"Gir."

Kapı yavaşça açıldı ve kadının sarışın silüeti içeri süzüldü.

"Merhaba Bay Hiddleston."

Tom en güzel gülümsemelerinden birini dusaklarına iliştirdi. Bir kristal gibi parlayan dişleri, gül kurusu dudaklarının gölgesine bir görsel şölen yaşatıyordu.

"Merhaba. Buyrun."

Kadın kapıyı arkasından çekerek odanın içinde ilerledi. Tom'un masasının önündeki deri koltuklardan birine oturdu ve çantasını iyice kavrayıp sırtını dikleştirdi.

Kadından önce, ürkek beden dili konuşuyordu.

Odaya sızan günün soluk ışığı, kadının kapatıcıyla dolmuş tenine vuruyordu.

Oysa kadının yüzünde ne bir sivilce, ne de izi vardı.

Bu da Tom'u ister istemez başka bir meseleyi düşünmeye itti.

Şiddet.

Bu kapatıcı, ancak morluklar için kullanılmış olabilirdi. Ki Tom'u sakin hayatında zıvanadan çıkarabilecek tek şey şiddetti.

Belki tek değil.

Ama bu nadir şeyler listesinde başı tutuyordu.

Ve işin en kötü yanı, bu naif adam bile; şiddeti gördüğü yerde, bir diğer şiddetin arzusunu duyuyordu.

"Şey... Benim size başvurma sebebi-"

"Şiddet." dedi Tom, gözlerini yumup ellerini alnına yaslarken.

"N'asıl bildini-"

"N'asıl olduğunun önemi yok hanımefendi, bana detayları anlatın yeter."

Yıllar önce bir kabuğa sakladığı diğer kişiliği, böyle bir durumda firar etmeye çok müsaitti. Bu da bu davayı her ne olursa olsun çabuk halletmesi gerekiyor demekti.

Reddedebilirdi, ama şimdiye dek hiçbir davayı reddetmemişti.

Ki Reed Adler'ın gönderdiği davanın bu olduğu kuşkusuzdu ve reddederse hükmen mağlup olacak, onun hanesine birçok sayı kazandıracaktı.

Kadın, ellerini birbirine sürterek konuşmaya başladı.

"Öncelikle, adımı sormadınız ama söyleyeyim. Daisie Brown. En azından bildiğim kadarıyla öyle."

"N'asıl yani?"

"Bir adamla evliyim. Bir doktorla... Ve yine aynı kalıbı kullanacağım. En azından bildiğim kadarıyla öyle. Soyadımın değişmiş olması gerekiyor, ama adamı tanımadığım için ne kullanacağımı bilmiyorum."

"Gerçekten şu an hiçbir şey anlamıyorum Bayan Brown. Daha açık konuşsanız?"

"Eşim, her gün bana şiddet uyguluyor. Fakat bir doktor olduğu için, hipnoz konusunda uzman bir psikiyatr olduğu için; her gün, hafızamı tekrar siliyor. Bütün gün işte oluyor ve bana bir sürü soru işareti bırakıyor... Her sabah morluklar ve yaralarla uyanıyorum. Gündüzlerim var, ama gecelerim siliniyor."

Tom bu duyduğu şeyler üzerine yüzünü buruşturdu. Kısılan mavi gözleri, kadını anlamaya çalışır gibi süzüyordu.

"Yani... Bana eşinizi tanımadığınızı mı söylüyorsunuz?"

"Evet, çok saçma gelebilir ama böyle. Aileme sordum, kiminle evli olduğumu. Ama kimse bilmiyor, onunla beraber kaçmışım ve bu detayı da hatırlamıyorum. Ailemle tanışmamış bile."

"Ve ona dava açmak istiyorsunuz? Bir fotoğraf, aile cüzdanı, ya da herhangi bir şey?"

Kadın, başını iki yana salladı.

Tom, ellerini saçlarına geçirdi.

"Hayatımda böyle bir şey duymadım. Peki bu adamı n'asıl bulacağız?"

Kadın gözlerini kırpıştırıp Tom'u süzdü.

"Ben bu yüzden geldim size."

"Ben dedektif değilim ama hanımefendi."

Daisie, başını önüne eğip tırnaklarıyla oynamaya başladı.

"Dedektiflere gitmedim mi sanıyorsunuz? Herkes deli olduğumu düşünüyor."

Tom'un kafası iyice karışmıştı. Bir anlık gaflete düşüp ayaklandı.

"Ben deli olmadığınızı nereden bileceğim peki?"

Sesi, yaklaşık altı aydır hiç bu kadar yüksek çıkmamıştı.

Daisie, bakışlarını Tom'a kaldırdı. Gözleri dolmuştu.

Tom, bu görüntüye karşılık kalbinin sızladığını hissetti.

Daisie tam odadan çıkacaktı ki, Tom'un tekrar yumuşamış sesi onu kucakladı.

"Üzgünüm Daisise, lütfen gitme. Bir şeyler bulabiliriz."

Reed'in gönderdiği davayı asla reddemezdi.

Daisie tekrar ona döndü ve garip bir ifadeyle süzdü.

"Neden kalayım ki burada?"

Tom, tüm entelektüelliğiyle sıcak bir gülümseme bahşetti ona ve konuştu.

"Demek sen gündüz gözü*sün ha? Haydi şu aciz adamı bulalım ve onu hak ettiği sona kavuşturalım."

*gündüz gözü:Daisie isminin anlamı.

İthaflar:
MissHarleen
zihinsancisi
trapped_goddess
kissmytears

unknown husband|tom hiddlestonWhere stories live. Discover now