Masaya oturduğumuzda "Amca, okula gitmeme izin verdiğin için çok ama çok teşekkür ederim."şirince gülümsedim.

                   "Sevindin mi?"başımı aşağı yukarı salladım.

                   "Çok."çorbasından bir kaşık aldı.

                  "Senin mutlu olmanı istediğimden yaptım kızım.Bir sıkıntın olursa korumalara bildirirsin."amcama öpücük gönderdim.

                  "Seni çok seviyorum,amca.Sen en iyisisin."baş parmağımla da son cümleme hareketle yardımda bulunmuştum.

--------------------

               Sınıfa girerken bir şey fark ettim.Çağrı burada olmaktan hoşnut değildi ve zaten ders dinlediği de yok gibiydi.Rastgele karaladığı defterden,gün boyu kafasını kaldırmıyordu.Peki neden bu kadar erken gelip,önemli bir şey olmadıkça da okuldan çıkmıyordu?Bunu bir ara sorarım düşüncesiyle zihnimde bir kenara attım.Işık ile dalga geçmekten Çağrı konusu arada kaynamıştı.Belki de sırada kalemini çeviren Çağrı,telefonda bahsi geçen Çağrı'dır.Asıl sormam gereken, şu an buydu.

              Çantamı sıranın üstüne rastgele atarken "Günaydın." dedim.

              "Günaydın."kaşlarımı kaldırdım.

              "Ne ruhsuz bir günaydındı o öyle."bakışları umursamazca, bana döndü.

              "Cevap verdim ya işte."başımı salladım.

              "Evet.Bu senden beklenmeyecek bir hareketti.Doğru,benim hatam."bir süre sonra yüzünde yapmacık bir sırıtışla bana döndü.

              "Günaydın."ve en az o sırıtış kadar yapmacık bir şekilde söyledi.Tek kaşımı kaldırırken yüzümü de buruşturmayı unutmamıştım.

              "Ay,kes şunu."elimle yüzünü kapatmaya çalıştım.
              
              "Ruhsuz günaydında kalmaya devam et sen, en iyisi."sırıttı.

              "Neden bence son ki de gayet iyiydi."gözlerimi abartılı bir şekilde açıp ona baktım.

               "Emin ol, ruhsuz halin daha sempatik."tek kaşını alaycı ifadesini yüzünden eksik etmezken, kaldırdı.

                "Beni sempatik mi buluyorsun,sıska."kaşlarımı çattım.

                 "Sempatik mi demişim ben. Yo, hayır."Etrafıma bakındım.

                 "Kim demiş?"

                  Parmağıyla beni gösterdi."Sen."iki elimi de havaya kaldırdım.

                  Durdum.Cevap bulamayacağımı anladığımda ellerimi teslim oluyormuşcasına havaya kaldırdım.

                  "Susma hakkımı kullanıyorum."güldü.Sonra bende güldüm.Kısılmış gözleriyle,gülerken çıkardığı büyüleyici sesinin görsel uyumu beni mayıştırırken,donup,kaskatı kesildiğimi bile fark edememiştim.

                  Benim durduğumu ve gülmediğimi fark edince eliyle kendime gelmem için omzumu dürttü.Kendime gelen ben 'Ha?' diyebilmiştim sadece.

                  "Hoşuna gitti manzara herhalde."tek kaşımı kaldırdım.

                  "Ne manzarası?"bilmemezlikten gelmeye çalışmıştım.

                   İşaret parmağını, kendini kast edercesine, aşağıdan yukarıya vücudunda gezdirdi.

                   "Hiçte bir kere.Ben sana bakmıyordum.Ben-"Arkasında kalan pencereden dışarıya bir göz gezdirdim.Bir erkek grubu oturmuş sohbet ediyor,onların biraz ilerisinde de kızlar yakan top oynuyorlardı.

                   Erkeklerin oluşturduğu grubu işaret ederek."-onlara bakıyordum".Çağrı arkasına, grubun olduğu yere baktıktan bir süre sonra, çatık kaşlarıyla beraber bana döndü.

                  "Burada herkesin kolayca kavuşamayacağı bir manzara varken sen şu arkadaki dangalaklara mı bakıyordun?"kafamı tuttu ve hafif oynattı.

                 "Hasta değilsin, değil mi?"kaşlarımı kaldırdım.

                 "Ha?Nereden biliyorsun.Dün revirdeydim. Işık mı söyledi.Onu tanıyor musun?"tek kaşını kaldırdı.

                "Revirde miydin?"başımı salladım.Bir saniye.Eğer revirde olduğumu bilmiyorsa 'Hasta mısın?' derken nasıl bir hastalıktan bahsetmişti o?

               Anlamak için "Evet de sen bana hasta mısın derken o manada sormamıştın herhalde." dediğimde bana ümitsiz vakaymışım gibi baktı.

               "Saf bir sıska olarak aynı zamanda da işe yaramayan bir aklın varmış.Kesin kafanı vurdun değil mi?Yoksa ben varken o dallamalara bakmak pek akıllının yapacağı bir şey değil."yüzümü buruşturdum.

               "Egon diyorum,çok konuşuyor."yandan bir bakış attı defterini karalama işine devam ederken.

               "Öyle söylerler."omuz silkmekle yetindim.

               "Revirdeydim ama kafamı çarptığım için değil bayıldığım için."Ona doğru eğilip çizmeye devam ettiği kalemi avuçlayarak dikkatini bana vermesini sağladım.

              "Kızın biri bana yemek tepsisi fırlatıp saldırdı.Ve kim olduğunu bile bilmiyordum biliyor musun?"güldüm.Çağrı niye gülmüyordu?

              "Dalga geçmeyecek misin?Işık beni bulmuş.Herhalde açlıktan bayılmış olmalıyım.Yani kız dolaylı yoldan beni bayıltmış oldu.Sonuçta, onun yüzünden yemek yiyememiştim."Yakın duran mesafemizi biraz açtım.

               "Adı ne?"anlamazcasına ona baktım.

               "Kimin?"

                "Bir anda üstüne atlayan kızın?"adını söylemek nedensizce hoşuma gitmiyordu.

                "Su...Adı Su." saçını gergince karıştırdı.

                "Aslın-" Çağrı tam ağzını bir şeyler söylemek için açmıştı ki bir kızın sesi duyuldu.O dayanılmaz sesi tabi ki de tanıyordum.Bu, Su denilen kızdı.Onu gereğinden fazla düşünmüştüm.Sesi ve görüntüsünü unutmam mümkün değildi.Acımı bile hatırlayamayacak kadar kötü bir durum yaşatmıştı bana.Zihnimde, bir şeyleri tetiklemişti ve ben bunun nedenini er geç öğrenecektim.

                "Selam tatlım."cümlesini ilk önce üstüme alınsam da bana değil,Çağrı'ya karşı söylenmiş olduğunu ardından hızla yanımıza ulaşıp, onun yanağına kondurmuş olduğu sulu öpücükle de tescillemiştim.


GiriftHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin