BETRAYAL

24K 800 659
                                    

İlk defa bir fic'e yazmaya adım attım umarım okurken duygularımız kesişir. İyi okumalar!

°

Barın kirli kokusu burnumu kırıp geçirirken bir kez daha buranın bana uygun olmadığını düşündüm. Burası tam anlamıyla berbat ötesiydi. Her yerde öpüşen çiftler varken nasıl rahat olabilirdim ki ? Bir an önce buradan çıkmayı bekliyordum ama Jackson burayı seviyordu.

Ve bende onu seviyordum.

İlişkimiz biraz garipti ama kabullenmiştim, benim sevdiklerimi sevmek zorunda değildi. Neredeyse 3 yıldır çıkıyorduk ve ben ölümüne mutluydum. Kimsenin bozmasını istemiyordum. Burayı çekmemin tek sebebi; Jackson'ı, onu yiyecek gibi bakan kızlara delici gözlerle baķıp, 'ben sevgilisiyim sürtük' mesajı vermekti. Onu tek başına buraya bırakamazdım bu kendi isteğinle ateşe atlamak gibi olurdu.

Yanıp sönen ışıklar, Jackson'nın tişörtünden gelen kokusu ve Jackson karşımda dururken her şey son derece harika görünüyordu gözüme. Okulun en popüler çocuğuna herkes aşıktı ve o, benimdi.

Jackson'ın ahenkle savrulan saçlarının, yaptığı dans hareketleriyle uyduğunu gördüğümde hep böyle gideceğini düşünüyordum. Onun için barlara gelip dans edemediğim halde dans eder ve kusana kadar içerdim hiç sevmediğim halde yapardım o da karşılık olarak beni severdi.

En azından o zaman onu da öyle sanıyordum.

5. bardağı elime aldığımda Jackson , yaramaz bir gülüş gönderip "Yeter bu kadar yoksa gece kendinde olmazsın" dedi.

Ona baķıp fazla sarhoş olan kafamla gülümsememi gönderdim.

"Merak etme hepsini hatırlarım."

Sözümde de durmuştum bu geceyi en ince ayrıntısına kadar hatırlıyordum.

Elinde bira şişesini tutarken kulağıma yaklaşıp "Hemen gelirim." Dedi.

Bira şişesini masanın üstünde yalnız bırakırken, aslında o bardaktan farksız olduğumu tahmin dahi etmiyordum. Beni de yalnız, içi boş ve kullanılmış olarak orada bırakmıştı ve geri onu atmak için gelmedi.

Onu ben atmıştım.

●●●

"Jackson ?"

Neredeydi bu çocuk? Kalabalıktan uzaklaşıp etrafta gezinerek onu aramaya başladım. Belkide sadece tuvalete gitmişti?

20 dakikadır ortalıkta yok diye şakıdı iç sesim.

Bar masasına göz gezdirdim ama orada da yoktu. Koridorları geçtim. Başım dönüyordu ve sarsak sarsak yürüyordum dakikada bin kere gözümü kırptığım için görme yeteneğim bulanıklaşmıştı. Sanki odalar etrafımda dönüyordu.

Jackson hangi cehennemdeydi? Bir anda bırakıp gitmek de neyin nesiydi? Yavaşça yürümeye devam ederken sağdaki tuvaleti geçtim sırayla etrafta duran şeylere baktım.

Önümdeki yiyişen çiftler ..yanda 1. oda .. belki burada olabilirdi huh? Kapıyı tıklattım ama gürültülü müzik sesinden bir şey duyulmuyordu. Kapıyı açıp içeri girdim. Birisi bana bağırdığında onları yanlış bir zaman da yakaladığımı anladım ve odadan hızlıca çıktım.

Her yerde nasıl yapabiliyorlardı?

Yürümeye devam ederken önümde yeniden ve yeniden yiyişen çiftler vardı. Solda ki 2. oda..yerde oturan Jungkook ..köşedeki saksı..bir dakika.. Jungkook mu? Onun bu halde burada ne işi vardı? Burası öpüşenlere özel gibiydi. Gözümü ona çevirdiğimde tek başına yerde oturup içitiğini gördüm, kafasını kaldırıp beni gördüğünde gülmeye başladı. Neden aptal aptal gülüyordu bu çocuk? Ona ne var anlamında kafa salladım ama gülmeye devam ediyordu. Onu görmezden gelerek önünden dik bir şekilde geçtim. Beynim daha yeni yavaş yavaş kendine geliyordu. Eğer Jungkook delirmediyse ki -umarım delirmiştir- sadece fazla içmiş olmalıydı. Belki de hap falan almıştı. Geçen sene bu işlere bulaştığını biliyordum.

Tell me, this is not love / KookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin