TREN YOLCULUĞU - 4 -

82 8 2
                                    

Bu bölümdeki Sirius, James, Peter ve Remus sizin bildiklerinizden çok daha farklı. Yani elimden geldiğince klişeden uzak durmaya çalıştım. Bundan sonra da böyle olacak Umarım başarabilmişimdir, başarabilirim.

------------------Diagon Yolu' ndan Dönüş---------------

Ola, eve geldiğinde sandığına eşyalarını özene bezene yerleştirirken birden aklına elyaf kalp geldi.

Elindeki kitapları sandığına koyar koymaz ceplerine baktı.

Elyaf kalp yoktu.

Sonra sandığını karıştırdı. Orada da bulamayınca çantasına uzandı. Çantanın içindeki her şeyi yere boşalttı. Etrafa saçılmış kulaklık, cüzdan ve daha pek çok şeyi hızla karıştırdı. Kalbi hızla çarpıyordu.

Hayır, elyaf yoktu.

Panik içinde annesine seslendi.

" Anne! Kırmızı bir kalp gördün mü? "

" Hayır tatlım, önemli bir şey miydi? "

" Hayır. " Sandalyesini çekti ve sıkıntıyla oturdu. Bir bir yaptıklarını düşünmeye başladı. Ve sonra, tam cisimlenirken birinin ona bağırdığını hatırladı. Hayal meyal elinde bir şey tuttuğunu görür gibi olmuştu.

" Lanet olsun. " dedi içinden.

" Merlin, lütfen onu bulmamış olsun, lütfen! " Aslında o kalbin hikayesine bu kadar inanmasaydı önemsemezdi.

Çocukluk işte!

----------------1 Eylül--------------

Bir elinde tuttuğu peron dokuz üç çeyrek biletine bir de dokuz ve onuncu peron arasındaki duvara baktı.

" Evet tatlım, şimdi dümdüz duvara doğru koş ve sakın durma. "

" Bu delilik, asla yapmaaaa... " Annesi bir anda Ola' yı ittirdi. Tam duvara çarpacağı sırada çığlık attı ve gözlerini kapattı.

Ancak canı acımamıştı, tersine boşlukta gibi hissetti kendini bir saniyeliğine.

Kıpkırmızı trenin lokomotifinden çıkan buhar, Ola' nın gördüğü ilk şeydi. Duvardan geçmesine rağmen hala çığlık attığından dönüp birkaç kişi ona bakmıştı.

Hemen arkasından gelen annesine kötü bir bakış attı. Çok korkmuştu.

Ama Clarice, hayran bir şekilde kırmızı trene bakıyordu.

Ola da kafasını çevirip trene baktığında nefesi kesildi. Sanki, dumanı bile büyülüydü. Trenin düdüğü öttüğünde, telaşa kapıldı. Trenin kalkmasına on dakika kalmıştı.

Annesine ve babasına sarıldı, küçük Roesia' yı öpüp trene koştu.

Aslında koşamamıştı, çünkü onla beraber gelen ağır mı ağır bir sandık vardı.

Trenin kırmızı kapısından içeriye girdiğinde derin bir nefes aldı. Bundan sonra, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.

" Ola! " tanıdık ses karşısında duymazdan geldi ve hızla yürüdü. Şimdi, Georgina ile karşılaşmayı hiç mi hiç istemiyordu.

Yeşil gözleri, hızla yanından geçtiği kompartımanları tarıyordu. Bazılar dört, bazıları beş kişilikti. Artık son kompartımanlara geldiğinden, hiç yer bulamayacağını düşünüyordu.

Tam kafasını çevirdiğinde bir kompartıman gördü.

Saçları gözüne girecek uzunluktaki simsiyah saçlı çocuk, büyük bir ihtimalle Black' in kardeşi, pervasızca iki kişilik koltuğa uzanmıştı. Kucağında duran Hogwarts: Bir Tarih' i okuyordu. ( Not: Hogwarts: Bir Tarih okuyan Sirius' u hayal etmeyi deneyin. ) Karşı koltuktaki kumral saçlı, yüzü yara dolu çocuk ise camdan dışarıya bakıyordu. Ola, bu yaraların nasıl oluştuğunu düşünmeden edemedi.

BİR ÖLÜM YİYENE AŞIK OLMAK - PETER PETTİGREW FANFİC -Where stories live. Discover now