Bana aşık mısın Michael?

Start from the beginning
                                    

İrem: Sen niye işe gitmek istemiyorsun bir söylesene bana. Kimden kaçıyorsun?

Deniz: Tuna orada.

İrem: İyi de çıkma teklifini kabul ettim demedin mi az önce? Şimdi niye kaçıyorsun? Önce Yiğit sonra Tuna. Şu korkaklığı bir at üzerinden artık zuzu.

Deniz: Korkak mı, ben mi? Ha ha ha. Çok komikti gerçekten, gülmemek için zor tutuyorum kendimi şuanda. Nerede ayakkabılarım nerede? Gidiyorum ben işe. Bu lafın üzerine kimse tutamaz beni.

Deniz dış kapının önüne gider.

İrem: Hay Allah'ım ya. İyice delirdi bu kız.

Deniz: Duydum seni duydum! Evet, delirdim. Ama kimse nedenini sormuyor. Hayır yani, dün sabah küpelerini bulamayınca sen de delirmiştin. Ben bir şey dedim mi? Hem benim delirmek için mantıklı sebeplerim var tamam mı? Küpe nedir ya! Hah!

Deniz evden çıkar.

İrem-Gülümseyerek: Çekilecek insan değil ama seviyorum bu kızı.

Evin önünde Tuna motoruyla beklemektedir.

Deniz: Tuna? Senin ne işin var burada?

Tuna-Gülümseyerek: Sevgilimi almaya geldim.

Deniz-Fısıltıyla: Ya bir gören olacak şimdi. Ne gerek vardı?

Tuna: Hayır yani, görseler n'olucakmış ben onu anlamadım? Michael köy mü burası?

Deniz-Çekinerek: O zaman ben bineyim. Madem gelmişsin.

Tuna: E bin yani. Sana da zahmet olacak ama. Şimdi ayağını kaldıracaksın, oturacaksın falan istiyorsan ben bindireyim, zor olmasın sana.

Deniz: Yok yok tamam ben binerim ya.

Tuna güler. İş yerine doğru motorla giderler.

Deniz: Şimdi sana bir şey söyleyeceğim ama yanlış anlama tamam mı?

Tuna: Yani, yanlış anlaşılacak bir şeyse anlarım.

Deniz: Ya bir dakika ciddi olur musun?

Tuna: Tamam bakıyorum saate. Ya da sen baksan ben motor sürdüğüm için uygun olmaz, kaza falan yaparız.

Deniz: Tuna! Bir şey söyleyeceğim diyorum ne saati ya!

Tuna: Ben en azından Yiğit gibi otuz saniye vermiyorum.

Deniz: Sen Yiğit'i mi kıskandın?

Tuna-Yalandan gülerek: Yok canım ne kıskanması. Hah! Onu kim kıskansın ya, alemsin valla!

Deniz-Gülerek: Kıskanıyorsun kıskanıyorsun. Seni gidii. Neyse, bana göre insanların iki hayatı vardır.

Tuna: Nasıl yani? Reenkarnasyona mı inanıyorsun?

Deniz: Hayır tabi ki, sus bir dinle. İki hayat var. Bir iş hayatı, bir de aşk hayatı. Bunlar birbirinden farklı şeyler yani farklı işte, anlatabiliyor muyum?

Tuna: Sen... Nereye varmaya çalışıyorsun anlamadım?

Deniz: Diyorum ki; iş hayatı farklı, aşk farklı. Bunları birbirine karıştırmasak mı diyorum.

Tuna: İş yerinde arkadaş gibi mi davranacağız yani? Neden? Bak bunun Yiğit ile bir alakası varsa...

Deniz: Yok. Yok sadece hazır değilim. Anla beni işte.

Tuna-Gülerek: İyi tamam. Peki hazır olduğun günler ne zaman bir randevu koparayım Michael'dan?

Deniz: Bilmiyorum, zamana bırakalım. Kırıldın mı?

Tuna: Of... Fena hem de. O kadar kırıldım ki gönlümü almak için bu akşam benimle dışarı çıkman gerekiyor.

Deniz: Köfteci mi yine?

Tuna: Hayır sürpriz.

Deniz: Yaa. Ben merak ederim, söylesene.

Tuna: Ya asıl sen beni seviyor musun, onu söyle.

Deniz: Sevmesem neden çıkayım?

Tuna: Yani?

Deniz-Kekeleyerek: Sevgi şimdi çok geniş bir kavram. Sevilebilir yani herkes sevilebilir. Hayvanlar, bitkiler, insanlar sevilebilir yani bence çok doğal şeyler bunlar.

Tuna: Sen yine lafı dolandırıyorsun. O zaman soruyu değiştiriyorum Michael. Bana aşık mısın?

Deniz: Kırmızıyım şuanda. Gerçekten ten rengim değişmek üzere. Hazır değilim diyorum böyle sorular soruyorsun sorma.

İş yerine varırlar. Motor durur, inerler.

Deniz: Gülme bak. Niye gülüyorsun, gülme bana.

Tuna: Harbiden kızardın ama.

Deniz: O kadar belli mi ya?

Göz göze gelirler.

Tuna: Bir dahaki sorduğumda tereddüt etmeden cevap vermeni istiyorum. Hatta bundan sonra her sorduğumda düşünmeden cevap ver. Şimdi benim yaptığım gibi.

Deniz, Tuna'nın gözlerinin içine bakarak: Ne yaptığın gibi?

Tuna: Ben sana çok fena aşığım. Sabah aşığım, gece aşığım. İkindi, öğle, akşam, yatsı... Her vakit aşığım sana ben. Her vakit seni düşünüyorum Michael. Rüyalarımda seni görüyorum. Sen olmadığında bile seninle konuşuyorum. Fotoğraflarına bakıyorum. Ben sensizken bile seni yaşıyorum.

Deniz donup kalır.

Deniz-İçinden: Ohaa. Ne diyeceğim şimdi ben? Kitlendim resmen. Hakikaten kitlendim, hareket edemiyorum.

Tuna: Michael iyi misin? Michael bir şey söylesene! Nefes al, gözünü kırp bir şey yap!

Deniz-İçinden: Nefes alamıyorum. Şuanda unuttum! Nefes almayı unuttum! Nasıl nefes alınıyordu? Nasıl nefes alıyorduk ya? Nasıl nefes alıyorduk?

Tuna: Sakin ol Michael! Şimdi sana suni teneffüs yapacağım tamam mı?

Deniz'i kuvvetli bir öksürük tutar. Tuna gülme krizine girer.

Deniz-Fısıltıyla: Ne teneffüsü ya! Ne diyorsun? Herkes bize bakıyor. Utanır, koşarak iş yerine girer.

Tuna, Deniz'in arkasından bağırır: Kimsenin baktığı yok, sen iyice paranoyaklaştın ha! Hem nereye gidiyorsun Michael beni beklemeden? Koşma, dur! Aşktan kaçılmaz!

Seviyor Sevmiyor (She Was Pretty)Where stories live. Discover now