Bölüm 8

8.9K 1K 43
                                    

Hafta sonu annemin söylenmelerine rağmen kasabada kalıp pikniğe gitmeye karar vermiştim. Serhat sağlık ocağındaki muayeneden sonra bir kez lojmana gelip durumumu kontrol etmiş, onun dışında hiç yüz yüze gelmemiştik.

Pazar sabahı kahvaltı sonrası Elif'e "Piknik için ne hazırlayacağız." Diye sordum. O ise ekmek diliminin üzerine tereyağını sürerken umursamaz bir tavırla," Hazırlığa gerek yok ki. Serhat abi her şeyi düşünmüştür. " dedi.

" Serhat bey ne zamandır Serhat abi oldu Elif? " diye sordum.

Çayını yudumlarken önce gülümsedi sonrada yüzüne sahte bir ciddiyetlik yükledi. "Senin için ne zaman Serhat bey yerine 'Serhat' oduysa, işte o zaman. Bana ne zaman söylemeyi düşünüyordun Songül? Bütün kasaba bilirken sen ev arkadaşından saklamaya utanmıyor musun?"

Duyduklarımla resmen donup kalmıştım. "Yok öyle bir şey Elif. Tamamen yanlış anlama, ama sana açıklayamam bunları."

Elif oturduğu sandalyeden kalkıp arkama geçti. Omuzlarımı sıkarak neşeyle " Vay, demek samanlık ha! Çok yaratıcıymışsınız " dediği an omuzlarımdaki ellerine hafifçe vurdum. "Sana yanlış anlama dedim ya işte. Anlatamayacağım şeyler var Elif, lütfen zorlama beni."

Elif tekrar eski yerine geçerken hala gülüyordu. Gözümün içine gözlerini kısarak bakıp "ben de yedim!" dedi.

"Amaaan, seninle uğraşamayacağım."

Elif bile böyle konuşurken, piknikteki herkesin onun gibi düşündüğünü tahmin ederek bu hafta sonu şehre gitmediğim için pişman olmuştum bile. İnsanların yüzüne nasıl bakacaktım. Ya beni işe alan Ayşe Nur hanım, kim bilir hakkımda neler düşünüyordu. İlk fırsatta onunla yalnız olarak bu konuya açıklık getirmeliydim.

☆☆☆☆☆

Öğlen hep birlikte Nehir kenarındaydık. Biz diğer kızlarla masaları hazırlarken erkeklerde mangalları yakıyordu. Serhat ise ağaca salıncak yaparken etrafında sabırsızlıkla bekleyen çocuklara onları güldüren neşeli bir şeyler anlatıyordu. Ara ara bakışlarımız kesişse de merhabalaşmanın ve nasıl olduğumu sorması dışında konuşmamıştık. Belki de en doğrusu buydu. Çünkü çevremizdeki herkesin gözleri ikimizin üzerindeydi.

Keyifli geçen yemekten sonra boş olmasını fırsat bilerek salıncağa gittim. Binip binmemeye karar vermeye çalışırken arkamdan Serhat'ın sesini duydum. "Hadi bin, taşır seni merak etme." Dedi. Ona cevap vermeden salıncağa oturup iplere tutundum. Ayağımın desteğiyle ileri geri sallanmaya başlarken Serhat yan tarafıma geçti. "Kemal ve Zeynep evlendiler. Hatta nikah resimlerini gönderdiler." Dedi.

"Sen ciddi misin?" dedikten sonra salıncağı durdurdum. "Resimleri bana da gösterir misin"

Gülerek cebindeki telefonu çıkartıp resimleri göstermeye başladı. İlk resimde elindeki nikah defteriyle kameraya gülümseyen Zeynep'in mutluluğu gözlerinden okunuyordu. Ya Kemal'e ne demeli, bir diğer resimde Zeynep'e öyle bir sarılmıştı ki, görende birisi karısını elinden zorla alacak sanırdı.

Biz arada bir eleştiri yaparak resimlere bakarken Elif sağlık ocağındaki hemşirenin 5 yaşlarındaki oğluyla yanımıza geldi. "Serhat abi Murat salıncağa binmek istiyormuş"

Serhat elindeki cep telefonunu tekrar cebine koydu. O, Murat'ı şirinlikler yaparak salıncağa oturturken Elif'in duyacağı şekilde "Serhat abi ben de gideyim artık." Dedim.

Amacım 'abi' kelimesini kullanarak Elife, Serhat ile aramızda bir şey olmadığını ispat etmek olsa da, Serhat'ın yüz ifadesi anında değişti. Kaşlarını çatarak yüzüme baktı. " Sakın bir daha bana 'abi' deme!" dedi ve Elifden Muratla ilgilenmesini isteyerek yanımızdan uzaklaştı. Onunla tanıştığımızdan beri ilk defa onu bu kadar kırılmış görüyordum, ama neden? Elif yüzüme dövecek gibi bakıp "Abi mi? " dedi.

Pikniğe gelen herkes hep bir arada çaylarını yudumlarken Serhat ayağa kalktı. "Arkadaşlar, iki dakika beni dinlemenizi istiyorum" dedi. Önce bana, sonrada masadaki diğer insanlara baktı tek tek. Ve konuşmaya başladı. "Son zamanlarda kasabada yayılan çirkin dedikodular benimde kulağıma geldi. Bu konudan rahatsız olduğum ve Songül genç bir kız olarak dedikodu malzemesi yapıldığı için sizlere açıklama gereği duyuyorum. Songül ve ben, birkaç gün önce Kemal ve Zeynep'in kaçması için yardımcı olduk. Buluşma yeri samanlık olarak kullanılan çardaktı. Aslında Songül kaçış planına sonradan dahil oldu. Tam Songül ve Zeynep çardağa gelmişti ki, Zeynep'in ailesi bizi buldu. Ama onlar bizim iki aşığı görmeden biz onları samanların arkasına sakladık. Tabii Zeynep'in ailesi Songül ve beni gecenin bir yarısı orada yalnız gördüğü için yanlış anlaşıldı. Songül bu olanlardan dolayı sıkıntı yaşadığı için şimdilik sizinle paylaşıyorum. Zeynep ve Kemal aileleriyle barıştıktan sonra durumu herkese açıklayacağım. "

Serhat'ın yaptığı açıklamadan sonra rahatlamam gerekirken daha çok rahatsız olmuştum. Onun sevdiği kız olarak anılırken aslında hiçbir şeyi olmadığım ortaya çıkmıştı. Yoksa onun sevgilisi olma fikri hoşuma mı gitmişti. Aklım ve duygularım karmakarışık olmuştu. Ortamdakiler Serhat'ın Zeynep ve Kemal için yaptıklarını takdir ederken o bir kere bile gülmemişti. Ve ben dahil herkes bunu fark etmiş, neler olduğunu anlamak için bir onun bir benim yüzüme bakıyorlardı.

Bir süre sonra Serhat ortamdan ayrılıp nehrin kenarına gitti. Ne konuşacağımı bilemeden arkasından gittim. Üzerine oturduğu büyük kayadan ayaklarını sarkıtmış akan suya bakıyordu.

Yanına oturup yüzüne bakamadan bende ayaklarımı suya sarkıttım. "Sorun mu var?" diye sordum.

Gelişimden rahatsız olmuş gibi ayağa kalktı. "Ne sorun olacak ki?" dedi ve tekrar piknik alanına doğru yürüdü.

Arkasından gidip onunla konuşmak için oturduğum yerden kalktım. Tam arkamı dönerken nasıl olduğunu anlayamadan dengemi kaybettim. Çığlık atarak suya düşerken aklımda tek bir şey vardı, o da yüzme bilmediğim.

               💙💜💚💛❤

Hikayemiz nasıl gidiyor arkadaşlar? Lütfen sessiz kalmayın. Düşüncelerinizi benimle paylaşırsanız mutlu olurum

SON GÜL (tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin