34. Bölüm "İNTİKAM"

En başından başla
                                    

"Devamında ipler koptu," dedi düz bir sesle. "On yedi yaşındaki deli dolu genç kız bedeninden çıkıp oldukça tecrübeli bir kadın gibi davranmaya başladın."

"O ne demek?" diye sordum kaşlarımı çatarak.

Omuz silkti ve "Ne anladıysan o demek," deyip arkasını döndü. İlerlemeye başlamıştı ki, "Ya Hakan!" deyip hızlı adımlarla önüne geçtim. "Uğraştırma da söyle, lütfen."

İç geçirerek gözlerini benden aldı ve etrafta göz gezdirdi. "Bir şey olmadı Barbie, ne bekliyorsun? Uyudun hemen."

Yüzüne inanamazca baktım ve şüpheyle gözlerimi kıstım. "Hadi oradan." Ne dediğimi fark edince apar topar öksürmeye başladım. "Yani şey... O salak kıza ağzının payını vermeden uyumuş olamam, değil mi? Her şeyi de, bunu deme bana."

Dudaklarını geriye doğru büktü. "Aynen öyle oldu. Furkan'la içmeseydin belki ağzının payını verebilirdin ama..." Ellerini iki yana açtı. "...yapacak bir şey yok. Ayakta bile duramıyorken dans etmeyi beklemiyorsun herhalde?"

Dehşet dolu bir fısıltıyla, "İnanmıyorum!" dedim kendime kızan bir tavır içinde tek elimi alnıma atarak. Ardından sinirle elimi aşağılara kaydırdım ve boynumda değişik bir ıslaklık hissi hissettim. Bu da bana intikam olayını hatırlatmıştı. O adam... Aslında en az Hakan kadar ben de bunun gerçekleşmesini istiyordum. Hakan elinin tersiyle beni kenara itip yoluna devam etti ve bakışlarım sırtına saplanırken, "Duş alırsan baş ağrın açısından iyi olur," dedi kapıdan çıkmadan önce.

Çıktıktan sonra ise elim saçlarımın arasında banyo kapısından içeri girdim. Duş sonrası su benden belki ağrılarımı götürdü ama sürekli birbirine devridaim eden düşüncelerime etki edemedi. Derin bir şüphe kuyusunun içine düşmüştüm sanki: İnsanlar sarhoşken akıllarından ne geçerse dile getirirlerdi ve bu benim için çok tehlikeli bir durumdu. Hakan karşımdayken aklımdan öyle şeyler geçiyordu ki... Ama öyle bir şey olmuş olsaydı Hakan bu kadar normal davranır mıydı? Hiçbir şey olmamış gibi? Belki şaşırır belki kızardı ama böyle olamazdı. Gerçekten, normal kalma ihtimali imkansıza yakındı.

Yine de bu düşünceler bedenimi anlık olarak rahatlatabiliyordu, birkaç dakika sonra tekrar içimi kuşkular kemirmeye başlıyordu. Bir insan sarhoşken -ki buna alışık değilse- en fazla ne kadar kontrollü davranabilirdi ki? Aptaldım! Eminim kontrolsüzlüğün dibini yaşamıştım.

İçimdeki sıkıntıların tek bir nefese toplandığını hayal ettim ve nefesimi sesli bir şekilde dışarı verdim. Bu odadan çıktıktan sonra yine eski, kontrollü Ceren olacaktım ve dün gece ağzımdan bir şey kaçırmış olsam dahi bu tavırlarım Hakan'ı aramızda hiçbir şey olmadığına ikna edecekti. Ve zamanla unutturacak.

Belki de unutturamayacak.

Eteğimi belime yerleştirdikten sonra eğilip yerden sırt çantamı aldım ve tek omzuma asıp kapıdan dışarı çıktım. Bu kadar hengamenin arasında bir de okula gitmek yorgunluğuma boş yere yorgunluk katmaktan başka bir şey değildi. Şu geçirdiğimiz iki gün içerisinde okul ile bağlantımı neredeyse tamamen koparmıştım ve şu an ayaklarım geri geri gidiyordu.

Aşağı indiğimde ilk olarak abimin yanına uğradım. "Ben çıkıyorum abiciğim." Aşağı doğru eğilerek onu öptüm ve sonra tekrar doğrulduğumda, "Bir şeyler yemeyecek misin?" diye sordu.

"Okulda yerim," diye cevaplarken Hakan mutfaktan çıktı. Yüzüne şüpheyle baktım. Allah'ım, bu çocuk çok hissizdi! Hiçbir şey anlaşılmıyordu ki!

"Neyle gideceksin?" diye sordu bu sefer.

Kısaca, "Taksi," diyerek cevapladım. Aynı zamanda kapıya doğru ilerliyordum, çıkmadan önce son kez arkama bakıp abime öpücük yolladım.

TAKINTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin