Odama geçip hazırlanırken saat neredeyse altıya geliyordu. Sonunda saçımı dalgalandırıp bıraktığımda çantamı alarak aşağıya indim. Vestiyere bırakıp mutfağa geçtiğimde çalışanlar uyanmışlar ve yemek yapma hazırlığına başlamışlardı.

"Bayan Rose, neden uyandınız? Bir isteğiniz mi var efendim?"

Karışıklık içinde Lara beni farketmiş ve bir sandalye çekerek oturmamı sağlamıştı. Diğer üç kişi başıyla selam vermiş ve işlerine odaklanmışlardı.

Omuz silkerek dediklerine bir cevap vermedim. "Tadı güzel bir çayınız var mı acaba?" Gözlerim Lara'nınkilerden ayrılmış ve tezgaha odaklanmıştı. "Ya da varsa başka bir şeyler de deneyebilirim. Hiç farketmez?"

"Aslında," diye söze girişti yanımdan ayrılırken. "Size tavsiye edebileceğim çok güzel bir şey var." Dolaptan beyaz bir kupa çıkarırken çekmeceden de siyah bir kavanoz çıkarmıştı.

"Neymiş o?" diye sordum kaşlarım yukarı kalkarken. Kavanozun içindeki şeyden iki kaşık alıp kupaya koydu ve sıcak suyu da kupaya boşalttı.

"Kuşburnu çayı." dedi gülümseyerek. Kaşıkla iyice karıştırmış ve dumanı tüten çayı önüme bırakmıştı. "Bir zamanlar evde bundan başka çay içilmezdi ama daha sonra olanlar yüzünden bütün kuşburnu tozlarını atmak zorunda kaldık. Bunu da unutmuşuz galiba." dedi omuz silkerken.

Konuşurken yüzündeki gülümseme gitmiş ve yerini garip bir ifade almıştı. Yeniden gülümsemeye çalışarak devam etti.

"Ama içince seveceğinize yemin edebilirim. Tadı çok güzeldir."

"Biliyorum." dedim kafamı sallayarak. "Küçükken çok içerdim bundan."

Dudaklarıma bir gülümseme yerleştirdiğimde neredeyse ağlayacak gibiydim. Zorla içirirlerdi diyememiştim. Gözlerim çaya odaklandığında Lara beni bırakmış ve işine dönmüştü.

Çayın dumanını üfleyerek bir yudum aldım. Sıcak sıvı önce ağzımı, daha sonra da geçtiği yerleri yakarak mideme ulaşmıştı. Yüzümü ekşitmemeye çalışarak içmeye devam ettim.

Aslında tadı normaldi. Ama ben bu çayı sevmezdim. Sevmediğim halde içirirlerdi bunu bana.

Ben yetimhanedeyken kaçtığımda, kavga ettiğimde, küfrettiğimde ya da herhangi bir şey yapıp ceza aldığımda Yaşlı budala Bayan Sonya önce beni döver, sonra da nefret ettiğimi bildiği halde bana kuşburnu çayı içirtirdi.

Neredeyse hergün bu çayı içtiğim için tadına alışmış olsamda bu, bu içeceği seveceğim anlamına gelmiyordu. Sevilmeyen şeyler de bağımlılık yapardı aslında. Alışırdı bir süre sonra insan.

'Hani içmekten nefret ettiğin bir içecek vardı, sana zorla içirirlerdi. İşte bazı şeylere sevmesen de alışmak zorunda kalırsın. Sevmesen de bağımlılık yapar sende. Büyüdüğünde o çayı hayatından çıkardığında, yeniden tanışacak ve tadına bakacaksın. Alışılmışlık aklına gelecek o anda. Ve sende bunu tekrar yaşayacaksın.

Geçmişin, tekrar karşına gelecek. Kaçamayacaksın.'

Stefan öyle söylemişti. Geleceğimi nasıl bu kadar iyi tahmin ettiğini sormak isterdim ama bu şuanda yapabileceğim anlamına gelmiyordu.
Stefan ölmüştü. Onu öldürmüştüm.

Ve hayır. Böyle bir şey olmayacaktı. Geçmişimin tekrar karşıma çıkmasına izin vermeyecektim. Geçmişim asla karşıma çıkamayacak ve bir daha hayatımı mahvedemeyecekti.

İTAATKAR #Wattys2018Where stories live. Discover now