-8- Küçük Kız Çocuğu

612 56 34
                                    

Zifiri karanlık bir sokak ve bardaktan boşalırcasına yağan bir yağmur...

Adım attığım yeri dahi göremezken tek hissettiğim şey kirpiklerimden elmacık kemiklerimin üstüne düşen yağmur damlalarıydı. Bir adım daha attığımda ayakkabılarımı delip geçen suyu ıslanmış çoraplarımda hissettim. Başımı ıslanmış ayakkabılarıma çevirdiğimde kulaklarıma dolan tek ses taşlı yolun üstündeki suyun karanlıktan dolayı rengini göremediğim ayakkabıma çarpma sesiydi. Bu sessizlik korkutucu olduğu gibi bir o kadar da tedirgin ediciydi. Sahi nasıl gelmiştim ben buraya?

Bir umut misali tenime değen ılık rüzgarla kollarımı birbirine bağlamış sokak aralarında yavaş ve ürkek adımlarla ilerliyordum. Belki bir ışık bulabilirdim. Korkmuyordum sadece pes etmek istemiyordum. Nasıl  olsa bu sokaklarda ilk defa kayboluyor değildim.

Yağmurun artan şiddetiyle elbiselerimden akan sular yerini büzüşmüş parmaklar ve titreyen dişlere bırakmıştı. Yürümekten karın boşluğumda hissettiğim sancıyla, ıslak çoraplarımın içinde kalmış parmaklarım yaşama dair hiç bir belirti vermezken son bir ümitle köşeyi döndüm.

Karanlığa alışmış olan gözlerim, sokağın sonundaki tek bir sokak lambasından etrafa yayılan beyaz ışık sayesinde kısılmış ve görüş alanımı bulanıklaştırmıştı. Gözlerime hücum eden ışığı yok etmek istercesine kolumla gözlerimin üstünü kapatıp tekrardan yavaşça açmaya çalıştım. Kolumun arkasından varlığını belli eden ışık artık irislerimin ona alıştığını haber verdiğinde kolumu indirdim. Yağmur yüzünden ıslanmış olan kolumun yüzümde bıraktığı su damlalarını elimle silmemle yüzümde buruşmuş olan parmaklarımın pürüzlüğünü hissettim. İstemsizce çatılan kaşlarım saniyesinde havalanırken aynı zamanda da irislerimin de kocaman açıldığını tahmin etmek pek zor olmuyordu.

Küçük bir kız çocuğu? Eğri duran sokak lambasının altında arkası dönük, direğe yaslanmış olan küçük bir kız çocuğu...

Onun burda ne işi vardı? Korkmuyor muydu yada üşümüyor muydu? Ona yaklaşmak için küçük ve olabildiğince sessiz bir adım attım. Etrafındaki nesneler ışık yüzünden net gözükse de siyahlara bürünmüş olmasını beklemiyordum. Karanlıkta kalmasından dolayı rengi belli olmasa da beline kadar uzanan saçları ve etek yada diz üstü olan fırfırlı elbisesinden su damlıyordu, üşümekten olsa gerek kollarındaki eklem yerlerinin bükülmesiyle önünde kollarını bağladığını böylelikle direğe daha çok sığındığı anlaşılıyordu. Bir adım daha atmamla sokaktaki sonu olmayan bir sessizlikte yankılanmış böylelikle her ikimizi de korkutmuştum.

Küçük kızın arkasını dönmesiyle rotasından şaşmış bir kaptan gibi başını bana çevirmişti. Yüzündeki hiçbir hat belli olmasa da bana olan kızgınlığını hissedebiliyordum. Nedense kendimi kapı dinleyip sonrada o kapının birden açılmasıyla yakalanmış gibi hissediyordum.

Kulaklarıma dolan tiz çığlık sesiyle refleks olarak ellerimle kulaklarımı kapattım. Lanet olsun, burda sağır olacağım! Neden bunu yapıyordu? Aniden arkasını dönüp koşmaya başladığında sinirle ellerimi kulaklarımdan çektim. Küçük ve yaramaz bir kız çocuğuydu işte. Ama benim kurtuluş biletim olabilecek tek kız çocuğuydu. Arkasından koşmaya başlamamla yağan yağmurun her yerimi ıslattığına bir kez daha şahit oldum. Attığım her adımda dizlerime çarpan suyun sesine arada attığı çığlıklarda eklenince benim için kulaklarımda katlanılmaz bir acı oluşuyordu.

''Dur, lütfen!'' Sesimi duyurabilmek adına kurumuş olan ses tellerimle bağırmak zorunda kaldım. Ah, hadi dur ama artık! Ben daha önce hiç yağmur altında kalmamıştım. Koştukça daha çok canım yanıyor sanki her attığım adımda küçülüyormuş gibi hissediyordum. Karın boşluğumda tekrardan varlığını hissettiren ağrı şiddetini sanki bütün vücudumdaki kemiklerimi sıkıştırarak belli etmek istiyordu. Sokakta yankılanan adım seslerine küçük kızın tiz sesi yeniden eklenince kapattığım gözlerimden dolayı kendimi ıslak zeminin üstünde buldum.

AKIL HOCAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin