Nos Es Vos - II

1.7K 53 5
                                    


Samed Kaddi'ye nasıl yaklaşacağımı planlamak üzereydim ki aklıma İnzar geldi. Planı muhtemelen o yapacaktı. Ancak bu garip bir duruma yol açıyordu. Hedefin tam infaz vaktini sadece Hançer belirleyebilirdi. Yani Samed'in tam öleceği zaman üzerinde kutsal hakkım bulunuyordu, çünkü Günâhkar hedeflerin ölüm tarihleri ile ilgili arzusunu dile getirmemişti. Bu durumda tam olarak tarih üzerinde hakkım vardı. İnzar benim tarihime uyacak mıydı? Kendisi plan oluştururken tarihi de belirlemek gibi bir küstahlık yapacak mıydı? Hastaneden ona ulaşamadığım için bu konudaki fikirlerini bilmiyordum. Beni hastaneye bıraktıktan sonra hiçbir ulaşım kanalı vermeden gitti. Bu yüzden tarihi belirleyecek ve harekete geçecektim. İnzar'ın beni hedeflere ulaştırma konusunda verdiği sözü nasıl tutacağı ile ilgilenmiyordum. Kaynaklara erişimi ve deneyimi bariz biçimde çoktu.

Tek ilgilendiğim önümde dört hedef daha vardı ve ameliyat günüm yaklaşıyordu. Tarikat'ın ne planladığını düşünmüyordum. Zaten beni gözden çıkarmışlardı, belki de ilgimi hak etmiyorlardı.

Doktor Kolun ile konuşmak için randevu aldım. Bana durumum hakkında bilgi vermeliydi. Artık gün içinde tetiklenen nöbetler çok etkili olmaya başlamıştı. Bundan sıkılmaya başlamıştım. İnzar o gün Adana'da beni bulmamış olsaydı İstanbul'a geri dönüşüm bir felaket olacaktı. Ayrıca bu nöbetler sırasında konuşuyor muydum, onu da bilmiyordum. Acıdan içini döken bir sarhoş gibi yoldan birine tüm yönetim kurulunu infaz edeceğim bir şirketten bahsedecek miydim? Ayrıca her sabah yaptığım egzersizlerin bir sorun olup olmayacağını da Kolun söyleyecekti. Bir de nişancılığım vardı. Son iki seferdir en yakın mesafeden ateş ettiğim için nişancılığım konusunda da bilgisizdim. Samed ile işler yolunda gitmezse orada beni bekleyen durumlara hazırlıklı mıydım bilmem gerekiyordu. Tarikat'ın poligonlarından birinde atış talimi yapmam gerekecekti. Bunlar için Kolun'un bana diyecekleri önemliydi. Arka arkaya yüksek patlama seslerinin beynimde neleri değiştireceğini bilmiyordum. Kolun'a bunu sormanın bir yolunu bulmalıydım.

Randevuyu talep ettiğim gün içinde almayı başardım, akşam odasındaydım. Yanımda Sema vardı. Kolun önündeki raporlara sanki gözünde bir gözlük varmış gibi üstten incelerken Sema gözlerini doktorun suratına dikmişti. Onun suratından bir şeyler okumaya çalıştığını görebiliyordum. Akşam olduğu için sesler kristalleşmişti ve odadaki ışığın yoğunluğu olması gerekenden çok daha fazla geliyordu. Ben de Sema'yı izlememek pahasına gözlerimi doktora diktim ve artık konuşması için yerimde biraz kıpırdandım.

Doktor raporu sanki fırlatır gibi masaya bıraktı. Benden önce bir kez Sema'ya baktı ve onun dikkatli bakışlarını yakalayınca şaşırdı. Bana döndü ve hafif gülümseyerek;

"İlaçların etkisi düşmeye başlamış Selah. Bunun nedeni kanserin büyümesi değil, nasıl desem..." elini çenesine götürdü ve rapora tekrar baktı.

"Artık yerleşiyor. Yani kanser artık vücudun tarafından tamamen kabul edilmeye çalışıyor. Bunu büyümesi olarak da yorumlayabiliriz. Sana yapacağımız operasyonda bu kabul edilme aşamasında kanserin seni öldürmesini engellemek için araya gireceğiz." dedi. Sonra seçtiği "öldürme" sözcüğü yüzünden gözlerini bana dikti. Sema ise masaya yaklaşmış raporlara uzaktan bakıyordu. O uzaklıktan okuyabiliyor muydu emin değildim.

"Bazı işlerim var, ilaçların dozu artarsa en azından araç kullanabilecek kadar iyi olabilir miyim?" diye sordum.

"Aslında burada senin değil araç kullanman, sokağa çıkman bile yasaklanmalı Selah." diye cevap verdi Doktor Kolun.

"Bugün bize bazı temaslarda bulunuldu. Bu yüzden zaten yakın zamanda tekrar sokaklara çıkacağını biliyoruz. Bak, durumunun ne kadar nadir olduğunu biliyorsun. Bunu incelemek için son şansımız sen olabilirsin. Bu yüzden dikkatli olmanı öğütlüyorum." dedi Kolun.

Her Şey Ölmesi Gerektiği GibiWhere stories live. Discover now