23. Bölüm

16.4K 967 31
                                    

Hakan


İki koca aydır Hazel'i görmüyorum.

Elimde ki taşı denize fırlatarak ne kadar sektirdiğime bakmaya çalışıyorum gecenin karanlığında.Avucumda kalan taşların hepsini fırlatarak arkamda ki banka geri oturuyorum.Yanı başımda duran birayı kafama dayadığımda aklımda hala Hazel var.

"İki koca ay" diyorum sanki yanımda bir varmış da beni duyuyormuş gibi.Her geçen gün benden biraz daha koptuğuna şahit oluyorum giderek seyrekleşen telefonlarımızda.Olmadı...Ne yaptıysam , ne kadar dil döktüysem olmadı.Benimle İstanbul'a geri gelmeyi kabul etmedi.Bu ne kadar yaralayıcı da olsa benim için pes etmemi sağlamadı.Asla da sağlamayacak.Bunu biliyorum.O'nun kırgınlığı geçene kadar sabredersem hayatımız boyunca bırakmayacağımız mutluluğa erişeceğimizi biliyorum.Buna inanıyorum.Zaten sırf bu yüzden dayanıyorum ya bu yalnızlığa...Bu acı dolu ayrılığa.Karar O'na ait olsun istiyorum.O da ayrı kaldığımız zamanın bize nasıl acı verdiğini görsün ,buna inansın istiyorum.İstiyorum istemesine ama Ondan ayrı geçen her günümde de kan kusuyorum resmen.

Aksi gibi yine oldukça riskli bir operasyonun içindeyiz ve kafamı kaşıyacak zamanım yok.Bu bazen işime gelse de bazen de konsantrasyon sorunu yaşamamam kendimi işime verememe neden oluyor.Olur olmaz bir anda yüreğime öyle bir düşüyor ki Hazel sesini duymasam çıldıracağımı düşünüyorum.Bir de O'nun orada ne kadar güvende olduğu sorusu da beynimi kemiriyor bir yandan da.Gerçi Süha ile yaptığım son konuşmada çizgilerimi açık ve net bir şekilde ifade ettim ve bazı şeylerin garantisini aldım ama yine de içim hiç rahat değil.Hazel burada , yanı başımda ve kollarımda olmadığı sürece de rahat olmayacağım...

Hazel

İspanya'ya gelişimizin üzerinden iki aydan fazla zaman geçti ama hala buralara alışamadım.Tam alıştım diyorum , artık İstanbul'u düşünmeyeceğim diyorum pat bir şey çıkıyor.Ya televizyonda Türkiye ile ilgili bir haber görüyorum ya da radyoda çok sevdiğim Türk şarkıcıların şarkılarına denk geliyorum.

"Allah'ım" diyorum bu gibi durumlarda "Sabrımı mı sınıyorsun?"

O anlardan sonra Hakan daha çok düşüyor aklıma çünkü.Burada kendime düzen kurmaya çalışıyorum ama O'nun bana açtığı her telefonda yine dağılıyorum ve toparlanmam her seferinde biraz daha uzun sürüyor.Hakan ise her kafasına estiğinde beni aramaya devam ediyor inatla.Benim hiç aramama rağmen üstelik.

Elimde ki telefonu sehpaya koyarak Dilek'in karşısına oturuyorum.

"Biliyor musun?" diyor bana."Gün gelecek seni aramaktan vazgeçecek.Ne yapacaksın o zaman?"

İçime düşen korkuya aldırmadan ayaklarımı sehpaya uzatıyorum.

"İşte o gün rahat edeceğim" diyorum göründüğüm kadar rahat olmayarak."Adadığım adakları yerine getireceğim" diyorum elimi kolumu sallayarak.

Dilek ise kıpkırmızı olmuş bir yüzle ayağa fırlayınca bende toparlanıyorum yerimde.

"Bana baksana sen?" diyor ilk kez bu kadar sert bir tonda konuşarak.

"Arama de çocuğa O da aramasın seni olsun bitsin.Bu ne ya.Telefonda çocuğa tatlı tatlı şakı ardından bunları de.İstemiyorsan bitsin gitsin çocuk da yoluna baksın.Yeter bu kadar naz niyaz ya.Ben deli oldum burada Hakan'a da bravo vallahi evliya sabrı varmış adamın ama bir gün bitecek Hazel.İşte sen o zaman hatalarınla baş başa kalacaksın"

Sinirle yerimden kalkıyorum bende.

"Ne zamandan beri O'nun avukatı oldun sen ya.Seni mi vekil bıraktı burada beyefendi.Adamı tanımıyorsun etmiyorsun ama bakıyorum da en ateşli savunucususun.Anlayalım bakalım ne iş?"

Dilek hiçbir şey demeden bakıyor bana. Ne kadar sinirli olduğu yanakların da ki kırmızılıklardan belli oluyor.

"Anlamayalım Hazel.Hatta bence biz bir süre hiç konuşmayalım"

Ben ağzımı açıp bir şey diyemeden gözden kayboluyor ve ben de söylediklerimin ağırlığıyla baş başa kalıyorum.

Akşama kadar kendimi oyalayacak şeyler bulmaya çalışıyorum ama olmuyor.Dilek'i görmeden içimin rahat etmeyeceğini biliyorum ama Dilek'i de tanıyorum.Yüreği soğumadan karşıma çıkmayacak ve bende ondan özür dileyemeyeceğim.Sıcağı sıcağına halledip bu konuyu tamamen kapatmak istiyorum.Hakan'ın ta oralardan aramızı bozduğuna ayrıca inanamıyorum.Ve en olmadık zamanda Hakan dan gelen telefonla patlıyorum.

Hışımla telefonu açıp avazım çıktığı kadar bağırıyorum "Arama artık beni Hakan.Arama!!!"

Hakan

Oldukça can sıkıcı bir günün ardından Hazel'in sesi ile rahatlamak istiyorum.Telefonun ilk çalışında açılması ile içimde ki bütün keder terk ediyor beni.Ama daha "Alo" bile diyemeden O'nun avazı çıkmış bir şekilde bağıran sesini işitince olduğum yerde kalıyorum.

"Arama artık beni Hakan.Arama!!!"

Hiçbir şey diyemiyorum ilk önce.Sanırım beynim neler olup bittiğini anlamaya çalışıyor.İkimizin soluk alıp verişinden başka bir ses duyulmuyor bir süre.Neden sonra içimde ki acıya rağmen konuşmayı başarıyorum.

"Biliyor musun?" diyorum tane tane."Sen halksın aslında.Akıntıya kürek çekmekten çok yoruldum Hazel.Senin çocukça hareketlerinden de çok yoruldum.Aramamı istemiyor musun? Peki öyle olsun o zaman.Bir daha aramayacağım seni"

Telefonu kapamamla karşı duvara fırlatmam neredeyse aynı anda oluyor.Dayanırım sanmıştım ama olmuyor işte.Benim koşarcasına attığım adımlarımı O geriye adımlar atarak karşılarken nasıl ilerleyebilirim ki? O'nun bu inadına daha nasıl dayanabilirim? Üstelik en ufak bir umut kırıntısı bile yokken Galiba Hazel haklı...Tarifi olanaksız yaralar açtım ben onda ve O'nu aramaya devam ederek bu yaraları iyice onarılmaz yaptım.

"Allah kahretsin" diyerek yumruğumu kapıya geçiriyorum. "Neden yaa? Neden?" diyorum defalarca bir yandan da kapıyı yumruklamaya devam ederek...

Hazel

İşte Dilek'in dediği yerdeyim şimdi.

"Beni aramayacak bir daha" diyorum elimde ki telefona şaşkınca bakarken.Bütün istediğim buyken o zaman dökülen bu göz yaşları neden? Neden kalbim hiç olmadığı kadar acıyor? Ne ara bu kadar dengesiz oldum ben?

Aklımda bir sürü soru var ve hiç birinin de cevabı yok.Gözlerimi kurulayarak sakinleşmeye çalışıyorum.O gün o tepede Hakan'a verdiğim söz geliyor aklıma yine ağlamaya başlıyorum.O yüzümü ellerinin arasına alarak beni ne kadar sevdiğini söylemişti ve ne yaparsam yapayım benden kopmayacağını.Alayla gülüyorum hatırladıklarımla.

"İki ay mı dayanabildin" diyorum kederle ve hemen ardından benim O'na verdiğim söz geldi aklıma.

"Ben de unutmaya çalışacağım" demiştim O'na.Aramızda yaşananları unutmaya çalışacağıma söz vermiştim.Şimdi düşünüyorum da sanırım ben bunun için hiçbir çaba sarf etmedim.Beynimin bir yanı O'nun ne denli güvenilmez olduğunu haykırdı durdu ve ben bu sesleri durdurmak için hiçbir şey yapmadım.Aklım hiç olmadığı kadar karışık bir şekilde odama çıkıyorum.Acılarımı yalnız sarmaya o kadar alışkınım ki yine yalnız kalmak istiyorum.Yorgun bedenimi yatağa attığımda tek istediğim uyumak ve bugünü tamamen unutmak...



Dilek

UZAKLARDAWhere stories live. Discover now