Buraya Kadarmış

17K 719 23
                                    

Birkaç Gün Sonra

Babam bugün gidiyordu. Eşyalarını toplanmasına yardım ettim. Sonrasında yalnız ikimiz kahvaltı yapmaya gittik.
- Deniz, burada kalmak konusunda kararlı mısın?
- Kesinlikle,baba.
- Peki.Ama ne zaman istersen gelebileceğini biliyorsun değil mi?
- Tabi ki baba. Lütfen. Endişe etmeni gerektiren bir durum yok. Ayrıca Rüzgar ve Yaprak da yanımda olacaklar.
Gülümsedi. Elini tuttum.
- İyi olacağım. Her şey düzelecek,tıpkı senin de dediğin gibi.
Başını salladı ve gülümsedi.

Telefonum çaldı.
- Deniz? Neredesin,derse geç kalacaksın?
- Tamam,Rüzgar. Babam beni bırakır.
- Peki. Görüşürüz.
Babama baktım.
- Rüzgar bu işi çok ciddiye alıyor.

Dedim,suratımı asarak. Babam Rüzgar ile konuşup, beni ona emanet etmişti. Ve Rüzgar'ın zaten yeterince abartılı korumacı tavrı daha da artmıştı.
Güldü.
-Ciddiye almalı da zaten.
- Baba.Ben küçük bir çocuk değilim,artık.
- Sen benim her zaman o minicik kızımsın.
- Baba..
- Evet,tamam.

Yemekten sonra babam beni okula bırakıp,eve döndü.
Bahçeye girdim.Saate baktım. Derse on dakika vardı. Arkamdan birisi gelip ellerini omzuma koydu. Hızla döndüm.
- Ah sen miydin,Peri?
- Ne yapıyorsun?
- Sınıfa gidiyordum.
- Ben,sen ve Arslan'ı duydum.
- Evet.
- Affedersin ama üzüldüm diyemeyeceğim.Yani o senin gibi birini haketmiyordu.
- Sanırım,haklısın.
-Peki,iyi misin?
- Evet,elbette.
- Bunu duymak güzel.
Gülümsedim.
- O pisliğin sana bir şey yapacağından çok endişeliydim.
Başımı salladım.

Sınıfa geldiğimizde sonunda onun hakkında konuşmayı bitirebildik.Daha çok Peri konuşmuştu,aslında. Konuşması sorun değildi... Evet ama bunlar bana acı veriyordu; her ne kadar aksini savunsamda. Onu hala seviyordum ama onu sevmemeliydim.Ve aynı zamanda ondan nefret de ediyordum,yaptıkları için. Ama buna rağmen,bana yaptıklarına rağmen onu hala seviyordum. Bu ne büyük bir çelişkiydi?!
Bunun yanında yapabileceğim tek şey onu unutmaya çalışmaktı. Çünkü onu affedemezdim ki zaten benden af dilediği de yoktu; kendimden ödün de veremezdim,beni zerre kadar umursamayan biri için.

İlk dersleri doğru düzgün dinleyememiştim,Arslan'ı ve olanları düşünmekten.

Derin bir nefes alıp hocanın söylediği sayfayı açtım. Bir an sayfadaki resimde Arslan'ı gördüm. Hızla kitabı kapattım ve tekrar açtım. Resimdeki adam Arslan değildi. Sanırım kafayı yiyordum.
- Deniz!
O keskin ve soğuk ses.Arslan?
Kafamı kaldırıp baktığımda hoca bana bakıyordu.
-İyi misin Deniz?  Solgun görünüyorsun.
- Ben... İzninizle biraz hava almaya çıkabilir miyim?
- Tabi.

Sınıftan çıkıp arka bahçedeki banklardan birine oturdum.
Hava günlerdir ilk defa kapalıydı,tıpkı benim kalbim gibi...
Başımı ellerimin arasına aldım. Bu çocuğun varlığı da yokluğu da yetmiyordu. Son bir kaç gündür baktığım her yerde onu görüyor ve onu duyuyordum.
Sanırım onsuzluktan deliriyordum.Evet,son zamanlarda onu hiç görmemiştim. Merak ediyordum ama aramayı kendime yediremiyordum. Sonuç olarak beni bırakan O'ydu. Nasıl onu arayarak kendimi küçük düşürebilirdim? Sanki onsuz yapamıyormuşum gibi? Zaten yapamıyorsun,dedi hiç susmayan iç sesim.
Telefonumu çıkardım,ismi ilk sıradaydı.Ama yapamadım.
O sırada birisi aradı.
- Efendim?
- Merhaba Deniz.Ben Görkem.
- Görkem, bir şey mi oldu?
- Şey ben... Seninle görüşmeliyim.
- Görkem,Arslan'a bir şey mi oldu?
- Okul çıkışında geleceğim. Bekle beni.
- Görkem?
- Şu an daha fazla konuşamayacağım. Sonra görüşürüz.
Kafamda bir sürü olay canlanmıştı.Ve hepsi birbirinden kötüydü.
Görkem'i aradım. Açmıyordu.
Çıkışa kadar meraktan ölecektim.
Sınıfa döndüm. Hocaya iyi hissetmediğimi söyleyip okuldan çıktım. Direkt Arslan'ın evine gittim. Kapıyı defalarca çalmama rağmen kimse açmadı. Pencerelerden içeri baktım,kimseyi göremedim.
Şimdi ne yapmalıydım?
Hemen telefona sarıldım. Arslan'ı aradım. Hattın kapandığını söylüyordu,servis. Daha da endişelenmiştim.
Hemen Ekin'in evine gittim,bir taksi tutup.
Kapıyı ikinci çalışımda açtı.
- Deniz? Hayırdır?
- Arslan'ı arıyorum. Haberin var mı? Nerede?
- Hayır, onu bu aralar hiç görmedim.
- Sence nerede olabilir?
- İstersen Görkem'in evine bak bir.

Kapıda Görkem'in motosikleti duruyordu. Kapıyı çaldım. İlk çalışımda açıldı.
- Merhaba. Görkem'i arıyordum?
Kız beni dikkatlice süzdü.
- Neden arıyorsun sevgilimi?
- Ben,birine ulaşmaya çalışıyorum. Onun yardımına ihtiyacım var.
- Üzgünüm, nerede olduğunu bilmiyorum.
- Arayamaz mısın?
Yüz ifadesi hüzünlendi.
- Onun için nefis bir sofra hazırladım. Gelmesi için onu aradım ama cevap vermiyor.
- Anlıyorum.
-İçeri gelmek ister misin?
- Hayır, teşekkür ederim. Kendine iyi bak.
- Sen de. Görkem gelince söylerim. Adın neydi?
- Deniz ben.
- Peki Deniz.Ben de Mine.
- Tanıştığıma memnun oldum.
- Ben de.Yine gel.
Başımı salladım ve beni bekleyen taksiye tekrar bindim. Gidecek bir yerim kalmamıştı,sıklıkla gittiği bardan başka.
Ve evet barda da yoktu,yani en azından görevli öyle söylemişti. Tüm ısrarlarıma rağmen beni içeri almayı reddetmişti.
Görkem'i aradım ancak bu kez telefonunu tamamen kapanmıştı.
O kadar çabalamama rağmen hiçbir şey elde edememiştim.
Okula dönmeden önce eve uğradım. Babam son hazırlıklarını yapıyordu.
-Neden bu kadar erken geldin?
Çıkış saatime iki saat vardı.
-Önemli bir şey değil.
- Peki. Aslında geldiğin iyi oldu.Ben uçak saatime erkene aldırmıştım.
- Baba bana veda etmeden mi gidecektin?
- Hayır, öyle şey olur mu?  Okuluna uğrayıp vedalaşacaktım.
- Ne zaman gidiyorsun?
Saatine baktı.
- Taksi gelmek üzeredir.
Birbirimize sarıldık,sanki bir daha hiç görüşmeyecekmişiz gibi.
Taksiye bindik.
-Baba Rüzgar ve Yaprak üzülecek,böyle aniden gittiğine. Biz hep birlikte son kez yemek yemeyi planlıyorduk.
- Üzgünüm, Deniz. Bu uçağa bilet bulmak için çok uğraşmıştım.Sonunda birisi iptal etmiş.
- Neden bu kadar acele ediyorsun ki?
- Kaçırmamam gereken bir seminer var tatlım. Ve onun için ne kadar erken gidersem o kadar iyi hazırlık yapabilirim.
- Anladım,kutsal işler.
Gülümsedi.
Havaalanına geldik.Bir saat sonra vedalaştık.
- Kendine iyi bak Meleğim. Sakın kimsenin seni üzmesine izin verme.
- Tamam.
Tekrar sarıldık.
- Seni seviyorum, Meleğim.
- Ben de seni seviyorum baba.

Ve yürüyüp gözden kayboldu.
Gözyaşlarımı sildim ve saate baktım.  Görkem'in okula gelmesine on dakika falan vardı.
Arkamı döndüm ve şok oldum! Görkem,kucağında Uğur ile Yıldız ve yanlarında Arslan ile havaalanının kapısından içeri girdiler.Arslan simsiyah giyinmişti,her zamanki gibi.Ve... Ve elinde iki valiz vardı?..

Olduğum yerde kalakaldım.Hareket edemiyordum. Tüm bunlar ne anlama geliyordu? Arslan gidiyor muydu?
Kendi aralarında konuşuyorlardı. Beni görmemişlerdi.
Bir yere oturup konuşmaya devam ettiler.Arslan pek konuşmuyordu.Bazen dalıp gidiyordu. Tam karşılarında olmama rağmen hiçbiri beni farketmemişti.Onlara uzakta olmam işe yaramıştı. Arslan'ın beni görmek istemeyeceği açıktı.
Kalbime bir ağrı saplandı. Yani Arslan gerçekten de gidiyordu? Üstelik bana haber bile vermeden?.. Onu bir daha göremeyecek miydim?

Onları net görebileceğim ama onların beni göremeyecekleri bir yere geçtim.
Gözlerimden akmak isteyen yaşlarla savaşarak bir saat boyunca onları izledim.Benim aksime hepsi çok mutlu görünüyordu.

Yanına gidip konuşmak,tüm bunların nedenini sormak istiyordum ama bunu yapacak cesaretim yoktu. Duyacaklarımdan endişeliydim. Ya beni ilgilendirmediğini,onun hiçbir şeyi olmadığımı söylerse?.. O zaman ne yapardım?
Kalbim sıkıştı. Nefes alamıyordum.Onu tamamen kaybetme düşüncesi beni öldürüyordu.
Ayağa kalktılar. Arslan'a sırayla sarıldılar. Haklıydım ve şimdi dilediğim kadar ağlayabilirdim; çünkü giden Arslan'dı. Beni burada yıkık,kırık dökük bırakan O'ydu. Bacaklarım beni taşıyamaz haldeydi. Yere oturdum. Güvenlik görevlisi yanıma gelip kalkmama yardım ederken Arslan'ın Yıldız ve Görkem'den ayrılıp uçuşu için kontrole yürüdüğünü gördüm.
- İyi misiniz bayan?

Başımı güçlükle salladım.
Beni çıkışa doğru götürmeye çalıştı. Nazikçe ittim.
- İyiyim. Kendim giderim.

Dedim ve çıkışa doğru yürümeye başladım. Soluma baktığımda ablasının yanına dönen Arslan'ı gördüm. Ona son kez sarıldı ve Uğur'u öptü. Görkem'e sarıldığı anda göz göze geldik. Yavaşça ondan ayrıldı ve bana baktı. Yüzünde şaşkınlık vardı.
-Deniz?
Diye mırıdandı.

Görkem arkasını döndü ve beni gördü.
Göz yaşlarımı silmeye yeltenmedim bile. Arslan'a son kez baktım ve hiçbir şey söylemeden kapıdan çıktım. Yağan yağmur altında bir başıma,nereye gittiğimi bilmeden yürümeye devam ettim.
Artık hiçbir şeyin önemi kalmamıştı.
Her şey bitti Deniz,dedim kendi kendime. Buraya kadarmış.

Okuduğunuz için teşekkürler :)
Lütfen listenize eklemeyi unutmayın.
Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum.

Psikopat SevgilimWhere stories live. Discover now