Bölüm-6-

276 128 29
                                    

Ceyda haberi duyduğu gibi çığlık atıp zıplamaya başlayınca saf saf bakmaya başladım. Ceyda tam olarak 2 dakika sonra beni farketti.

"Sevinsene kızım"

"Ceyda ben gelmeyi düşünmüyorum" on saniye öküzün trene baktığı gibi baktı sonra

"o niyeymiş" diye çığırdı.

"Bilmiyorum ben.. Şey yorgunum Ceyda canım da istemiyor"

"Yorucam seni şimdi he gelicen oraya bırakmam seni"

"Sağol anne" dedim yapmacık bi sesle

"Ne demek yavrum" sinirle nefesimi dışarı hüfledim.

"Öyle tepişcek boğalar gibi hüfleyeceğine kalk hazırlan"

"Nereye gidiyoruz lan?" Ceyda ablan star bebeğim bakışıyla baktı

"Dışarı bebek"

"Doşoro bobok" diye taklit ettim oda yüz ifademi taklit etti. Evet, çok iyi anlaşıyoruz. Kalktım giyindim. Sonra metro beklemeye başladık. Çok sıcaktı -klasik İzmir yazları- ilk gelen metroya bindik. Yarım saatte 50 tane kıyafet denedik bluzdan pantolona, pantolondan kazak , şort ve dahası... Abartım yok ciddiyim. Aldığımız:2 Kıyafet denemekten 1 kilo verdim lan. Ceyda ise hâlâ mağazadan mağazaya koşturuyor. Dayanamayıp puflara oturdum. Ceyda mağazanın birine girip bluzlardan bir kaçını eline alıp etrafına bakınmaya başlayınca o an anladım benim yanında olmadığımı yeni fark etmişti gerzek. Bana doğru ilerlemeye başladı ve yüzü asılmıştı.Birden mağazadan çıkınca güvenlik alarmları çalmaya başlayınca etrafına bakmaya başladı...Elindeki bluzları bırakmadığı için ötmüştü fakat bu etrafına bakınıyordu işte sabır Allah'ım el deliye ben akıllıya muhtacım... "Niye ötüyor lan bu?" mağaza görevlisi geldi "hanımefendi elinizdeki bluzları bırakmamışsınız" bir kaç saniye öylece baktı sonra elindeki bluzlara baktı "haaa" eleman saf saf bakmaya başlayınca Ceyda da saf saf bakmaya başladı sonra Ceyda "iyi alın siz madem bunları" dedi. Sanki kendimi komedi filmi setinin içine düşmüş gibi hissettim... Ceyda paytak paytak yanıma geldi. Yanda bulunan pufa oturdu ve garip bi şekilde bana bakıp "ne yapıcağız şimdi?" dedi. Birkaç saniye düşündükten sonra "bir kafe'ye oturalım" dedim. Kafeye doğru giderken Ceyda bir mağazaya daha girmeye çalıştı ancak -çalıştı- çünkü benim sert bir şekilde kolunu tutup Ceyda diye böğürmemle irkilmiş olacak ki "ne böğürüyosun ya" diye masumane çocuklar gibi bakmaya başladı. "Hadi yürü de kafeye gidelim" kafasını olumlu anlamda salladı. Kafe'nin içi soğuktu bu biraz ferahlamamı sağlasa da gördüğüm manzarayla olduğum yerde baston gibi kaldım. BUĞRAYLA ALP BİRLİKTE BİR ŞEYLER KONUŞUYORLARDI.

Acaba Alp'in Emre olduğunu bilse ne yapardı diye düşünmeden edemedim. Yoksa gerçekten öğrenmiş ve Alp'le konuşuyor muydu?.. Ben kafamda sorularla boğuşurken Ceyda kolumu dürttü "O Emre kılıklı Alp mi bana mı öyle geliyor?" ben de hayal aleminden çıkıp hıhı diye başımı salladım. Sonra Ceyda'ya "yavaş yavaş çıkışa ilerleyelim tamam ?" "Tamam" tam arkamızı dönmüşken Ceyda'nın yine sakarlığı tuttu ve garson çocuğun elindeki tepsiyi yere düşürdü. Bir insan nasıl bu kadar sakar olabilir? Tam yerinde keşke AVM de klozetleri yıksa bu kadar sinirlenmezdim. Haliyle herkes bize bakmaya başladı Ceyda'nın lafıyla Emre kılıklı Alp de dahil... Ceyda kekeleye kekeleye "ço-çok özür dilerim" Garsonda sinirlenmişti bir şey demeden yerdeki kırıkları toplayıp geri tezgaha döndü. Tam koştura koştura çıkışa ilerliyordum ki Buğra "nereye kaçıyorsunuz kızlar?" diye bağırdı. Can havliyle geri döndüm. "Hiç" dedim. "Gelin kutlama yapıyoruz" dedi bir an iyicene telaşlandım öğrendi mi yoksa? "Ne kutlaması?" diye sordum. "Alp Kanada'ya gidiyor Erasmus için onun kutlaması" Söylediği sözlerle olduğum yere çivilendim ama bu uzun sürmedi gülümseyerek yanlarına oturdum. Aslına bakarsanız Buğra'nın yanına. Ceyda olduğu yerde duruyordu hala Allah'ım bu kız niye bugün bu kadar saftiri "Ceyda gelsene" diye bağırdım iki saniye sonra "Hığ geliyorum" dedi. Alp'in yanına oturmasıyla söze girdim "Alp hayırlı olsun" deyip elimi uzattım "Teşekkürler" dedi gülümseyerek hala elimin havada kaldığını görünce elimi sıktı. Sanki o an zaman durdu gibi hissettim. Daha sonra elimi çektim Buğra hala bir şey anlamadığını farkettim. Bu sırada Ceyda da tebrik etti. Daha sonra ben müsaade isteyip sinema biletimiz olduğunu söyledim. O sırada kendimi ateşe attığımı farkettim. Buğra da hangi film bizde gelelim dedi. Abi kızlarla da buluşacağız 10 kızın arasında ne yapacaksınız? Pek ikna olmasa da "peki" dedi. Ceyda'nın anlamamış olduğunu görünce yeni bir pot kırmaması için kolundan tutup "görüşürüz" dedim masadakilere. Alp bir şey demese de Buğra "görüşürüz" dedi. Ceyda kafeden çıkınca "ne 10 kızı ya" dedi. "Yahu gelmesinler diye dedim bugün sen taharet suyu mu içtin niye böylesin?" "bilmiyorum kanka belki karışmıştır.." Ceyda'ya göz devirmekle yetinip "Saat 18.43 ben eve gidiyorum gelecek misin?" dedim. "Yok ben de eve gideyim annem nerede kaldın diye kafamın etini yiyor sonra" "peki" demekle yetindim sonra sarılıp "yarın görüşürüz" dedim o da "görüşürüz" dedi. İlk başta eve gitmeyi düşünsem de daha sonra ayaklarım beni sahile yönlendirdi.

Yanda simit satan aynı amca, onun ilerisinde pamuk şeker satan yine aynı genç.Bende yine aynı taşa oturmuş aynı sebepten buradayım.Yine hava sıcak ve yine dalgalar birbiriyle savaşıyor.Benim kendimle verdiğim savaş gibi.
Gideceğini kendinden duymayı beklerdim be.Belki de sarılmasını.. Tamam emre aslında Alp olduğunu anlatınca öfkelenmiştim belki, belki de yedirememiştim bilmiyorum ama tepkim yine çok değildi sadece kırgınlık vardı.Güvenim de sarsılmıştı birazcık ama yine de çok uzak durmamaya çalışmıştım. Şimdi ise o gidiyor, onun için tabi ki en iyisi olmasını isterim ama uzak olma hissi şimdiden içimi kemirmeye başlamışken off bilemiyorum be.Belli ki alışveriş merkezine gitmeseydik öğrenemeyecektim. Haberim olmadan gidecekti.

Dayanamayıp oturduğum taşın üzerinden kalktım.Yürümek iyi gelebilirdi, telefona kulaklığı taktıktan sonra yürümeye başladım Pera sevemezsin çalmaya başlamasıyla biraz şaşırmıştım.Şarkı devam ederken ister istemez sözünü mırıldandığımı fark etmem ensemde hissetiğim nefesle anladım.Kulaklığı çıkarıp arkamı dönmemle Alp'in bana sarılması bir oldu ve kulağıma sessizce mırıldandı .

---Pera-Sevemezsin ile okumanızı tavsiye ederim..---

Bazen sarılmak ister de bulamaz ya insan o saran kolları arar da sıcağında uzak hep mesafeler..

İlk önce ne yapacağımı şaşırsam da sonra sımsıkı sarıldım ona..

Sarılmak.Özellikle de ona sarılmak...
Denizimsi kokusunu içime her çekişim de kör fırtına oluşmasına sebep olurken, zihnimde oluşan her sesin susmasını sağlarken bu çocuğun gidecek olması bile nabzımın durmasını bile sağlayabilecek güçten bir şeydi.Aldığı her bir nefes, her bakışı ve gülüşü içimdeki mahkemenin uzamasına neden oluyorken bu duyguları ilk defa Emre'de yani Alp ile hissetmem
Ve onun gidecek olması...

Düşüncelerimi zihnimde atmaya özen göstererek daha sıkı sardım onu kollarımla. Alp kafasını boynuma gömmüştü ve kokumu içine çektiği nefes alış verişi ile anlaşılırken yüreğim titredi bir an.Aynı şekilde sarılıp kokusunu içime çektim bende.O gidince ne olacaktı ki acaba? İçime hapsettiğim o muazzam nefes niteliğindeki kokusu beni ne kadar ayakta tutabilecekti. Alp'e Emre olduğunu bilmediğim zamanlar bu çocuğa her sarılışım da da içim kıpır kıpır olurdu.Demek ki az da olsa hissetmişim be .Bakıp görememek gibi bir şey olmuştu.Alp'in belimdeki kollarını çözmesiyle bende aynı şekilde boynuna doladığım kolları çözdüm.Yüzüme bakmadan ellerimi sımsıkı tutup ilerlemeye başladı. Ellerimizi birbirine öyle kenetlemiştik ki bir an tek aklıma gelen şey bu çocuğu kaybetmemem gerektiği oldu.Sanki onu bırakıp gideceğimi düşünüp sıkıca kenetlemişti ellerimizi birbirine. Az önce oturduğum taşın üzerine oturdu ve hafif sağa kayarak benim oturmam için yer açtı.

"Ne kadar kalacaksın Kanada da?" diye sordum.

"2 yıl ancak arada Türkiye'ye döneceğim"dedi. 5 dakika aramızda bir sessizlik olsa da konuşmayı Alp başlattı:

"Beni bekleyecek misin?"

O an ne diyeceğimi şaşırdım sanki dilim damağıma zımbalanmış gibi hissettim ama bu çok uzun sürmedi boğazımı temizleyerek söze başladım:

"Neden olmasın?"

"Peki." demekle yetindi..

Ayağa kalktım "Eve gitmem gerek"

"Tamam"

Son bir kez arkamı dönüp baktım.. O da baktı daha sonra arkasını dönüp yürümeye başladı. Bende yavaş yavaş yürümeye başladım.

Yürürken birine çarptım yüzüne bakmamla neye uğradığımı şaşırdım.

"Sen beni mi takip ettin?"

Öncelikle merhaba arkadaşlar.İlk olarak bölümün gecikme nedeni kitap ismi ve bir karakterimizin ad değişimi bu nedenle kusurumuza bakmayın. Yorumlarınızı bekliyoruz.Kendinize iyi bakın...

BİR DOLUNAY MASALI #Wattys2016Där berättelser lever. Upptäck nu