twelve

929 142 31
                                    

Teyzemi ilk defa sinirli gördüğüm an sanırım, gecenin bir yarısı sokakta bağırarak şarkı söylediğim zamandı. Tüm komşuları dışarı çıkarmıştım ve hayır, sesimin güzelliğinden falan değildi tahmin edersiniz ki.

O olaydan sonra teyzemin sabrı, sınanmayacak bir hale gelmişti. Bir keresinde, sırf gelip beni almak zorunda kalmasın diye taksiye binmiştim ve kafam patlayacak gibiydi. Çok içmiştim, evin adresini hatırlıyordum ama taksiciye beni dolaştırmazsa ona adresi söylemeyeceğimi söylemiştim gülerek.

Beni dolaştırdı, gerçek anlamda bir Seoul turu attık ve en sonunda eve geldiğimde, teyzem evin önündeydi. Ardından taksici ücreti söylediğinde, o zaman teyzemi en çok sinirli gördüğüm ikinci andı diye hatırlıyorum.

Şimdi ise, diğerleri sadece bir fragmanmış diye düşünüyorum.

Teyzem sinirliydi, tahmin edersiniz ki lanet olası haberleri görmüştü ve Jungkook ile sevgili olduğum, aptal bir klip çekiminde tanıştığımız falan filan yazıyordu.

Yol boyunca yorumları okudum, sinirden arabanın koltuklarını tırmıkladım, taksiciye bağırdım ve arabanın arka camıyla oynayıp durdum.

Neden kimse benden hoşlanmamıştı? Tek bir yorum bile göremiyordum hakkımda güzel olan ve Jungkook çoktan beni yaptığıma pişman etmişti.

Teyzem bir süre açıklamamı dinlemek istedi, daha sonra konuşmama kesinlikle izin vermedi ve yaptığımın bir hata olduğunu tekrarlayıp durdu elleriyle başını ovarken.

Bir yandan da bir bokum belli olmayan karnını tutuyordu, bebek daha hücreydi, bu kadın gerçekten inanılmazdı.

"Seviyorum," dedim yapacak bir açıklama bulamadığımda ve zorla olsa lafını bölmeyi başardığımda.

"Seviyormuş," dedi gülerek ama daha çok dalga geçiyor gibiydi. "Seorin, sen sevmezsin kimseyi, bırak uydurmayı."

"Neden sevemiyorum?" dedim sinirle. Bugün herkes bana bok atacak bir taraflarından uyanmıştı sanırım. "Taş kalpli miyim ben? Kötü cadı mıyım da sevemiyormuşum?"

"Aranızda bir şey mi geçti?"

"Hamile değilim eğer duymak istediğin buysa," dedim yerimden kalkıp. "Odama gidiyorum."

"Konuşuyorduk," dedi hafif sesini yükseltip ama umursamadım.

"Sen konuşuyordun," dedim. Aceleyle salondan çıktım. Zaten başımda bir türlü bela vardı, teyzem bir yerden çıkmasa olmazdı.

Odama girip kapıyı arkamdan kapattım. Belki de, son beş yıldır ilk defa bu kadar sinirli hissediyordum ve henüz neye olduğuna bile karar verebilmiş değildim.

Jungkook'a sinirliydim, evet. Teyzeme de öyle. Fakat onlardan daha çok sinirli olduğum biri vardı ve kendimden başkası değildi o ne yazık ki.

Kimseyi suçlamıyordum, Jungkook öyle biri olduğumu düşünüyorsa, düşünmeye devam edebilirdi. Teyzem konuşmaya devam edebilirdi istediği gibi aynı şekilde ama benim kafamdaki düşünceleri durdurma ve sesleri susturma şansım olmuyordu ve deli oluyordum.

Jungkook'tan uzaklaşabiliyordum, teyzemi de bir kenarda bırakıp odama kapatabiliyordum kendimi ama beynimi çıkarıp atamıyordum yerinden.

Karnım ağrıyordu. Uzun bir süredir karnım ağrıyordu ve nasıl bir ağrı olduğunu anlatmak çok zordu çünkü fiziksel bir ağrı değildi bu. İçimi kemiren bir ağrıydı, her an hayatımın en kötü anını yaşacakmışım da, depremi önceden anlayan bir yılan karnımın içine girmiş bana haber vermek istiyor gibi bir ağrıydı.

•••

Jeon Jungkook'un telefonuma durmaksızın bıraktığı cevapsız çağrıların sonunda, küçük bir mesajla pes etmişe benziyordu.

Özür dilerim, yazmıştı. Birkaç dakika telefonla bakıştım ama daha sonra yaptığımın bir mantığı olmadığını fark ettim.

Jungkook benim için sadece paraydı, teyzemin yediği bokları düzeltmeme yardım edecek para.

Ne için? yazdım birkaç saniyede.

Cevap vermek yerine aramayı tercih etti, telefonu açmakla açmamak arasında kaldım ama bir şey kaybetmezdim açtığımda, bende bir şans verdim.

"Ne var Jeon Jungkook?" dedim. "Arayıp duruyorsun, senin idol hayatın kadar olmasa da benim de meşgul bir yaşantım var."

Yalandı düpedüz, saatlerdir odadaydım, bir bok yaptığım da yoktu.

Derin bir nefes aldığını duydum. Katlanamıyordu bu çocuk bana ve bu bana ne kadar zevk veriyordu bir bilseniz.

"Söylediklerim için özür dilemek istemiştim," dedi bir nefeste. "Seni kırdığım için."

Komik bir şeyden bahsediyormuş gibi güldüm.

"Beni kırmadın," dedim. "O da nereden çıktı."

"Arabamı neden boydan boya çizdin o zaman?" dedi.

"Saçma sapan konuşuyordun da ondan."

"İyi, iyi tamam," dedi arkadan gelen erkek seslerini duydum ama aldırış etmedim. "Seni almaya geleyim mi?"

"O da nereden çıktı?" diye sordum, söylediği şeye mana verememiştim. Zaten birkaç saat önce yanındaydım ve beni sinirden çıldırtmıştı. Daha ne istiyordu acaba?

"Haberler yayınlandı," dedi sessiz bir yere geçtiğini varsaydım çünkü sadece onun sesini duyuyordum artık. "Birkaç poz vermemiz gerekiyor, birlikte."

"Ne zor işmiş yahu," dedim yatağa kendimi tekrar atarken. "Daha ne kadar seninle göt göte yaşamak zorundayım? Bunalttın beni."

"Saçmalıyorsun," sinirlendiğini hissedince, amacıma ulaştığımı anladım. "Hazırlan, geleceğim yarım saat içinde."

"Tamam sevgilim," dedim cilveli bir tonla, dediğini yapmaktan başka bir çarem yoktu. "Senin için en güzel cicilerimi giyeceğim."

training wheels | jungkookWhere stories live. Discover now