-7.Bölüm-

134 9 11
                                    

Diye çığlık attı içinden. Kendisinde bir daha Hıçkıdığa bakabilecek bir yüz olup olmadığı tartışılırdı.

Zaman

Hiçbir gücün delip geçemediği bu kavram.

Bu mavi gözlü kızın her soluğunda boğulmasına sebep olan o kavram.

Utanç

Çaresizlik

Bedenini ele geçirmiş bu iki duyguyla ve bir türlü geçip gitmeyen , var olmayan ellerini boğazına sımsıkı kenetleyip orada şuursuzca bekleyen zamanla mücadele ediyordu şuan. Ha birde karanlık bir ormanın en derin köşesinde ışıl ışıl parlayan , ama aynı zamanda o orman kadar koyu bir bariyerle sarmalanmış doğrudan onun çelimsiz vücuduna çevrilmiş bir çift yeşil göz vardı üzerinde.

Cevap bekleyen gece karası yeşillerde inat vardı. Tüm kanının cekildiğini hissetti kız. Yüzünün şuan bembeyaz olduğuna ant içebilirdi. Bembeyaz kesilmiş donuk tenine karşın heyecanle ışıl ışıl parlayan safir mavilerini üzerindeki -Hıçkıdığın olduğunu öğrendiği- pijamadan çekip gece karası yeşillere çevirmek istedi , ancak onunla yüz yüze göz göze gelme fikri bile kalbinin bir fırtananın ortasında kalmış gibi , sanki kaburgalarını kırıp göğsünü delmek istermiş gibi atmasına yetiyordu. Yeşil gözlerde artan öfke'nin altında dahada ezildi. Dizleri titriyordu artık mavi gözlü kızın. Kalbi oradaydı , deli gibi oradan oraya zıplayıp göğsünü tekmelemesinden belliydi bu ama beyni? Yıllar önce pılını pırtını toplayıp terk etmişti sanki onu.

Dayanıklılığı neredeydi peki?

O an geldi kendine.

O Dayanık'lıydı.

O Güçlü'ydü.

Utancını gölgeleyemeyen ancak orada olduğunu göstermek istercesine savaşan dayanıklılığına kulak kabarttı. Git! diyordu içindeki ses.

Onun gözlerine bakmaya mecalimiz yok. Git!

Diye feryad etti dayanıklılığından kalan kırıntılar.

Titreyen dizlerine aldırmadan telaşla arkasındaki ikili yemekhane kapısına döndü. Eğer acele etmezse buradan gidebilecek onun karanlık bakışlarından kaçabilecek gücü bir daha bulamayacağından korkuyordu.

Ve koştu. Sanki peşinde kana susamış aslanlar varmış gibi , can havliyle. Arkasında kalmış çiftli yemekhane kapılarının birbirine çarparak çıkardıkları sesler kalbinin bir yangının ortasında kalmış deniz kızı gibi çırpınmasına sebep oluyordu. Merdivenleri büyük bir hızla arkasında bırakıp sonu yatakhaneye çıkan karanlık koridora daldı. Çizmelerin her adımında yankı yapan seslerinin binadakileri uyandırmasını umursamadan koşmaya devam etti. Sonunda karanlıkta zorla seçebildiği mavi boyası sökülmüş kapıya ulaştığında titreyen parmaklarını sabit tutmaya çalışarak kapı tokmağının etrafına doladı. Derin bir nefes alıp tokmağı yavaşça çevirdiğinde kapıdan çıkan 'klik' sesi karanlık koridorun duvarlarında yankılanıp kendine geri döndü. Kapıyı aralayıp arkasından kapatmadan sessizce içeri süzüldü ve camlardan gelen ay ışığla zorda olsa kendi yatağını buldu. Çizmelerini bir çırpıda çıkarıp yatağın yanına koyduktan sonra boylu boyunca yatağa uzanıp yorganını üstüne çekti.

Artık sadece düşünceleri ve savaş meydanından gazi olarak çıkmış gibi atan kalbiyle bu derin ve karanlık sessizlikte başbaşaydı.

Koca gümüşi renk metal kamyon herzamanki homurtusuyla bir sokak arasında durdu. Mavi gözlü kız kamyonun durmasıdaki sarsıntıyla biranda düşüncelerinden fırlayıp gerçek dünyaya dönmüştü. Durmanın ardından kesilen şiddetli sarsıntı biter bitmez önden bir ses duyuldu.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Feb 04, 2017 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

ÇapulcularWhere stories live. Discover now