Bölüm-7-

257 113 64
                                    


Yaşayanların belli bir felsefesi vardır hayatta, yaşayamayanların da belli bir yasakları ve günahları vardır. Peki biz burada hangi cümlede kendimizi bulmalıyız? Yaşayamayanlar olarak yasak ve günahlarla boğuşanları mı ya da yaşayarak belli bir felsefe edinenleri mi ?

Peki yaşamak/yaşayamamak kavramları neye göre gruplandırılmış. Ruhen mi bedenen mi ?

--------------

"H-Hayır ben sa-sadece buradan geçiyordum."Uras'ın bu telaşlı hali ve garip bir şekilde gözlerinde ki sakinlik beni tereddüt etmeme neden olmuştu.Duygularım bakışlarıma yansımış olacak ki derin bir nefesle başladı:

"Ne düşünüyorsun Dolunay? Yalan söylediğimi falansa gerçekten şuan sırası değil seni takip etmedim.Sırf herhangi bir yerde karşılaştık diye seni takip edeceğimi düşünüyorsan yanılıyorsun."

"Ha" ağzımdan istemsizce çıkan bu kelimeler onu ciddi anlamda güldürmüştü.

"Gel benimle" demesi ile kolumdan tutup Alp'in gittiği yöne doğru sürüklemeye başladı beni.Urasın ne yaptığını anlamamışım ve bu sinirmi bozmaya başlamıştı. Ne kadar kolumun acıdığına dair cümleler kursam da hiçbir şey fayda etmemişti.

Yaklaşık on beş dakika böyle yürüdükten sonra Uras sağa sola bakınmaya başlayınca kafam cidden atmıştı ne oluyor da bu öküz beni bu kadar rahat sürükleyebiliyor kankitopito dedik bokunu çıkardı lan .Beni dürtükleyip kulağıma "saat üç yönünde bir sarma var bak" diyince tek gördüğüm Alp'in bir kafe de tek başına oturup nargile içtiği ve diğer masalarda ki insanlarında bu normal bir kafe de insanalar nasıl oturursa öyle oturduğunu fark ettim. Burada bana değişik gelen pek bir şey yoktu. Alp'le konuştuktan sonra buraya gelmiş olmalıydı fakat hala sarma diye kime hitap ettiğini anlayabilmiş değildim.

"Sarma kim kanka " deyince bana ciddi anlamda göz devirdi.Ne yani anlamadıysam benim suçum mu lan kendi normal insan isimleri kullansa anlayabilirdim.

"Alp bee sende hadi gel yanına gidelim." diyerek beni yine sürüklemeye başladı.Neden kimse benim fikrimi sormuyordu ki ...

Alp' oturduğu masaya doğru ilerleyip oturduk.Alp kafasını kaldırıp Uras ve benle tokalaştı.Tokalaşırken gözlerine baktığımda hiçbir şey yoktu beni heyecanlandırmamıştı da .İçimdeki burukluğa verip düşünmeye devam ettim. Alp ile Uras sohbete çoktan başlamışlardı bile az önce garsona söylediğimiz içecekler gelince artık onları dinlemem gerektiğini anlamıştım

"Mantı gibi içime kıymayı koyup büküverdi beni Alp, o anı anlatamam sana " konunun ne olduğunu bilmesem de sadece göz devirmeme sebep oldu. Onunla konuşurken yemek yemeğe çok düşkün olduğunu anlamıştım ama hayatından bir olayı böyle anlatması garip ve hoştu.

Alp "Nasıl ağabey anlamadım başa sar kafam karıştı" deyip önündeki sodadan içti .Uras da önünde duran limonatadan bir fırt çektikten sonra anlatmaya başladı:

"Ya işte Dolunayla karşılaşmadan bir iki saat önce bizim eski okuldakilerle takılmak amaçlı buluştuk içerisinde benim hoşlandığım bir kızda vardı önceden yani okul değiştirmeden önce.Kız bana benden hoşlandığını söyleyip öptü ben tepki vermediğim için bana 'bir şey demeyecek misin' dedi.Bende öptüğünde ağzıma kıyma tadı geldiği için bir de söyleyecek bir şey bulamadım bir de işin aslı nasıl bir şey demem gerektiğini de kestiremedim onu istemiyorum da artık.Sonra ben Kıyma deyince tokadı bastı gitti" dediğinde ister istemez kahkahayı basmıştım.Alp de benimle aynı durumdaydı ve gülüyordu.Onu ilk defa böyle gülerken görmem tabi ki bir şey ifade etmiyor saçmalamayın.

BİR DOLUNAY MASALI #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin