On Yedi ~ "Üç saat Hogwarts için yeterli."

Start from the beginning
                                    

"Ne yazık ki."

Bir süre sessizlik oldu. Ama şu garip sessizliklerden değildi. Eğer Remus'la tanıdıksanız, onunla garip sessizlik yaşayamazdınız.

"Remus?" dedim sessizliği bozarak. Başını kaldırıp bana bakınca devam ettim, "Sence her şey yolunda mı olacak?"

Bakışları yatağın kenarına çöktü. Yastığımın kenarından sarkan iple oynamaya başladı.

"Ne derler bilirsin," dedi. "Su akar, yolunu bulur. Her şey hep yoluna girer."

Başını kaldırıp yine bana bakınca, buna inandığını fark ettim. Her şeyin iyi olacağına inanıyordu. Belki de gökkuşağı kusan pandacorn'lar hayal etmiyordu ama inanıyordu işte.

Beni de inandırabilmişti.

Konuyu değiştirdi.

"Böyle şeyler yapma, tamam mı?" dedi kolumu sıvazlayarak. "İnan bana iksir içirilmiş birine benzemiyorsun."

Gülünce ne kadar komik bir durumda olduğumu fark ettim ve yüzüm düştü.

"İksir dehası ben olduğuma göre, anlayabilirim değil mi?" dedim gözlerimi devirerek.

"Ee?" dedi Remus. "Kendini Henley Harwood gibi çatlak mı görüyorsun? Ya da beşinci sınıfta Robert Boot gibi?"

Eskileri hatırlayınca gülmeden edemedim. İki yıl önce biri sırf gülmek için Robert'e aşk iksiri vermişti. Profesör Bythesea'nin kuyruğundan nasıl ayrılmadığını izlemek komikti. Ya da Henley. Gryffindor güzeli bu yıl okulu bitirmişti ve geçen yıl James ve Sirius hangi akılla bilmiyorum ama, ona iksir içirip Peter'a aşık olmasını sağlamıştılar. İçimden bir ses Robert'in de onların kurbanı olduğunu diyordu.

Sinirlenmiştim, evet. Ama gülmemiştim de değil. Ve tabii başka vakalar da vardı.

"Henley Peter için Astronomi kulesinden atlamaya çalışmıştı!" dedi Remus dedi gülerek. "Senin böyle bir şey yapmadığını varsayıyorum?"

"Hayır, tabii." dedim gülerek. Dudağımı kemirmeye başlamıştım. "Zaten Amortentia'dan bahsetmiyordum. Başka aşk iksirleri de vardır. Daha az belli olan... Bir dakika," dedim gözlerimi kırpıştırarak. "Sen bunları nereden biliyorsun?"

"Sirius böyle düşündüğünü biliyorsa, benim bilmemem nasıl mümkün olabilir?"

İç çektim ve elimi saçlarımdan geçirdim. İlk kez Büyücülük Dünyası'ndan nefret ediyordum. Ne vardı aşk iksirlerinde? Ne diye çıkardınız? Ne işe yaradı?

"Biliyor musun?" dedi Remus. Etrafına ihtiyatla baktı ve biraz da yaklaştı. "İksirlerden senin kadar anlamıyor olabilirim ama bence hiç de saplantılı gibi davranmıyorsun-"

"Her aşk iksiri saplantı yaratmaz ki-"

"Sözümü bölme, Lily," diye devam etti. "Belki de içmişsindir, bilemem. Ama sana eminlikle söyleyebileceğim bir şey var; bunu James yapmazdı. Asla. Eğer bu yedi yılda onu birazcık tanıdıysam, bundan eminim."

Böyle işe ne diyeyim.

Remus'u Madam Pomfrey postaladı ve beni yemek yemeye mecbur etti. Hem de baya baya. Et, çorba (iki kase), tatlılar, bilmem neler. En sonunda patlayacak gibiydim. Nia'yı, yani stajörünü, başımda nöbette bırakmıştı. Nia da her yemek istemediğimde bana öyle bakışlar atıyordu ki, bir an yanlışlıkla küfür falan mı ettim diyordum. Üstelik metamorfmagus olması da vardı ve inanın bana, kırmızı saçlı ve gözlü biri korkutuyordu.

Should Be Hard | Jily • ÇapulcularWhere stories live. Discover now