10. Bölüm

8.1K 563 14
                                    

Canlarım... Haftasonuna özel, şöyle daha saatlerimiz ilerlemeden bölüm ekleyeyim dedim:)

Umarım beğenirsiniz, keyifli okumalar ve yorumlarınızı bekliyorumm:)



Hem de ciddi anlam da üzerine zıplamış ve onunda yardımıyla üzerine yerleştikten sonra bacaklarımı beline dolamıştım. Zafer sarhoşluğu bu olsa gerekti! Yenilmemiştim evet... Beni spordan, müzikten, danstan ve içkiden uzak tutmaya çalışan aileme inat ben kazanmıştım. Beni ele geçirmeye ve üzerimde bir hak iddia etmeye çalışacak olan Kemal'e karşı ben kazanmıştım! Bu benim için bir savaştı. Basketbol her ne kadar sadece bir oyun olsa da ona kolay lokma olmayacağımı göstermenin bir yolu olduğunu düşünüyordum.

__ İşte bu kadar, derken yükselen sesimi yumruk olmuş elim takip ediyordu.

Biliyordum, yenebileceğimi biliyordum!

Hızla atan kalp atışlarım yavaşça sakinleşmeye başlarken kalçamın hemen altında bir sıcaklık fark ederek nefes almayı bir an da bıraktım. Lanet! Kemal kolunu kalçamın altından geçirerek elini baldırıma sabitlemiş, diğer eliniyse sırtımın ortasına bırakmıştı. Ona pis sapık demeyi çok isterdim ama adamın üzerine tırmanan bendim. Onun yaptığı tek şey beni tutmaktı. O an ilk kez daha uzun bir şort giymediğim için kendi kendime söylenirken... Hala üzerinden inmediğim gerçeği hızla çarptı yüzüme! Kucağındaydım adamın, kucağında!

__ Tebrik ederim, dedi Kemal o sırada içimi titreten yumuşacık ses tonuyla boynuma doğru nefesini verirken.

Harika bir oyun çıkardın.

Normal de o kelimeler üzerine biraz şımarabilirdim ama o an kelimelerin bir anlamı yoktu. Sarıp sarmalayan o ses tonunu ilk kez duyuyordum. Kadife gibiydi... Duyarlı ve sıcacık... Güven verici... Sadece sesi vardı kulaklarıma kazınan, bir de boynuma çarpan soluğu... Etrafta dış etken olarak başka ne varsa silinmişti sanki! Boynuma değen nefesi tenimi karıncalandırıyor, beni tutuklaştıran bir sıcaklık yayıyordu. İnmeliydim belki kucağından ama kımıldayamıyordum. Tek yapabildiğim şey yüzümü onun yüzüne doğru indirmek oldu. Uçsuz bucaksız bir maviliği andıran güzel gözleri yüzümdeydi. Gözlerimi biraz daha aşağı kaydırdım. Hafif aralık dudakları her nefes verişinde biraz kıpırdıyor, benim de içimi yakıp küle çeviriyordu. Çok güzeldi... Çok yakınımdaydı! Kokusu vardı her bir yanımda. Koklamak istiyor ama derin nefes almaya çekiniyordum. Ne oluyordu bana böyle? Neden dokunmak istiyordum ona?

Gözlerimiz tekrar birbirini bulurken bacaklarım yavaşça kayarak onun belinden aşağılara doğru indi ve ben Kemal'in yardımıyla yere yumuşak bir iniş yaptım. Tekrar ayaklarımın üzerindeydim ama ayaklarımı pek hissettiğim söylenemezdi. Neyse ki Kemal'in elleri hala üzerimdeydi yoksa düşebilirdim. Off Tanrım! Neden hala bu kadar yakındık ki? Artık kucağında değildim, yani aramıza bir mesafenin girmiş olması gerekiyordu ama yoktu... Kendime gelmem gerekiyordu artık ama bu pek mümkün görünmüyordu! Kemal belimde duran elini hiç acele etmeden koluma oradan omzuma doğru okşarcasına çıkarırken erimek üzereydim karşısında. Beni öyle etkileyen elinin yumuşacık dokunuşu değildi. Başka türlü bir şeydi bu... Teninden bana geçen, vücudumu uyuşturup kanıma karışan bir şeyler vardı onda. Ve sonra Kemal topuzumdan kurtulan bir tutam saçımı nazikçe aldı parmakları arasına. Kısa bir an çok özel bir şeye bakıyormuş gibi saçlarıma odakladı güzel gözlerini... Ardından yüzünü eğerek burnunu saçlarıma doğru götürdü. Bir an irkilmiştim! Beni mi kokluyordu? Hayır, kalbim bu kadar hızlı atmaya daha fazla dayanamayacaktı.

Asla "Asla" deme...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin