12- Apple

318 23 41
                                    

Michael

Gözümü açtığımda odanın kalın perdeleri hala çekili olduğundan içerisi loştu ve telefonumdan hala alçak seste bir müziğin çaldığı duyulabiliyordu. Uzun zamandır bok gibi bir uyku düzenim olmasına rağmen, son zamanlarda oldukça derin uykulara dalabiliyordum. Bugün de öğlen yemeğinden sonra, Ece'yle düğün başlayana kadar biraz kestirebilebileceğimize karar verip odamıza çekilmiştik.

Onun uyanıp uyanmadığına bakmak için yatağın öbür tarafına döndüğümde Ece'yi, telefonunun ışığı yüzüne yansır bir şekilde, iki büklüm yatağın ucuna oturur halde bulmuştum.

"N'apıyorsun?" diye sordum mahmur bir sesle.

"Ayy," diye omzunun üstünden bana baktı. "Işıktan mı uyandın?"

Yatakta oturur pozisyona gelip yüzümü ovuşturduktan sonra başımı iki yana salladım ve tekrar sordum, "N'apıyorsun?"

Tekrar işine dönmüş olan Ece, "Oje sürüyorum." diye cevap verdiğinde sırıttım.

"Niye ışığı açmadın?"

Loş odada bana omuz silktiğini gördüğümde zaten cevabı  biliyordum, beni uyandırmak istememişti. Çoğu zaman uyumakta uyku çektiğimi biliyordu, bazı geceler beni gözlerim açık şekilde tavanı izlerken yakalıyordu.

Onun daha fazla acı çekmesine göz yumamayarak yataktan kalkıp ışığı açtım ve Ece bana teşekkür ederken kendime gelebilmek için yüzümü yıkamaya gittim.

Ece yatağın ayakucuna oturmuş ve önüne de bir sandalye çekmişti. Sandalyeye yasladığı sağ ayağına oje sürmeye çalışırken tek gözü hafifçe kısılmıştı. Kendimi, yatağı zıplatarak yanına attığımda korkuyla iç çekti ve ardından sitemli bakışlarını üzerime dikti. İşaret parmağını boydan boya geçen beyaz boyayı gördüğüm saniye, göbeğime hızlı bir tokat yemiştim.

"Sikt-"

Küfür etmeye hakkım olmadığını bildiğimden çenemi hemen kapamıştım. Parmağına bulaşan ojeyi silip ardından tırnağına ince bir çizgi çekmeye çalışırken onu ilgiyle izledim. Tüm tırnaklarını bitirdikten sonra onları beğeniyle izleyip sonra da beni güldürmek için parmaklarını oynattı.

"Minicikler." dedim, bu durum her seferinde olduğu gibi beni yine büyülemişti. Kendi ayağımı onunkinin yanına uzatıp yasladığımda tıpkı Ece'nin az önce yaptığı gibi parmaklarımı oynattım ve buna şapşal şapşal kıkırdamasına sırıttım.

"İnsanlar neden ayak parmaklarına oje sürerler ki?" diye sordum ayağımla onunkini dürterek.

"Neden olmasın?" dedi kıkırdayarak, şimdi o da kendi ayağını sallayarak benimkilere hafif hafif vuruyordu.

"Garip görünüyorlar."

Ellerini beline koyarak sitemli bir şekilde bana döndü. "Senin ayakların garip görünüyor asıl. Şuna bak."

"Siktir oradan." diye kıkırdadığımda o da gülüyordu.

"Baksana, baş parmakların nasıl da diğerlerinden ayrı duruyor."

"Asıl sen kendi parmaklarına bak, hepsi aynı boyda!"

Meydan okur bakışlarını gözlerime dikip bir süre beni izledi. "Bu konuda tartışmayacağım, cidden aynı boydalar." dedi en sonunda sırıtarak. "Ya. Oyalanma da duşa gir. Beni yine bekletme."

Son söylediği şeyle birlikte kısa bir süre bakıştığımızda bana sonunda utanmazca sırıtmıştı. Ben onun hazırlanmasını elli saat bekledikten sonra Converselerimi bağlarken beni üç dakika beklediği için bana laf sokup duruyordu.

5 Seconds of AustraliaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin