"Çekil şuradan."

"Sabrımla derdiniz ne, ha?! Nedense bu aralar herkes sabrımı sınıyor!"

"Sınadım işte sınadım. Sen de salak salak konuşmasaydın."

"Hâlâ."

"Kapa çeneni."
  Kahvaltıda yürek yemiş olabilir miyim?

"Sen bana emir veremezsin."
  İğrençti bu çocuk. Aklıma hiçbir şey gelmiyordu. Beynim durmuş gibiydi.

"Sana emir veririm ben. Beni henüz tanımıyorsun."

"Gayet iyi tanıyorum. Melez bozuntusunun tekisin." demesiyle yüzüne tokadı bastım ve güçlü bir çığlık attım. Çığlığı atmamla onun rahatsız olmuş bir şekilde geri çekilmesi işime geldi. Hemen kapının kilidini açıp koşmaya başladım. Bir dakika ya... Kapı kilitliyse Kevin odama nasıl girebildi? Ah, şuan hiç iyi şeyler olmuyor.

"Gel buraya!" diyerek peşimden koşan Kevin'a baktım. Hala geliyordu. Bana bir şey yapmazdı, değil mi?

"Takip etme beni!"

  Rahatsız olduğum topuklu ayakkabıları bir anlık duraksamamla çıkarıp Kevin'a attım. Topukları canını acıtmış olacak ki ağzından boğuk bir çığlık çıktı. Ben de bundan yararlanarak bahçe kapısından çıktım. Karşıma ilk gelen kişiye sarılmıştım. Bir gözümü açıp baktığımda Kate olduğunu gördüm. Bu beni rahatlatmıştı.

"Sen bittin!"

"Aa! Geliyor." diyerek daha seri koşmaya başladım. Şu lanet olası vampir hızımı nasıl kullanacağımı bildiğim halde yapamıyordum! Beceriksizlik kelimesinin sözlük anlamı gibiydim, lanet olsun!

"Tuttum seni." deyip kollarımı yakalayan ellere baktım.

"Bırak beni!"
  Güçlü sesimle bütün parti halkı bize dönmüştü. Kevin iç cebinden çıkardığı çakıyı boynuma tutarak herkesi karşımıza aldı.

"Lanet olsun!"

"Dur daha seni öldüreceğim. Lanet olmasın."

"Sen şuna korkuyorum desene."

"Sus!" diye gürledi adeta. Bıçağı boynuma daha çok yaslayarak. Canımı acıtmaya çalışıyordu.

"Bıraksana!"
Çırpınmaya başladığımda boynumdan gelen sesle irkildim. Boynumdan elbisemin içine kanlar akarken ben sadece izleyebiliyordum.

"Tek bir kelime daha edersen bir kesik daha açarım."

"Canımı acıtıyorsun! Kes şunu!"
  Tekrar boynumdan ses geldi. Bu konuda ciddiydi galiba. Ama konuşmadan duramazdım.

"Planlıydı bu değil mi?"

"Evet." diyerek pis pis güldü. "Senin canını acıtmam planlıydı."

"Bırak kızı!" diyerek gelen Kate'e baktım.

"Bırakmıyorum. Hem ayrıca sana ne?"

"Asıl sana ne Katherina'dan?"

"Öldüreceğim onu!"

"Hadi ama dostum. Kimi kandırıyorsun? Eşek suratlının tekisin sen."
  Kahkahası, benim yüzümde de tebessüme sebep olmuştu. Ancak boynumdan çıkan bir sesle daha bu tebessüm silindi.

"Bırak beni! O küçük beyninde problem mi var?!"
  Kahkahası kulaklarımı doldururken ona iğrenircesine baktım.

  Benim merak ettiğim Edward neredeydi? Az önceki olaya bile sinirlenen şimdi daha da sinirlenirdi. Ama o uzaktan izlemeyi tercih ediyordu.

"Canın yanacak, Kevin."

"Öyle mi Katherina?"

"Öyle. Canının yanmasını istemiyorsan beni bırak."
  Bu cümlemi söylediğimde boynumda acısını tarif edemediğim bir kesik daha bıraktı. Bu seferki çok derindi. Normalden fazla akan kanlar elbisemin rengiyle iş birliği yapmış gibiydi.

"Lanet olsun!" diye bağırdım.

"Bir daha keseyim mi?"

"Defol!"

"Hadi ama. Çok acıtmam, söz."

"Defol dedim sana!"
  Kahretsin! Bir kesik daha! Edward'la gözlerimiz buluştu. Gözlerinden sinir okunuyordu. Arkasını dönüp evin içine doğru ilerlemeye başladı. Kırılmıştım.. En azından... Zor zamanımda yardım edecek bir korumam var sanıyordum. Yanılmıştım.

  Son kez söylemeye karar verdiğim cümlemi tekrar etmek için ağzımı araladım.

"Bırakmalısın."

"Olmaz." dedi ve iğrenç derecede güldü. Gülerken boynuma bastırması nefes almamı engelliyordu.

"Gideceğim." dediği an rahatladığımı düşünerek derin bir 'oh' çektim. Fakat o boynumu bir ucundan diğer ucuna kadar keserek bağırmama sebep oldu. Herkes bana dehşetle bakarken Kevin'ın arkamdan çekildiğini hissettim.

"İyi misin? Katherina?"

"Boynum..." Kendisi boynumu ses tellerime kadar kestiği için konuşmak gitgide güçleşiyordu.

"Çok..."

"Tamam, acıyor mu?" dediğinde kafamı sallamakla yetindim.

"Benim k-kanları temizlemem lazım."
  Derin bir nefes aldım. Öksürüklerim iyice ses tellerimi tahriş ederken acımı arttırıyordu.

"Bana bak, Kat!"
  Gözlerim kapanmak üzereydi. Dayanmak istiyordum ama olmuyordu.

  Her kapanacak gibi olduklarında Edward 'kapatma' diyordu. Burası son noktaydı. Ben... Ben bunu hak etmemiştim.

"Sakın, Katherina. Lütfen..."
  Dayanamadım. Olmadı. Yapamadım. Başaramadım. Gözlerimi kapattım. Kendimi karanlığa teslim ettim. Artık kimsenin sesi gelmiyordu. Yalnızdım bu zifiri karanlıkta...

Küçük MelezHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin