondan bir kart daha almıştım.

Prova, zamanından erken bittiği için akşam hep birlikte çıkacağımız yemeğe kadar daha zamanımız vardı. Bu da Deniz'e bu yemek haberini söylemem için bana birkaç saat daha kazandırıyordu.

İçeri girdiğimde odada sessizlik hüküm sürüyordu. Birkaç adımla odaya geçtiğimde ise gördüğüm şeyi anlamlandırmaya çalıştım. Enine, yatağın en ucuna yatan Deniz kendini örtüye sarmıştı. Sadece bir ucundan ayakları, diğer ucundan da kafası görünüyordu. Nefes alıp alamadığı konusunda kafamda soru işaretleri dolaşmaya başladı. Önüne doğru yürüdüm ve eğildim.

"Deniz..."

"..."

"İyi misin?"

"..."

Hala kıpırdamamıştı. Biraz meraklanarak kafasındaki örtüyü çekiştirdim.

"Bebek."

"Hım?"

Böyle seslenmeyi Ece'yle birbirlerine söylerlerken öğrenmiştim. Tepki vermesine gülümsedim.

"İyi misin?"

"Hı-hı."

"Nefes alabiliyor musun?"

"Hı-hı."

"Emin misin?"

"Hı-hı."

Beni ikna edememişti ama yine de başka bir şey demedim. Raphie bana ayrıca böyle bir durumda ona nasıl davranmam gerektiğini de söylemişti. Deniz zaten heyecanlıyken onunla bu konuyu konuşmam onu iyi hissettirmezmiş. Ama zaten ben bu kadar heyecanlı olmasını anlamıyordum. Bence tanışmaların en zorunu oldukça tasasız bir şekilde atlatmıştı...

"O iyi mi?"

Hala önünde eğildiğim Deniz, başını az önce benim çekiştirdiğim örtüden hafifçe çıkardı. Göz bebekleri alışmış loşluğunda iyice büyümüş, dağınık saçlarının arasından görmeye çalışır bakışları şaşkınca bana dönmüştü.

Kimi sorduğunu anladığımda başımı salladım. Beni süzmeye devam etti. "Gerçekten." dedim emin bir tonda. "Etrafta onu sokacak bir arı bile olmadığından öncekinden daha iyi hatta..."

Deniz kaşlarını çattı. Birkaç saniye sonra kıpırdandığında yerinden kalkmak istediğini fark ettim. Ama şu an rulo olduğu için oldukça zorlanıyordu. Eğildiğim yerden kalkarak onun oturmasına yardım ettim. Artık oturan bir rulo olmuştu. Yanına oturdum.

"Nasıl yani?" dedi hala çatık kaşları ve anlamaya çalışır yüz ifadesiyle. "Ortada onu sokacak bir arı bile yoksa Alex ortalığı neden-"

Cümlesini tamamlamadan beni süzmeye devam etti. Muhtemelen yüzümdeki durumu bilen sırıtmadan neler olduğunu anlamıştı.

"Yok artık."

Tepkisini anlayarak daha da gülümsedim. Gerçi Alex sonrasında bana nedenini söylemeseydi, muhtemelen ben de arıdan kaçmaya devam ederdim. Ama şu an Deniz'in bunu anlayan bakışları birden parlamaya başlamıştı.

"Bana dedi ki," dedim bir bacağımı kendime çekip iyice ona doğru döndüğümde. "Olduğu yerden bile senin magmaya inme isteğini görebilmiş. Annemle tanışmanı bu kadar büyütmeni istemediği için seni o ateşten çekip almış." Durup tepkisini izledim. "Tabii annem Alex'in bağrışıyla arkasını döndüğü gibi sen bahçeden çıktığın için... Ortada bir arı olmadığını anlamadın."

5 Seconds of AustraliaWhere stories live. Discover now