Bölüm 3

9.6K 1K 33
                                    

Atölyede şahit olduğum konuşmadan sonra kendimi dışarıya atıp yağan yağmura aldırmadan deli gibi şehrin sokaklarında yürüdüm. Bir ara cep telefonumun çaldığını duysam da, kimin aradığına bakmadan önüme çıkan ilk çöp kutusuna fırlattım. Ne Ekrem'in sesini duyacak, ne de anneme nerede kaldığıma dair hesap verecek gücüm vardı. Sadece hiç var olmamış gibi yok olup gitmek istiyordum.

Gece yarısına yakın eve ulaştığımda kapıyı telaşla babam açtı. Islandığım için sırılsıklam olmaktan dolayı ellerimi birbirine dolamış titriyordum. Babamın bağırıp azarlamasını beklerken beni kendine çekip sımsıkı sarıldı. Sonrada geri çekilip bir şeyim olup olmadığını anlamak için üzerimi inceledi. Fiziksel her hangi bir sorunum olmadığını anlayınca elini omzuma dolayıp beni içeriye aldı. Annemin ağlamaktan gözleri kızarmış sesi kısılmıştı. O da babamın yaptığı gibi sarıldı bana. Dünyanın sonumu geliyordu yoksa ben ölmüştüm de farkında mı değildim anlam veremiyordum.

Babam anneme, "Üzerini değiştirmesine yardımcı ol, sizi oturma odasında bekliyorum." dedi. Annemle birlikte odama gidip üzerimi değiştirdim. Annemin vücudumu incelemesinden, babamın onu yanımda neden gönderdiğini anlamıştım ama bir yerde onlarda haklıydılar. Bana ulaşamadıkları için çıldırmış olmalıydılar. Islak kıyafetlerden sonra giydiğim pijamalar azda olsa ısıtmaya başlamıştı. Annem makyaj temizleme sütünü ve pamuğu uzattı, aynaya gittim. Aynadaki yansımama bakınca kendimden utandım. Bütün gün akmış makyajımla bu şekilde geze bildiğime inanamadım. Beni görenler kesin kaçık falan sanmıştı.

Yarım saat sonra annemle birlikte oturma odasında bizi bekleyen babamın yanına geçtik. "Anlat bakalım kızım." dedi. Sinirden çok şefkat vardı ses tonunda. Bütün cesaretimi toplayıp Ekrem'i ilk gördüğüm günden itibaren olan her şeyi ona anlattım. Babamla aramızda daima bir mesafe olduğu için onunla bu tür konuları konuştuğumuz hiç olmamıştı. Vereceği tepki hissettiğim acı kadar yakmayacaktı içimi biliyordum, belki de böyle düşündüğüm için bütün cesaretimi toplayarak bir çırpıda anlattım her şeyi.

Bir süre konuşmadan üçümüz birbirimize baktık sessizce. Annem, bir ara bize bakmak için kapıdan başını uzatan kardeşime hemen odasına gitmesini söyledi. Sessiz bekleyişi bozan babam oldu.

"Aşk, eğer doğru kişiye gönül verdiysen yaşaya bileceğin en güzel duygudur. Ama bazen kalbimiz aklımıza inat hiç olmaması gereken kişileri seçebiliyor maalesef, tıpkı şuan senin yaşadığın gibi. Zor olacak biliyorum ama bir gün hepsi geçecek. Kapanmaz sandığın yaralar zamanla kabuk bağlayıp iyileşecek, tekrar aşık olacaksın. Ve biz yaşayacağın her şeyde hep senin yanında olacağız. Unutmamanı istediğim bir şey var Songül'üm, her şerde bir hayır vardır, bunu asla unutma. Ve bir daha yalnız kalmak istersen lütfen haber ver, korkutma bizi"

Babamın ilk defa bir arkadaş gibi yanımda olması çok duygulandırdı beni. Boynuna sarılıp hıçkırarak ağlarken saçlarımı koklayıp öptü. "İyileşeceksin kızım, iyileşeceksin." dedi.

Kalbimdeki kırılmışlıkla sabaha kadar uyumadım ve bir karar verdim. İlk iş olarak Neriman'ı arayıp dışarıda görüşmek istediğimi söyledim.

Bir saat sonra her zamanki gittiğimiz kafede buluştuk. Ona yaşadıklarımı anlatıp yaşadığımız şehirden uzaklaşmaya ihtiyacım olduğunu söyledim. "Şu, annenin söylediği kasabadaki işi eğer sen kabul etmemekte kararlıysan ben görüşmeye gidebilir miyim?" Dedim.

Tahmin ettiğim gibi çok şaşırdı. "Yok, ben kabul etmedim ama sen emin misin?"

"Hiç olmadığım kadar."

Neriman'la yaptığımız konuşmadan sonra eve gidip ailemi ikna etmem gerekirdi. Nasıl karşılayacaklarına dair hiçbir fikrim olmasa da verdiğim kararın sonuna kadar arkasında duracaktım.

Akşam yemeğinden sonra babama onlarla konuşmak istediğim bir konu olduğunu söyledim. Sonrada kasabadaki iş için görüşmeye gideceğimi anlattım. Önce karşı çıktılar. Annem "Kızım delirdin mi?" dedi. Genellikle son haftalarda annemden çok sık duymaya alışık olduğum bir söz olduğu için bozulmadım. "Neden böyle tepki veriyorsun ki anne? Atamalar gerçekleştiği zaman başka bir şehre de gidebilirim. Eninde sonunda bu ayrılığı yaşamayacak mıyız zaten."

Babam görüşmeye benimle gelmek istediğini, nasıl bir yer olduğunu görmeden izin veremeyeceğini söyledi. Onları daha fazla üzmemek için kabul ettim.

Ertesi gün öğlen iş görüşmesi için babamla birlikte kasabadaydık. Karşımızda oturan orta yaşlı kadın ayağa kalkarak selamlaşmak için elini uzattı.

"Merhaba, ben Ayşe Nur. Şüheda sizden bahsetmişti bana. Kendisi üniversiteden çok yakın bir arkadaşımdır." diyerek karşıladı bizi ve kısa süreli sohbetimizin ardından iş hakkında konuşmaya başladı.

"Songülcüğüm, matematik öğretmenimiz önümüzdeki hafta doğum iznine ayrılacağı için şuan onun boşluğunu dolduracak birisini arıyoruz. Kasabamızın çocuklarını geleceğe hazırlamak için özel bir dershane burası. Sahibi Serhat Bey aynı zamanda sağlık ocağımızın doktorudur ve kendisi şuan sağlık taraması nedeniyle köyleri gezdiği için onun adına benimle görüşüyorsunuz."

Babam ücret ve kalacak yer konusunu açtığı zaman Ayşe Nur Hanım gülümsedi. "Bir baba olarak kızınızın çıkarlarını ve güvenliğini düşündüğünüzü biliyorum.

Haklısınız da. Ücret dolgun olduğu gibi kalacak yer konusunda da sıkıntı yok, çünkü dilerseniz öğretmenlerimizin kalacağı lojmanımız var." Dedi ve bizi 5 katlı dershaneyi gezdirdi. Dersi boş olan bir kaç öğretmenle tanışıp ayaküstü yaptığımız sohbetlerde en çok dikkatimi çeken insanların yüzlerindeki memnuniyetti. Sonrada dershanenin yan tarafındaki öğretmenlerin kalacağı lojmanlara geçtik. "Şuan boş dairemiz yok ama Türkçe öğretmenimiz Elif hanımla birlikte kalabilirsiniz. Kendisi sizin yaşlarınızda iyi anlaşabileceğiniz birisidir." Dedi.

Babam gerek Ayşe Nur hanımın ilgisi, gerekse çalışma ortamının sıcaklığı nedeniyle kararı bana bıraktı. Neriman'ın annesi Şüheda teyzenin benim hakkımda söyledikleri yüzünden mi bilemiyordum ama Ayşenur hanımın bana çok yakın davranması ve şehirden uzaklaşma isteğimle kasabada çalışmayı kabul ettim.

SON GÜL (tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin