Bölüm 5: Dost mu, Düşman mı?

En başından başla
                                    

"Neden ya? Neden?" diye aynı şekilde sesini yükseltti Ilgın, yatağa çıkmış ellerinin ve dizlerinin üstünde dururken. Yaşadıklarına inanamıyordu. 

Genç kadın banyoda giyinirken, adam da telefonla bir yerleri aramış, kapıya gelen adamından kuru kıyafetlerini alarak üstünü değiştirmiş, ıslakları da göndermişti. Neticede her ikisi kuruduklarında, artık çeker gider diye beklerken, çatlak herif "pansumanını ben yapacağım" diye tutturmuştu. Şimdi de bu gibi durumlar için hazırlanmış "sihirli solüsyon" bir elinde, pamuk diğerinde karşısına dikilmişti.

"Bora mıydı, neydi ona söz verdim!" dedi adam dişleriyle kelimeleri ısırırken, "Buraya gel de şu işi bitirelim!"

"Kendi işimi kendim görürüm. Sanki daha önce sen mi vardın! Bana tırnağını bile süremezsin. Çok ciddiyim bak!"

Son söylenenlerle davranışının saçmalığının farkına varan adam, duraksadı bir an. Hayır, ona neydi ki bu sarışın cadıdan? Bıraksın ateşten yanıp kavrulsundu, mümkünse ölsün de kurtulsundu. İyi de o zaman gerçekleri kimden öğrenecekti?

"Tamam, anlaşalım." diye önerdi, sesinin tonunu biraz yumuşatarak. Ondaki bu tavır değişikliğinden şüpheye düşen kız: "Nasıl?" diye sordu tereddütle.

"Pansumanını sen yap. İhtiyaç duyarsan yardım ederim." Böyle derken bir yandan da elindekileri uzatmıştı.

****

Bütün bedeni harap olmuştu Ilgın'ın. Beton zemin, kumsal, iskelenin zemini ve en nihayetinde de denizin dibi, çizikler içinde bırakmıştı her yerini. 

"Off, daha yeni geçmişti, yine her tarafım yeşerecek." diye sızlandı, solüsyonu sürdüğü yerler acı acı yanarken, gözlerinin dolmasını engellemeye çalışırken. 

Çelik, ne diyeceğini bilemeden, mini şortun saklamaktan ziyade gözler önüne serdiği uzun bacakların bereli halini izliyor -fena halde çekici buluyor-, içinin ezilmesini engelleyemiyor, aynı zamanda da büyük bir minnet duyuyordu. Bu cesur kız olmasa, iki yeğenini birden kaybedebilirler, gecelerden daha da kara bir güne uyanabilirlerdi ertesi sabah.  

"Bırak ben yapayım." dedi, genç kadının askılı bluzlu omzunun arkasına yetişmeye çalıştığını ancak başaramadığını görünce. Sesi öylesine şefkatli ve yumuşak çıkmıştı ki, itiraz edemedi Ilgın.

Sırtının açıkta kalan her bir zerresine neredeyse hissedilmez dokunuşlarla pansuman yaparken adam, canının hiç de acımadığını fark etti kadın. Aradaki sessizlik uzayıp giderken, kimya iş başı yapıp, görünmez bir elektrik ikisini de çarpmak üzereyken, Çelik'in kalbine inat soğukkanlı aklı işe karışmak ihtiyacı duydu en sonunda. 

Kalbinin elinden aklının hakimiyetine geçen adam: "Anlat!" diye komut verdi birden, yaptığı işten dikkatini çekmeden. 

Duyduğu buz gibi sesle irkilen sarışın: "Hakkında iyi düşünmeye gelmiyor." dedi öfkeyle, "Bana bu şekilde emir veremezsin!"

"Belki." diye fısıldadı kulağına adam kadının - aslında niye böyle davrandığını kendisi de bilemiyordu- "Ama düşün ki, ne kadar çabuk dediğimi yaparsan, o kadar çabuk benden kurtulursun."

Ensesinde esen ılık nefesle taklalar atan kalbini feci pataklarken, aslında tam tersi olacağını bilse de ses çıkarmadı sarışın. Kimliğini öğrendikten sonra adamın göstereceği tepkiye karşı biraz kuvvet toplaması gerekiyordu zira. 

****

Ilgın, yatağın üstüne otururken, Çelik de hemen karşısındaki tek kişilik koltuğa yerleşmişti. Genç adam saatlerdir verdiği uğraşı bitirmiş, bir anlamda vicdanını rahatlatmış, bir anlamda da verdiği sözü tutmuştu. 

GÜVENLİ AŞK (SEVGİLİ OKUR SERİSİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin