-7-

139 50 18
                                    

               
               Gözlerimi zorlukla araladığımda,nerede olduğumu algılamaya çalıştım.En son kantinden kendimi güçlükle attığımı hatırlıyordum.Ondan sonra ne olmuştu?Bu her tarafı beyaz renkle çevrili yer ya okulun reviri idi ya da ben, fazla acıya dayanamamış ölmüş ve cennete düşmüştüm.

                Birincisinin ikincisine oranla daha gerçekçi olduğunu düşünsem de emin olmak açısından etrafa bir göz gezdirdim.Sadece gözlerimi hareket ettirebiliyordum ki bunu bile güçlükle yapabiliyordum.Boğazımın kuruduğunu hissettim. Yanıbaşımda duran sehpanın üstündeki suyu içtim.Hafifçe yutkundum.

                Ata'nın tanıdık siması görüş alanıma girdiğinde,yattığım yatağın hemen sağındaki sandalyede uyukluyordu.Bana refakatçilik yaparak dersten kaytarmış ve bunu elinden geldiğince iyi değerlendirmeye çalışıyordu.Ona yakın olan işaret parmağımla,onu hafifçe dürttüm.Tepki vermeyince bir daha ve bir daha dürttüm.Son ki dürtmem de daha çok bir gayret göstermiş olacağım ki kafası yana hızlı bir şekilde düştüğünde,kendine gelmişti.

                 "Sonunda"konuşurken zorlandığımdan, çıkan hırıltılı sesime karşı yüzümü buruşturdum.Daha da endişeli bakıyordu şimdi.

                 "Fıstığım,İyi misin?Canın mı acıyor?Bizde de kalp var ama niye böyle şeyler yapıyorsun?Bayılmak falan.Hem de öğle vakti.Buraya nasıl geldim haberin var mı?İki dakika yalnız bırakılmaya gelmiyorsun.Neyse,asıl önemlisi kim yaptı bunu sana!"işaret parmağını gözüme sokarcasına salladı

                "Hemen anlat.Kıytırık yalanlarla değil,düzgünce"emir verir gibi konuşmuştu ki amacı da buydu.

                Yüzümü buruşturdum."Kalp mi var.Görende doksan yaşında dede sanacak"sinsice sırıttı.

                "Değiştirme konuyu küçük cadı.Tanımıyorum sanki seni"eliyle saçlarımı karıştırdı.

                "Abini kandırabileceğini mi sandın?"pes etmişlikle beraber zorlukla doğrulmaya çalıştım. Doğrulmam için kolunu uzatan abime,kalkarken ağzımdan kaçan iniltimin arasına, zorlukla yerleştire bildiğim bir "Sağ ol." kelimesiyle karşılık verebilmiştim.

                Doğruları söyleyecektim. Ben normalde susan biri veya bana eziyet etmesine rağmen 'başımız ağrımasın' diye susacak bir kız değildim.Şu zamana kadar sırf benimle konuşsunlar diye ne yaramazlıklar yapmış,diklenmiş sonrasında da çokça azar yemiştim.Gerçi azarları bile hoşuma gidiyordu.Dedim ya kötü veya iyi bir ilgiye ihtiyacım vardı.Ergenlik yıllarımın başlarında içime kapanmış olsam da ondan öncesi hayli yaramazlık yapmıştım.Bu yüzden susmamalı, bunu neden yaptığını öğrenmeli,kim olduğuyla ilgili bilgi almalıydım.Su....Bu isim tanıdık bir his barındırıyordu.Ama bu his kalbimi sıkıştıran bir histi.Hatırlayamadığım geçmişim de, onunla ilgili 'bir kaç küçük anım bulunuyor muydu?' emin değildim ama aşırının aşırısı olan korkumun sebebini açıklığa kavuşturmalıydım. Zihnim benimle oynuyordu.Kurban ve failin ikisini de aynı bedenin içinde taşıyordum.Bu da yine, zihnimin içindeki gömülü geçmişimden kaynaklanıyordu. 

               Gözümün önünde bir sağa bir sola sallanan ellerle kendime gelip "Ha?" dedim.Kafama ufak bir şaplak attı.

               "Daldın gittin.İyi güzel gittin de, sabırsız bir abiyi böyle bekletmemen lazım.Hadi anlat o salak kimmiş .Yoksa o Çağrı denilen herif mi yaptı bunu sana."sinirle tam bir adım atmıştı ki aklına gelen düşünceyle attığı adımı geri aldı.

              "Haa...O kız değildi.Doğru ya.Seni buraya getiren kız, bana olayı çıkartanın, kız olduğunu söylemişti."kafasını kaşıdı.

GiriftWhere stories live. Discover now