Böyle çok ciddi belirtileri olmasına rağmen, sınıf arkadaşlarım beden eğitimi dersinde beni üzerimizi değiştirdiğimiz karanlık odanın içindeki dolaba itip şakalaşmak niyetiyle kilitlediğinde anksiyete krizine girmiştim; nefessiz kalıp öleceğimi sanmıştım. O an ağlaya ağlaya boğazım yırtılacak kadar çok bağırdığımı, çağırdığımı ama uzun süre hiç sonuç alamadığımı hatırlıyorum.

Bir dolabın içinde kilitli kalsanız burnunuza belki ahşap belki içinde olan şeylerin kokusu dolardı, ben boğucu toprak kokusunu aldım. Bir dolabın içinde kilitli kalsanız kendi yaşınızdaki biri gibi korkardınız, ben ise bir anda on dört yaşımdan yedi yaşıma dönmüştüm; çığlıklar atıyordum, çocukluğum o dolabın içinde haykıra haykıra ağlıyordu.

Ne zaman karanlıkta kalsam ben hep o çaresiz, korkak küçük kıza dönüşüyorum, hâlâ.

Neyseki öğretmenimiz Serkay'ı top alması için içeri yollamıştı da, ders başladıktan bir saat sonra kapının önünden geçen Serkay sesimi, hayır yardım çığlıklarımı duyup beni düşüncesizce kilitlendiğim dolaptan çıkarmıştı.

İşte o an, Serkay benim kurtarıcım olmuştu.

Annem benim hakkımı savunmak şöyle dursun, beni içeri iten birkaç arkadaşımın babaları Ahmet Amca ile -Ahmet Amca Tuncay'ın babası olur- ortak iş yaptıkları için ve sınıf arkadaşlarıma ceza verilirse Ahmet Amcanın işi zarar görebilir düşüncesiyle beni sindirip onlarla anlaşma yoluna gitmemi istemişti.

Bana, "Lavin, üvey kızı olmana rağmen sana iyi davranan Ahmet'in işini bozmayı sen de istemezsin, değil mi kızım?" diyerek baskı yapmıştı.

Ahmet amca bana karşı her zaman sevecen ve iyi olmuştu. Mecburen kabul etmek zorunda kalmıştım.

Serkay nakil öğrenciydi, İzmir'e Artvin'den gelmişti. Sınıfa geleli birkaç ay olmasına rağmen bu olay dışında onunla daha önce hiç konuşmamıştım, ilgimi biraz bile çekmemişti. Genel olarak sınıf arkadaşlarımı umursamazdım, çünkü büyüklenmeleri, zayıflıkları ve zırvalıklarına karşı tahammülü olmayan biriydim. Bu olaydan sonra Serkay'ı tanımıştım, beni o dolaptan çıkarır çıkarmaz su verip kendime getirmeye çalışmış sonra öğretmenlerimize haber vermişti.

Her şey olup bittiğinde teşekkür etmek için yanına gidip konuşma başlatan ben olmuştum, konu bir anda benim karanlık fobime geldiğinde öğretmene söylerken duyduğunu, bağırdığım sırada aklına geldiğini söyledi. Fobimi hatırlamasına şaşırmıştım, bunu beklemiyordum; çünkü ben onun fobisinin ne olduğunu şu an bile anımsamıyordum. Ve bir şekilde aramızda konuşma uzadı, zaman içinde de yakınlaşmıştık. Hatta aynı sırada oturmaya, öğlen yemeklerini beraber yemeye başlarken aramızda iki yakın arkadaşın bağı oluşmuştu.

O bana bir bebek hediye etmişti bende ona Tuncay'ın arabalarından birini.

Yıllar sonra yeniden bir aradaydık; bu yılların içinde neler yaptığını, nelerin değiştiğini çok merak ediyorum.

Mesela hangi bölümü okuyordu?

Mezun programının yapıldığı ana salona ilerlerken, "Onu mu düşünüyorsun?" diye sordu Edim, soğuk sesi buzdan yayılan buhar gibi düşüncelerimin arasına soğukça yayıldı.

İNTİKAMIN PENÇESİNDE (+18)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora