12.MAĞARA

712 68 0
                                    

       Beş parasız bir şekilde Salome'nin ücra bir mahallesinde, kalan tüm parasını döktüğü ve bulabildiği en ucuz pansiyonda uyandı. Aynı odada uyuduğu diğer üç kişiyi uyandırmamak için cılız adımlarla lavabonun yolunu tuttu; kapıyı ses çıkarmasın diye bilinçli olarak kapatmadı. Dışarı adım attığında temiz havanın neye benzediğini de tekrar hatırlamış oldu ki odadaki diğer kişilerin dün gece sağlam bir alem yapmaktan döndükleri hem içki, hemde ayak kokmalarından belliydi ve bu yüzden koridordaki temiz havanın yüzüne çarpması cennetten bir esinti gibi gelmişti Netero'ya. Lavabonun üzeri su lekeleriyle dolu aynasını sildi önce avucunda yüzünü ıslatmak için tuttuğu suyla; ayna az çok kendisini göstermeye başladığında hayıflandı kendi kendine " Beni bu halde hiçbir lonca kabul etmez...." yüzünü yıkadıktan sonra saçlarını da yıkadı. Islandıkları zaman dalgalanıyordu saçları, kendi fikrince ona tek yakışan şey saçlarıydı; kuruduklarında kıvırcık, ıslandıklarında dalgalı ve uzun saçları. Soluna doğru bir adım attı ve omuzundaki dövmeye baktı. Üçlü tabunun üzerinde boydan boya bir çizgi vardı ve üçlü sarmal bir bakıma resmi efsun'u temsil etmekteydi. Bu dövmeyi genelde devrimciler kullanırdı ve Netero'nun da tek amacı buydu; eğer mümkünse Yami'nin bir üyesi olmak!

     Parası olmadığın için Yami'deki bağlantısının olduğu yere kadar yürüdü  ki Salome'nin zengin kısmındaydı bu bağlantının yeri; yani şehrin diğer ucunda. Bağlantısı Efsun simsarı diyebileceğiniz tipte  karanlık bir adamdı, eğer birinin ölmesine ihtiyacınız varsa, efsunu kara amaçlarla kullanacak birini arıyorsanız gitmeniz gereken adresti. Onu ve hikayesini iyice kontrol ettikten sonra Netero'yu alt kattaki bir geçide götürdü ve devam etmesini söyledi. Netero tünelin sonunda onu nelerin beklediğini biliyordu elbette, büyün hazırlıkları tamamdı gerekirse dönüşümlerine kendi yaşam enerjisinden katacak ancak ne olursa olsun Yami'ye katılacaktı. Tünelin sonunda onu birkaç üye bekliyordu. ister istemez sordu gayriihtiyari:

-- Başkan yok mu?

-Gallier'i mi soruyorsun? Bize mesaj attı gecikecekmiş. Dalga mı geçiyorsun seninle ne işi olur onun. Biz sınayacağız seni. 

-- Uzatma da başla o zaman.

-İşte ruh budur. 

     Hızlıca bir nefes alan üye sağ elini avucu yere bakacak biçimde tuttu ve yerdeki toprağı kullanarak bir kılıç oluşturdu; ancak bu sıradan bir kılıç değildi toprağın çeliğe dönüşmesi saniyeler almıştı sapı, ağırlığı, her ölçüsü tamı tamına doğruydu; eğer efsunla yapılmamış olsa dünyanın en kaliteli kılıcı olabilirdi. Bu tür dönüşümlerde tüm detayları düşünmek hayati önem arz etmekteydi; topraktan çekilecek azot miktarı, demir oranı, su oranı, metalin esnekliği, ağırlığı, denge noktası ve pek tabii keskin kenarları. Bu dönüşümü binlerce kez yaptığı ortadaydı. Kılıcı oluşturur oluşturmaz Neteroya fırlattı, üzerine doğru uçan kılıcın havayı delişini izledi Netero.Ancak fark etmediği başka bir şey vardı diğer üyelerden birisi mağaradaki havayı elindeki küçük şişenin içine çekiyor ortamdaki hava basıncını azaltıyordu ve bu da alışık olmayan birisi için damarların içeriden dışarı büyümesi; eninde sonunda dış ortamın az basıncı karşısında iç basıncın üstün gelerek patlamasına yol açabilirdi ve ayrıca kılıcın hızını da arttırıyordu. Netero düşündü ve karar verdi " Bu son şansım. Ya kazanırım ya ölürüm." 

    Ortamdaki havanın vakumlanması normal şartlar altında camların patlamasıyla sonuçlanırdı ancak burası bir mağaraydı ve içerisi büzüşemeyecek kadar katıydı. Netero ilk olarak sağa bir adım atıp kılıcın hedefinden çıktı; ardından iki ekini göğsünün sol tarafında birleştirerek göğsündeki havayı hayal etti. Derin bir nefes daha aldıktan sonra yerdeki toprağı bedel olarak kullanıp ciğerlerindeki havayı çoğaltarak dışarı üfledi öyle şiddetli bir rüzgar oluşturmuştu ki o esnada tam sol omzunun üzerinden geçmek üzere olan kılıcın yörüngesi değişmişti. Kullandığı toprak havaya dönüştüğü için ayaklarının altındaki boşluk gittikçe artıyor her saniye yarım metre aşağı düşüyordu. Yerinden hiç kıpırdamadan rüzgarla saldırdı bir süre; ta ki çukur O'nun boyunu aşacak derinliğe ulaşana kadar. Kendisine saldıran iki üyeyi gözden kaçırması ve hala üçüncü üyenin ona saldırmaması sinirlerini bozuyordu. İçinden " Beni küçümsüyorlar. Üçü de saldırmalıydı şimdiye kadar. "diye geçirdi; daha da sinirlenmişti, işler çığrından çıkıyordu; acaba kendisini sınayanları adil bir dövüşte öldürmek onu loncaya düşman yapar mıydı ? 

     Bilemezdi... Ama deneyecekti.


ŞamanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin