Bölüm 1: Okuduğum tek kitap

206 24 38
                                    

Multide kapaktaki resmin orijinal hâli var. Elifim bana özel olarak çizdi ve tasarım da kendisine ait. Küçük şeyler değer bulduğunda bir kağıtta değil kalbimde kalıyor. Teşekkürler Elifim ^^

İyi okumalar...
------------------

Bir yenilgi gölgelemiş gibi ruhumu, içimde tutmak ağır geliyor. Bedenime sığmıyor sanki, her geçen gün daha çok boğulduğumu hisseder gibiyim. Hayali eller var boğazımda nefes almamı zorlaştıran. Kurtulamadığım, aklıma konuk olan şeyler var kaçsam da kendimle götürdüğüm, uyansam da unutamadığım. Bir kaç cümle dökülüyor parmaklarımdan varaklara, kalbimi açtığım, sırrımı rahatca vere bildiğim kalemle kağıtlar arkadaş oluyor hayatıma. Yazdıkca dönüp geriye bakıyorsun ne değişti diye, ama ne geride bıraktıklarını tanıya biliyorsun, ne de şimdi olduğun zamana tanış bakışlar yollaya biliyorsun. Buydu bizden kopup giden her anıda istediklerimizi yapmak yerine "ne söylerler" diye düşünüp anlamsız yasaklar koyduğumuz hayatımızda önümüze çizdiğimiz çizgiler, her defa geri dönüp baktığımızda tanımayacaktık çünkü o biz değildik, bize ait değildi zamanda kaybolan anılar. Biz sadece başkalarının yazdığı senaryoda baş rolü oynayan oyuncu değil, oyuncaktık.

Donuk umutlardı ellerimden akıp giden, tutamadığım, geri getiremediğim zamana eşlik eden hayatım. Ev, iş ve hastane arasında sıkışıp kalan üçgenin içindeydim. Madem zamanı geri getiremiyoruz, geleceği değişelim kaybetmekten korkmadan.

Hızla açılan kapı, içeri giren annem ve kardeşim. Gözlerinde telaş ve korku.

"Abi?"

Bu korkuyu görünce yaptığımın bir yanlış olduğu yüzüme çarparken hâlâ hayatta olmam onların kalbine su serpmişti. Bir şeyleri değişmeye çalışırken hayatımla kumar oynamıştım, kaybetmekten korkmamıştım ama büyük yanlıştı.

"Sadi, iyi misin?"

Sen ne yaptın? diye sorgudaydım vicdanımla başbaşayken ama şimdi pişmanlık tüm vücudumu ele geçirirken yarın o işden kurtulduğum için kendimi tebrik edecektim. İşte, bir şey yapıp binlerce duyguyu kendine yaşatan biri var burda, her gece yatağına girerken değil, her an kendini sorgulayan. Yapmamam gereken işin altında imzam vardı, sildikce "sen yaptın" diye bağırıyordu yüzüme doğru. Hayatım pahasına silmiştim o imzayı ama ailemi kendimden çok düşündüğüm için bu yol bana doğru gelirken şu an "bana bir şey olsaydı" bu yolun doğruluğunu sorgulayacakmıydın diyen aklım susmuyordu.

"İyiyim anne"

Yatağıma oturan annemin yüzündeki korku buruk bir gülümsemeye dönüşürken bencillik gibi gelse de benim içim böyle rahat edecekti.

"Doktor iyne yapılmadığını söyledi."

"Unutmuşum sabah evden çıkarken."

Küçük yalandan bir şey olmaz demiyorum, olur, öyle şeyler olur ki bu zincir nerde başlıyordu diye şaşırırım.

"Şekerli bir şeyler mi yedin sen?"

Annem çekinerek sorarken bir tebessüm oluştu yüzümde. Bu yaşıma kadar şekerli bi şey yediğim içim hiç azarlanmadım. Garip bir duyguymuş diye geçirdim içimdim.

"Yedim."

"Abi, sen ne yaptın?"

"Canım çekti ne yapayım? Üç günlük dünya ye gitsin dedim."

"O beş günlük değil miydi?

"İyi halt ettin."
Bir süre bir birimize bakıp ardından gülmeye başladık. Kapıda avukatlığını yaptığım şeytanı görene kadar.

"Geçmiş olsun Sadi bey"

Benim ve ailemin hayatını tehlike altına alan bu davayı kazanamazdım. Hakk, hukuk, adalet diye bağırılan bir mahkeme duruşmasında haksızlığın tarafındaydım. Yapamayacağımı anladığımda müvekkilimin tehtidle süslenmiş sözlerini duymak zorunda kalmıştım. Hakk denileni yok sayıp, ayaklar altına alan bu insan görünümlü şeytandan kurtulma yollarını düşündüm davayı nasıl kazanacağımın yerine. Ve buldum, çözüm bende saklıydı ama sonucu felaket olabilirdi. İkilemde kaldım önce bir yandan ailem bana bir şey olursa ne eder dedim, bir yandan bu davayı kazanırsam vicdanım rahat etmez dedim.

"Sağolun Hasan bey."

"Keşke önceden durumunuzu bilseydim. Başka bir avukatla..."

"Sizi yarı yolda bıraktığım için üzgünüm. Böyle olsun istemezdim."

"Başka bir avukatla işe devam edeceğim. Tekrar geçmiş olsun."

Annem ve kardeşime de kısaca bakıp odayı terk eden adam içimde çığlık çığlığa dans eden mutluluktan habersizdi.

"Abi, işi kaybettin galiba."

"Boş ver, çokta önemli değildi."

Sabah iynemi yapmadım, gün içinde şekerli şeyler yiyip kendimi duruşmanın ortasında komaya soktum şimdi önemli değil diyordum. Önemliydi, kendi hayatımdan ziyade onlar için bunu yapmam çok önemliydi.

"Ben doktorla konuşup geliyorum oğlum. Samet, gözün abinde olsun, ağzına bir şey götürdüğünü göreyim ikinizi de...neyse işte anladınız siz."

Annemin kalktığı yere Samet otururken onun odadan çıkmasını bekler gibi gülmeye başladı.

"Ne var, neye gülüyorsun?"

"Abi, hep sorardım ya nasıl dayanıyorsun o kadar lezzetli şey karşında dururken birine bile parmağını sürmeden."

"Evet?"

"Yani dayanamıyormuşsun sen de."

Sözünü bitirince gülmeyi kesti. Eğer Sameti tanıyorsam ondan bir şey kaçmaz.

"Bir dakika, sen...abi? İnanmam yapmadın değil mi?"
Söylememe gerek yoktu, böyle bir kardeş herkese nasip olmuyor, beni okuya bilen biri o.

Omzuma asılıp sona kadar açılmış gözlerle beni sarsmaya başlayan Sameti kendimden uzaklaştıramıyordum.

"Annem bilse dünyayı yakar abi, sen ne yaptın böyle? Öle bilirdin..."

"Samet, kes sesini gelirse duyacak, yaptım işte oldu geçti, ölmedim hayattayım."

Ne kadar da sıradan bir cümle gibi geliyor kulağa "oldu geçti". Sametin dolmuş gözleri sıradan olmadığını söylüyor karşımda.

"Özür dilerim..."

Bir özürle kurtulamam canlarını çok yaktım elimde olmadan.

"Ya ölsey..."

Tamamlayamadı sözünü, boğazına takılıp kaldı acı verir gibi.

"Bir bildiğin vardır elbet ama bir daha yapma abi, ben sensiz ne yaparım?"

"Söz bir daha yapmam. Sen de ağlama be çocuk gibi, gelmişsin 20 yaşına hâlâ sensiz ne yaparım havalarındasın."

Gözlerini silerken kendini toplayıp kapıdan gelen var mı diye kontrol ettikden sonra bana döndü.

"Kitabı yarım bırakmak nedir bilir misin? Sonunu okuyamamak, zaman geçse bile baktığında hep boş sayfalar görmek? Sen benim bu hayatta okuduğum tek kitapsın. Sonunu boş bırakma benim için."

Kitap, birisi için kitaptım ben, okuyanı rüzgar gibi istediğim yere götürürdüm. Sayfalarımda yazılanı herkes okuyamazdı çünkü hayat bize sunulan her acıyı yaktığı yere göre farklı yapıyordu.

Değişen RenklerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin