9. Bölüm

2.3K 135 28
                                    


Katherina

...
Gidiyorum... Etrafım bembeyaz ama önümde bir görüntü var. Bilgisayar mı? Anlayamıyorum.

  Gidiyorum... Duramıyorum. Ayaklarıma hükmeden ben değilmişim gibi... Hiç durmaksızın, ilerliyorum.

  Ve karşımdan biri geliyor.. Yüzü kanlar içinde. Siması tanınmaz hâlde. Ve hızla yanımdan biri geçiyor. Kafamı çevirdiğim hâlde göremiyorum. Uçup gitmiş sanki...

  Gözlerimi tekrar önüme çevirdiğimde bir baltanın baş hizamda bana doğru fırlatıldığını görüyorum. Atan kişinin de yüzü kanlar içinde.
  Başımı öne eğiyorum. Balta teğet geçiyor ama kafamı kaldırdığım an...
...

  Yataktan çığlık atarak kalktım. Şakaklarımdan boncuk boncuk ter akıyordu. Ama kafamı iki tarafa sallayarak kendimi gerçek olmadığına inandırmaya çalıştım.

  Rutin işlerimi halledip aşağı indim. Edward'a aç olmadığımı söylediğimde biraz ısrar etse de sonunda ikna etmeyi başarabilmiştim. Annem gibi durmadan bir şeyler yedirmeye çalışıyordu.

"Hey, Katherina! Gelsene." diyerek yanına iki defa vurdu Kate. Gülümseyerek gidip yanına oturdum. Nedense bugün gözleri ışıl ışıldı. Aşırı mutlu gibi...

"Bir şey mi isteyeceksin?"

"Öyle değil tam olarak," dedi. "Ya şimdi dünkü partide olanlar çok kötüydü. Sana da tekrar geçmiş olsun ama Kevin... Nasıl desem ki?.."

"Kevin mı?"

"Evet, hoş çocuk... Değil mi?"
  Dedikleri beynimde yankılanıyordu. Kevin iyi biri değil. İntikam almaya çalışıyordu. Sebebini her ne kadar bilmesekte amacı belliydi. Ya beni, ya Edward'ı ya da Kate'i öldürmek.

Bunlar dışında kafamda bir sürü soru vardı. Eğer Kate o çocukla sevgili olursa çıkmaz bir yola girer ve girdiği o kapı açılmamak üzere kapanır. Hoş bir çocuk olabilir ancak kötü biri olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Bu konuyu en kısa sürede Edward'la konuşmalıyım. Olanları bilmeye hakkı var.

"Sanmam."
  Fikrini değiştirmek istiyorum. Çünkü o, Kevin'ın onu sevdiğini sanarken aslında Kevin ona zarar vermekten başka bir şey yapmayacak. Ona açılmamalı. Buna izin veremem.

"Edward," dedim mutfağa dönerek. "Bugün okula gitmesek? Yürüyüş yaparız."

"Neden ki? Önemli derslerim vardı?"

"Kendisi çok ders dinler." dedi kahkaha atarak Kate. Ben de ona katıldığımda gülmemize dayanamayan Edward, onaylamıştı.

  Bu benim işime gelirdi. Edward'la konuşabilirdim; fakat bu konuyu üstelemeyip kapatmaya çalışırsa o zaman elimden fazla bir şey gelmezdi.

    •••

"Giyinmeye çalışıyorum, Edward! Ne kadar sabırsızsın sen!"

  Söylediğim her şeyde bana, "Aşağı in." deyip duruyor. Hayır yani, "Giyinmedim." ne demek? Lütfen beni kulaklarınla dinle.

  Çabucak üzerime fosforlu sarı sporcu atletimi, altıma da siyah ve diz altı olan sporcu taytımı giydim. Terlediğimde üşütmemek için sporcu atletimin üzerine renkli bir tişört geçirdim ve aşağı indim.

"İnmeseydin Katherina."
  O söylenirken ben çoktan spor ayakkabılarımı giymeye başlamıştım. Tabii ki laftan geri kalır mıyım?

"Geri çıkabilirim istersen."

"Tamam kal, inatçı."

"Çıkalım hadi, bay çok bilmiş."

"Ayıp ayıp. Ne zaman çok bilmişlik yaptım ben?"

"Ne zaman çok bilmemişlik yaptın, desek?"

"Hadi hadi, ilerle."
  Gözlerimi devirip peşinden yürümeye başladım. Kulağıma kulaklık taktım ve en sevdiğim müziklerden birini açtım. Kısa bir süre sonra sahile gelmiştik. Sabahın erken saatlerinde temiz havayı içime çekmek çok güzeldi. Hepsinden önce sevdiğin bir 'arkadaş'ınla yürümek güzeldi. Hayat güzeldi. Yaşamak her şeye değerdi.

  Edward'ın kolumu dürtmesiyle irkilerek ona döndüm. Kulaklığı çıkar demeye çalışıyordu. Hafifçe tebessüm ederek anlamamış gibi yaptım.

"Kulaklık... Çıkarmak... Çık..."
  Gülmemek için yanak içlerimi ısırıyordum. Tipi o kadar komikti ki!

"Çıkarsana kızım! Kulaklığı... Çıkar... Bu kulak," diyerek kulağını işaret etti. "Bu da kulaklık," Bu sefer de kulaklığı işaret etti. "Çıkarmak." Kulaklığı kulağımdan çekip çıkardı.

"Hey, kulaklığımı geri ver!"

"Önce bir şey söylemem lazım."

"Dinliyorum."

"Artık otursak? Sohbetine falan, doyum olmuyor da." Güldüm. Bir anda kolumdan tutup çektiğinde düşmekten son anda kurtulsam da toparlandım ve yüzüme sert bir ifade yerleştirdim.

"Soğuk bir duşa ne dersin?" dediğinde gözlerim şaşkınlıktan 'o' şeklini almıştı. Beni denize sürüklüyordu!

"Ya daha sabah duş aldım." Kendimi çekmeye çalışıyordum ama her seferinde başarısız oluyordum.

"Edward sen al duşunu, ben eve gideceğim."
  Tek yaptığı şey göz devirmekti! Dediklerimi hiç dikkate almayarak denize doğru ilerlemeye devam etti. Ben ne yapacağımı düşünürken kendimi buz gibi suyun içinde buldum. İlk iki dakika idrak edemesem de daha sonra Edward'ı suya çekmeyi akıl edebildim. O ıslanırken suya alıştığım için sadece keyifle izledim.

Küçük MelezWhere stories live. Discover now