Hakan

İki ayı aşkın bir süredir nefes dahi almadan çalıştım.Peşinde olduğumuz adamlar o kadar tehlikeli ve gözü kara ki nefes almaya zamanım yok zaten.Attıkları her adımda enselerinde olmamız lazım ve biz de aynen öyle yapıyoruz.İçten , dıştan her yönden kuşattık onları çözülmeleri an meselesi...

Elimi ağrıyan enseme götürerek sıvazlıyorum.Saatlerdir hareketsiz oturmaktan her yerim tutuldu.

"Ne zaman çıkacak bu adamlar dışarıya abicim?"

Yanımda oturan Yılmaz'ın sızlanmalarından O'nun da halinin benden farklı olmadığını anlıyorum.

"Çıkarlar merak etme"

Gerçekten de yarım saatlik bir beklemenin ardından peşinde olduğumuz adam koruma ordusu etrafında dışarıya çıkıyor ve tabiî ki bizde ardından...

Hazel

"Daha ne kadar sürecek bu suratsızlığın?"

Kafamı kaldırıp Dilek'e bakıyorum.Umursamaz bir şekilde omuz silktikten sonra yeniden kapıyorum gözlerimi.

"Heyyy!!! Sana diyorum.Kalk artık ve ne yapacaksan yap.Ya geride bırak O'nu ya da git af dile"

"Neden af dileyecekmişim ki.Ben bir şey yapmadım.Her şeyi o yaptı ve sonra da dayanamadı çekti gitti"

Yaşlar ne zaman akmaya başladı farkında bile değilim.Hırsla yanaklarımı silip az önce hışımla fırladığım yatağa geri oturuyorum.Dilek de yanıma oturup kolunu omzuma atıyor.

"Güzel arkadaşım" diyor uysal bir sesle.Beni nasıl sakinleştireceğini çok iyi biliyor çünkü.

"Sen adama o kadar çektirdikten sonra ne yapmasını bekliyorsun ki.Vallahi adam sana iyi dayandı"

Yeniden siliyorum gözyaşlarımı ama onlar inatla akmaya devam ediyorlar.

"Nasıl iyi dayandı ya.Bak Süha'ya hala sana tahammül ediyor.Çekip gitmiyor"

DİLEK

Hazel'in sözleri üzerine yataktan fırlayan ben oluyorum.

"Saçmalama ya ne alakası var şimdi bunun konumuzla"

"Çok alakası var güzelim.Adama resmen çile çektiriyorsun"

"Ben mi çile çektiriyorum.Asıl o bana çektiriyor.Adam beni eve hapsetti resmen"

Hazel'in , Süha'yı savunduğuna inanamıyorum.Ayrılık acısı bütün sigortalarını attırdı bu kızın.Neye saracağını şaşırdı.

"Kabul et ama sen de çok ileri gittin"

"Hayır bir kere ileri falan gitmedim ben.Asıl o yan odada o kadınla yatarak ileri gitti"

Usulca süzülen tek bir yaş bütün engellerime rağmen yanağımdan akıp gitti.

"Senin de aynısını yapman gerekmezdi Dilek"

Hazel'in bu rahatlığına sinirleniyorum birden.

"Beni yargılayacağına kendine bak sen.Aylardır acı çekiyorsun ama inadından ve gereksiz gururundan ödün veremediğin için sevdiğin adamı kaybettin.Bir şeyler yapman için seni ikna etmeye çalıştığım her anın dönüp dolaşıp Süha'ya gelmesinden sıkıldım artık"

Hızla kapıya yürüyorum ama daha varamadan Hazel gelip sarılıyor bana.

"Özür dilerim Dilek.Çok özür dilerim.O kadar canım yanıyor ki ve ben bununla nasıl baş edeceğim hiç bilmiyorum"

Ben de sakinleşiyorum ve sarılıyorum O'na.O'nun teselliye benden daha çok ihtiyacı var.Çünkü O yaşanmışlıkları için acı çekerken ben yaşayamadıklarım için acı çekiyorum.

"Tamam" diyorum kırgın olmamasına dikkat ettiğim bir sesle.

"Sanırım ikimizin de sakinleşmesi lazım.Melisa çayına ne dersin?"

Yanaklarını kurulayarak "Olur" diyor.Gülümsemeye çalışıyor ama başarılı olduğunu söylemek çok zor.

SÜHA

Eve geldiğimde Dilek ve Hazel'i mutfakta buluyorum.

"Selam kızlar"

Dilek ten çok Hazel'e söylüyorum bunu.Zaten cevap da sadece Hazel den geliyor.

"Selam"

Göz ucuyla Dilek'e bakıyorum.O lanet geceden beri yüzüme bir kez olsun bakmış değil.

"Ben odama gidiyorum"

O da benden çok Hazel'e söylüyor bunu.O da kafasını sallayarak onaylıyor Dilek'i.
Mutfakta sadece ikimiz kalınca yanına oturuyorum Hazel'in.

"Ne haber güzellik" diyorum yanağından makas alarak.

Hüzünle , gözlerinden çok uzak bir şekilde tebessüm ediyor bana.

"İyiyim"

"Kuşlar öyle demiyor ama"

Yavaşça ağzından laf almaya çalışıyorum.Sadece birkaç aydır tanıdığım bir kız için bu kadar endişelenmeyi ve bu ağabeyce sorumluluğu seviyorum.Ama sadece Hazel'e karşı böyle hislerim.Bu hissettiklerimi Dilek cadısına karşı zerrece hissetmiyorum.Bunun nedenini de sorgulamaya ölesiye korkuyorum.

"Gerçekten iyiyim ben merak etme sen beni"

Susuyoruz ikimiz de.Yalan söylüyor biliyorum.Kör değilim ki O'nun eriyip bittiğini nasıl görmeyeyim?Ama O bunu kabullenmedikçe de yapabileceğim fazla bir şey yok.

"Haftaya ağabeyinin mahkemesi varmış.Tamamen aklanması an meselesiymiş"

"Babanla mı konuştun"

Kafamı sallayarak onaylıyorum.

"Anlıyorum"

O kadar ifadesiz ki sesiz O'nun bu cansızlığı giderek artan bir şekilde sinirimi bozuyor.

"Neden hayatın sana getirdiklerini kabul ediyorsun Hazel?"

Kafasını kaldırıp şaşkınca bana bakıyor.

"Ben mi kabul ediyorum"

"Evet sen kabul ediyorsun.Baksana haline Hakan gittiğinden beri resmen canlı cenazesin ama bunu düzeltmek için hiçbir şey yapmıyorsun.Neden?"

Hazel

Dilek ve Süha'nın aynı gün üzerime gelmesi tamamen patlamama neden oluyor.Benim Hakan'ı düşünmediğimi mi sanıyor bunlar? Ya da aklımdan bir an olsun çıkarabildiğimi? Elbette ki hayır bunun cevabı ama artık olan oldu.Bundan geri dönüş yok.Hakan istemedikçe yok ve biliyorum ki O bunu bir daha hiç istemeyecek.

"Düzeltecek bir şey yok Süha.Ne ben ne de Hakan çaba sarf etmeyeceğiz bunun için.

"Ama neden Hazel.Neden yok sayıyorsun hissettiklerini.Aşkı bulmak o kadar kolay mı sence?"

Ayağa kalkıp yüzüne bakıyorum bir şeyler yakalayabilirim diye.

"Ya sence Süha.Sen neden yok sayıyorsun hislerini.Sana göre de zor değil mi gerçek aşkı bulmak?"

SÜHA

İşte buna verilecek cevabım yok.

Ben de ayağa kalkıyorum.Dikiliyorum Hazel'in karşısına.

"Bunlar farklı konula Hazel.Hem de birbirinden tamamen zıt konular"

"Hiç de değil.Senin Dilek'e nasıl baktığını görmediğimi mi sanıyorsun sen? Ya da O'nun etrafında dolaşan her erkeğe nasıl baktığını?"

Alaycı olmasına çalıştığım bir şekilde gülümsüyorum Hazel'e.

"Nasıl bakıyormuşum küçük hanım"

Ellerini iki yanına koyarken yavrusunu korumaya çalışan bir aslan gibi hiddetli görünüyor.

"Kıskançlığından kudurmuş gibi bakıyorsun , fırsatın olsa o adamın ağzını yüzünü dağıtmak ister gibi bakıyorsun.Daha sayayım mı bu kadarı yeterli mi?Tanrı aşkına O Camilla'yı evde yatağa atarken ne düşünüyordun sen?"

Buna da verilecek bir cevabım yok.Ama bu itiraz etmeyeceğim anlamına gelmiyor.

"Bak Hazel" diyorum otoriter ve kararlı olmaya çalışarak. "Ben yetişkin bir adamım ve ne yapıp ne yapmayacağıma karar verebilecek bir yaştayım..."

"Tıpkı on sekizini çoktan geçen Dilek gibi"

O'nun araya girmesine aldırmadan devam ediyorum sözlerime. "Ama Dilek öyle değil.O daha çok tecrübesiz ve yanlışlar yapmasını istemiyorum"

Kendi kendime o kadar tekrarladım ki bu sözleri artık aksini düşünmüyorum bile.

"Ne yani Dilek'i öptü diye Carlos'a yumruk atmanın nedeni Dilek'in tecrübesiz olması mı?"

Bu kız çok çakal ama ben de en az hatta ondan daha fazla çakalım.

Konuşmaya başlamak için boğazımı temizlemem gerekiyor.Bana neler oluyor böyle.Onları kumların üstüne o vaziyette gördükten sonra ne yaptığımı hatırlamıyorum bile.Ne ara yanlarına gittim , ne ara Dilek'in üzerine uzanan herifi aldım fırlattım hatırlamıyorum bile.Kendime geldiğimde gördüğüm ilk şey Dilek'in ateş saçan bakışları ve tabiî ki daha sonra yüzüme aldığım darbe oldu.

"Hazel!!! İkiniz de çok gençsiniz.Sen gerçek aşkı bulmuşsun ama elinin tersi ile bir kenara itiyorsun.Ama Dilek öyle değil.O'nun o adama karşılık vermesinin nedeni ben ve Camilla olmamalıyız.Yani bizi birlikte gördüğü için gidip karşına çıkan ilk erkeğin kollarına atılmamalı.Beni anlıyorsun değil mi?"

Ben bile ne dediğimi anlamazken onun anlamasını nasıl beklerim ki.Az önceki sözlerimin birer saçmalık olduğunu bilecek kadar tanıyorum kendimi.Mesela Hazel ve Hakan'ı öyle görsem bu şekilde tepki vermezdim eminim.Söz konusu Dilek olunca kendime hakim olamıyorum nedensiz bir şekilde.Tepkilerimi kontrol edemiyorum ve bu da benim hiç hoşuma gitmiyor.

"Yani Dilek gerçekten aşık olduğu bir adamla beraber olsa bu seni rahatsız etmez mi?"

DİLEK

Nefesimi tutmuş bir şekilde Süha'nın vereceği cevabı bekliyorum.Aslında az önce dediklerinde o kadar haklı ki.O'nu o gece yanında ki Camilla ile beraber üst kata çıkarken gördüğümde bende aynısını yapmak istedim.O'na göstere göstere bir erkeğin kollarına atılmaktı istediğim.Zaten bir süre sonra kendiliğinden gelişti her şey.Ayarlasan bu kadar denk gelmezdi Carlos ile öpüşürken Süha'ya yakalanmak.Carlos'u üstümden alıp kenara fırlattığında çok sinirlensem de içimde bir yerler bayram ediyordu.O'nun verdiği tepki bana karşı olmak istediği ya da göstermek istediği gibi kayıtsız olmadığının bir kanıtıydı benim için.Ama bu kadar...Sonrasında olan hiçbir şey yok.Bana koyduğu ve beni tehdit ederek uymaya zorladığı cezalar dışında...

Şimdi burada gizlice onları dinlemek bile benim akıllanmadığımın bir kanıtı benim için.O'nun vereceği cevabı merakla beklemek bile ne kadar da alçaltıcı ama şu an için umurumda değil.İstediğim sadece O'nun dudaklarından bana dair dökülen cümleleri duymak...

"Hayır etmez.Gerçekten aşıksa neden etsin ki.Benim istediğim O'nun hata yapmasını engellemek.Başka bir şey değil.Altında nedenler arama lütfen"

Tuttuğum nefesi nihayet serbest bırakıyorum gözyaşlarımla beraber.İşte bu!!! Duymak istediğim sadece bu.Bunun için O'na bir teşekkür borçluyum.Silkelenip kendime gelmeme neden olduğu için her ikisine de borçluyum bu teşekkürü.Ama hakkımı sonraya saklıyorum.Şu an o kadar da güçlü değilim.

Dış kapıya yürüyüp sessizce süzülüyorum kapıdan.Usulca kapıyorum ve devam ediyorum yoluma.Yalnız kalamaya ihtiyacım var.Sağlıklı karalar almak için kafamı toplamaya ihtiyacım var.Şu an için her şey belirsiz olsa da belli olan tek bir şey var.O da bundan sonra o evde kalmaya devam etmeyeceğim...

UZAKLARDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin