"Biliyor muyum" dedim titreyen sesimle. Bir türlü Azrail'i tam anlamıyla aşıp ona ulaşamıyordum ve artık çok yorulmuştum.

Kibarca boynumdan tuttuğunda beni tekrardan kendine çekti ve dudaklarını dudaklarıma bastırdı.

Tek kolunu belime sarıp beni kendisine çekerken eridiğimi hissettim. Kesik öpücüklerinin arasında nefesimin titremesine engel olamıyordum.

"Şimdi biliyor musun nerede olduğumu?" diye fısıldadığında yüzümün yandığını hissettim.

Cesaretimi toplayıp bakışlarımı kaldırdım ve gözlerine baktım.

Mavinin adını koyamadığım tonları beni sararken hislerimden her zamankinden daha fazla emindim.

Sahi, tek bir rengin bu kadar çok tonu olabilir miydi?

*

Hazal

Kahvaltıda Ekim ile karşılaşmanın şokunu henüz üzerimden atamamışken bir de Doruk'un müstakbel sevgilisi ile tanışmam iyice sürpriz olmuştu. Neler döndüğünü tam olarak anlayamamıştım ama ortada ciddi bir şey olduğu kesindi. Naz, Doruk ile sevgiliyse neden Ekimleydi? Ya da ne bileyim Doruk'un bu durumdan haberi var mıydı, olsa ne olurdu falan. Bir de Ekim, Naz ile biraz fazla ilgileniyor gibiydi sanki. Yani olaya neresinden bakarsam bakayım garip geliyordu.

Ayrıca Doruk'un tek varis olması meselesi falan da bayağı ilginçti. Ekim ile Özge hiç anlaşamıyordu ama bir kez bile olsun Özge Ekim'in bu durumunu dile getirmemişti. Ailedeki herkes için zor olmalıydı fakat en kötüsü de Ekim'in içinde bulunduğu durumdu. İstenmemek ne demek biliyordum, her ne kadar onun kadar iyi olmasa da.

Nefesimi dışarı verirken kahve kavanozunu da alışveriş sepetime attım ve mısır gevreklerinin olduğu rafa uzandım. O sırada arkamdan biri çikolatalı mısır gevreğini raftan alıp gelişigüzel bir şekilde alışveriş sepetime attı.

"Napıyos-" derken önümü döndüm ve cümlemi bile tamamlayamadan öylece kaldım.

"Ekim?" dediğimde sesimdeki tedirginliği gizleyememiştim.

"Şimdi sen diyet bir şey falan alırsın diye müdahale etmek istedim" dediğinde umarsızca tek kolumu tutup ağırlığına bakarmış gibi kaldırdı. "Zayıflıktan öleceksin"

Sert bir şekilde kolumu çekip kurtardım. "Ne istiyorsun benden?"

Omuz silkti. "Hiçbir şey"

"E o zaman niye buradasın?" dediğimde kollarımı göğsümde birleştirdim.

"Burası herkese açık bir market" dediğinde yeşil gözlerini devirdi.

"Sapıksın sen. Beni takip etmeyi bırak" diye tısladım.

Sanki komik bir şey söylüyormuşum gibi gülmeye başladı. "Sinangil boks okulunun kapısında yakaladığım kız mı söylüyor acaba bunu?"

Kulaklarımın kızardığını hissettim ve bakışlarımı kaçırdım. Gerçekten nerede ne diyeceğini çok iyi biliyordu.

"Beni rahat bırak" dediğimde alışveriş sepetimi kasaya doğru sürükleyip ondan uzaklaşmaya çalıştım. Nitekim pes etmeye niyeti yoktu, sessiz bir şekilde beni takip etti. Ben aldıklarımı öderken de aynı şekilde yanımda dikilip aldıklarıma baktı. Bir ara diyet sütü normal olanla değiştirmek istedi ama izin vermedim.

"Anoreksik falan mısın? Niye diyet süt içiyorsun?" dediğinde kasadaki kadın garip garip bize baktı. Sinirli bir şekilde nefesimi dışarı vererek aldıklarımı poşete doldurdum ve hızlıca marketten çıktım.

"Taşımana yardım edeyim" diye poşete uzandığında adımlarımı hızlandırıp ondan uzaklaştım ve "Git başımdan" diye söylendim.

"Biraz daha kibar olabilirsin" dediğinde sesi ciddiydi. Olduğum yerde durup ona döndüm.

"Tamam. Öyle olsun. Benimle açık açık konuşur musun?"

Hafifçe kafasını sağa eğdi ve ellerini paltosunun cebine götürdü. "Demek Özge'nin kankası Hazal sensin"

Gözlerimi devirdim. "Evet. Başka sorun var mı?"

"Çok sorum var. Hangisinden başlasam bilemedim" dediğinde iyice gerildiğimi hissettim. Konunun nereye geleceğinin elbette ki farkındaydım.

"İyi sen biraz yalnız kal, ne diyeceğini düşün" dediğimde hafifçe gülümsedi. Bu kez yüzünde en ufak kibir yoktu ve samimi olduğunu hissetmiştim.

"Bir şeyler içmek ister misin?" dedi birden.

"Hayır" dedim net olmaya çalışarak. Ona bir şey anlatmak istemiyordum.

"Hazal?"

Adımı duyduğumda irkilerek arkamı döndüm. İrkilmeme sebep olan şey ise sesin sahibini çok iyi tanıyor olmamdı.

"Selam Mete" dedi Ekim umursamaz bir tavırla. Mete ise basit bir şekilde selam verdi ona, daha çok neden şu an konuştuğumuzu, birbirimizi nereden tanıdığımızı anlamaya çalışıyor gibiydi.

Mete'ye olan öfkem bir türlü geçmemişti. Öncesinde bana o kadar yakın olup sonrasında yılbaşı gecesi hiçbir şey olmamış gibi başka kızlarla öpüşmesini ne kadar denesem de unutamıyordum. Yaptığı bu şey hayatıma çok farklı bir yön vermişti. Üzgün olduğum için partiden arka bahçeye çıkmış, orada Doruk ile karşılaşmış, onunla yılbaşına girmiştim. Öyle ki şu an Ekim ile içinde bulunduğumuz durum dahi Mete'nin eseriydi, her ne kadar farkında olmasa da olaylar zincirini tetiklemişti.

"Bir sorun mu var?" dediğinde bir bana bir Ekim'e baktı. İçimden 'varsa var sanane' derken derin bir nefes alıp bakışlarımı Ekim'e çevirdim.

"Bir şey yok. Ekim ile Limon'a bir şeyler içmeye gideceğiz" dedim düz ve soğuk bir sesle.

Ekim'in yüzüne bakmıyordum ama gülümsediğine emindim. 180 derece dönüşümü keyifle izliyordu.

"Öyle mi?" dedi Mete şaşkınlığını saklayamayarak. "Ben sizin tanıştığınızı bilmiyordum"

"Gitmemiz lazım" dediğimde Ekim'i kolundan çekiştirdim ve Mete'ye kısaca "görüşürüz" diye mırıldandım. O bunu çoktan hak etmişti.

Biraz uzaklaştığımızda "canını çok yakmış belli ki" dedi Ekim. Sesi her zamankinden daha ciddiydi.

Tedirgin bir şekilde kafamı kaldırdım. Daha çok benimle dalga geçer, teklifine hayır derken ani değişimime göndermeler yapar diye düşünüyordum. Fakat öyle olmamıştı.

Bir şey söylemek için dudaklarımı araladım ama boşunaydı. Susmak en iyisiydi.

"Doruk ile aranda tam olarak ne var?" dedi birden konuyu değiştirerek.

"Hiçbir şey" dedim. Yalan da sayılmazdı. Yeşil gözlerini bana çevirip dikkatlice süzdü.

"Ya sen?" dedim aniden. "Naz ile aranızda ne var?"

Bakışları bir an bile değişmedi, öyle ki ne hissettiğini anlamak imkansızdı.

"Bazı şeylerin adı yoktur" dedi düz bir sesle. "Senin gibi yapıp hiçbir şey dersem kendimle çelişmiş olurum"

"Başka sorun yoksa?" dedim yurdun olduğu sokağa sapmaya niyetlenirken.

"Var" dedi sakin bir şekilde. "Ama bunları sen biraz daha büyüyünce konuşuruz"

Uzaklaşmasını izlerken hafifçe iç geçirdim. Göründüğünden daha karmaşık bir karakteri vardı ve bazı söylediklerini anlamak için düşünmek gerekiyordu.

Fakat tüm bunlara gerek yoktu, içimden onunla uzun bir süre karşılaşmamayı denedim ve yurdun yolunu tuttum.

Normalde yazmıyorum geçici bir dönem için fakat güzel mesajlar aldım ve içimden yazmak geldi. Umarım beğenmişsinizdir. Sevgiler!

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jan 04, 2017 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Doruk SinangilWhere stories live. Discover now