Suratında çarpık bir gülümsemeyle ayağa kalkan Atlas hemen dibimde bitivermiş ellerini yanaklarıma koymuştu. Onun yüzüne bakarken geriye doğru atmış olduğum başım 'bu adamın boyu kaç' adlı soruyu aklıma düşürdü. Sahi bu adamın boyu kaçtı?

Kendi içimde kurduğum sorularım Atlas'ın keyifli ifadesinin ardından gözlerinin dudaklarıma kayması ve bakışlarının koyulaşmasıyla kuş olup uçmuşlardı. Yavaş yavaş dudaklarını dudaklarıma yaklaştıran bu adamın karşısında kalbim saniyede altmış defa kanat çırpan bir sinek kuşuyla yarışabilir kıvamdaydı.

Dudaklarının üst dudağımı ve benim dudaklarımın da onun alt dudağını kavramasının ardından aynı dün gece olduğu gibi ikimiz de inlemiştik. Öpüşmemiz gittikçe derinleşirken dudaklarımın aralanmasıyla buluşan dillerimiz sanki hep bu anı bekliyormuşçasına zevkle birbirlerine kenetlenmişlerdi. Hayatımda bu kadar derin ve tutkulu bir şekilde öpüşmemiş ve böyle bir duygunun varlığından habersiz bir şekilde yaşamıştım. Belimi kollarıyla kavraması ve beni güçlü gövdesine yapıştırmasıyla öpüşmemiz daha da derinleşmeye başlamıştı. Biz birbirimizde kaybolmuşken duyduğum öksürük sesiyle kendime gelmiştim.

"Atlas bey Tarık bey aradı, önemliymiş." Çekinerek konuşan Kadir amcanın sesini işitince utançtan var gücümle kendimi Atlas'ın kollarından çekmiş ve kafamı farklı bir yöne doğru çevirmiştim. Kızaran yanaklarımla oradan biraz olsun uzaklaşmak için hızlı hareket eden adımlarım burdan ışınlansam anca kendini rahatlatabilirlerdi. Benim bu halime sesli bir kahkaha atan Atlas'a sırtımı döndüm ve hemen ardından yanan yanaklarıma ellerimi bastırdım.

Atlas, "Tamam Kadir." demiş ve dümenin orada bıraktığı telefonuna doğru ilerlemeye başlamıştı. Utançla yanlarından ayrılmış ve yanaklarımı biraz olsun serinletmek için aşağıdaki Atlas'ın banyosuna gitmiştim. Lavaboda yüzüme çarptığım soğuk suyla beraber biraz olsun kendime gelmiş ve aynada gördüğüm görüntüme şaşırmadan edememiştim. Karşımda gördüğüm kadın şişen dudakları ve koyulaşan mavi gözleriyle oldukça arzulu duruyordu.

Üst kata doğru ilerliyorken merdivenlerde işittiğim sesle Atlas'ın Tarık denilen kişiyle Bodrum'un en elit barlarından biri olan ve yakın zamanda açılan Lion Bar'da bu akşam için sözleştiğini duymuştum. Anladığım kadarıyla bu buluşma iş hayatından tanıdığı birkaç kişiyi daha kapsamaktaydı. Nedense ben dururken Atlas'ın başkalarıyla plan yapmasına oldukça bozulmuştum. Merdivenlerde sessizce beklerken biten telefon görüşmesinin ardından bana bakacağını tahmin ederek yukarı doğru çıkmaya kaldığım yerden devam ettim.

Karşılaştığım sert bakışların beni gördüğünde takınmış olduğu çapkın ifadeye sadece kızaran yanaklarla karşılık verebilmiştim.

"İyi misin denizkızı?" Onun imayla ve büyük bir keyifle kurduğu bu cümleye sadece iç çekebildim.

*****

"Derin işte Lion Bar'da arkadaşlarıyla buluşuyor ve beni çağırmıyor. Benimle vakit geçirmesi gerekmez miydi? Hem benden bir daha asla kaçma diyor ama kendinin ne yaptığı belli olmuyor." Derin benim bilmem kaçıncı kez kurduğum kuruntu dolu sözlerime sadece gözlerini devirmişti.

Birkaç saat önce Atlas beni otele bırakmış ve yarın mutlaka beni arayacağını söylemişti. Kahvaltı için başkasına söz vermemem gerektiğini belirten Atlas'a 'Ben her planımı sana göre yapayım sen de keyfin ne zaman isterse o zaman bana katılırsın, yok öyle.' demek istesem de bu sözcükler dudaklarımdan çıkıp özgürlüklerine kavuşamamış düşünüldükleri yere geri tıkılmışlardı. Bu dünyanın onun etrafında dönmediğini bir şekilde ona göstermeliydim.

Denizkızı (Tamamlandı)Where stories live. Discover now