0.1|daisie

775 63 85
                                    

Asansörün ağırladığı iki sessiz silüet, yirmi katlık yolculuk boyunca tek kelâm etmemişlerdi.

Ayrıca birbirleriyle göz teması kurmamış, bedenlerini olabildiğince uzakta tutmuşlardı.

Tom, insanlara temas etmekten hoşlanmazdı.

Kibardı, ama iş 'dokunmak' meselesine geldiğinde; kraliçe gelse reddedebilirdi.

Elbette bu temas, cinsel birleşimden ayrı tutulmalıydı.

Zira o, bambaşka bir sempozyum konusuydu.

O anları dolduran kirli hava ise, Tom'a kendi hakkında en fazla el tutuşmayı düşünecek kadar oksijen bahşetmişti.

Asansör, binanın B bloğundaki yirminci katı bulduğunda ikisi de rahat bir nefes verip asansörü terk etti.

Tom, tüm yirmi katı birlikte çıktığı kadını tek bir bakışla süzdüğünde; kadının eski karısına benzediğini fark etti.

Hatta benzemek fiili az bile kalıyordu.

Nitekim Tom'un karısına dair elinde tuttuğu tek şey, hatıralardı.

O öldüğünde, gerisinde ne fotoğraflar; ne de video bırakmıştı.

Ölümü, dünyaya dair tek varlığını toprak altına taşımıştı.

Bu da her geçen gün onun biraz daha silikleşmeye başlamasına sebep oluyordu.

O an o kadını eski karısına benzetmekten vazgeçti.

Onun gibi başka birisi daha gelemezdi dünyaya, gelmişse de fazla yaşamazdı.

-

"Lydia! Saat dokuzun hastası nerede? Geldiğimden beri onu bekliyorum."

Lydia, küçük ve hafif adımlarla sekerek Tom'un odasına daldı.

"Efendim... O, geldiğinden beri lavaboda. Sizin hemen arkanızdan girmişti aslında ofise ama... Konuştunuz sanmıştım."

Tom, düşünceli bir şekilde başını salladı ve gülümsedi.

"Konuşmadık ama bir sorunu olduğunu sanmıyorum." dedi ve göz kırptı.

Bu, Tom'un dilinde; 'Siz bayanların özeline girmeyeceğim.' deme biçimiydi.

Karşı cinsin de kendine ait bir özel yaşam alanı olmalıydı. Belli ki kadının ya kadınsal bir problemi vardı, ya da davayla ilgili can sıkıcı bir durumdu.

İçinden bir ses, bu davanın onu çok uğraştıracağını söylüyordu. Belki de kazanılması zordu, mahkemede zorlanacaklardı.

Sana bayılacağın bir dava yolluyorum.

Tabii ya, Reed'in işiydi bu.

Belki de kadını o tutmuştu.

Sahi, bu kadın kimdi?

Tahminine göre sabahki kadındı. Çünkü yirminci katın bu bloğunda, tatil günleri de çalışan tek ofis; Tom'un ofisiydi.

Çünkü işine aşık tek adam, Tom'du.

"Sen işinin başına dön Lydia. N'asıl olsa gelir."

Bu 'n'asıl olsa' yaklaşık yarım saat sürdü.

Tüm randevular öğleden sonraya toplandığı için Tom, bu gizemli kadına fazlasıyla zaman ayırabilmişti.

Kapısında ürkek darbeler hissedene dek, kadının varlığından şüphe duyacak kadar düşünmüştü.

unknown husband|tom hiddlestonDonde viven las historias. Descúbrelo ahora