Amazon - FİNAL -

2.2K 153 12
                                    

“Black, hemen ağzındaki tokayı yere bırak!” diye bağırdı Helene yavaş adımlarla Black’e doğru yaklaşırken. Ufak bedeniyle küçük panter önce olduğu yerde sindi. Tam Helene Black’e ulaşacakken Black hızlı bir hamleyle Helene’yi atlattı ve kucağıma doğru zıpladı.

   “Rahat bırak onu, Helene” dedim elimle Black’in siyah tüylerini okşarken. Geçen kısa sürede Black hızla büyümüştü. Bedenini zorlukla kollarım arasında tutabiliyordum. Boyunun uzamasıyla beraber kilosu da artmıştı. Yakında genç bir panter olacaktı. Güçlü pençeleri her ne kadar patilerinin içinde gizleniyor olsa da arada onları dışarıya çıkarıp çevresindekileri korkutmaktan zevk alıyordu.

    “O beni rahat bıraksın. Arkamı döndüğüm anda her şeyi yerle bir ediyor!”

   “Onun bir insan olmadığının farkındasın değil mi?”

   Elimi Black’in çenesinin altına doğru uzattım ve inatçı bir şekilde sıktığı çenesini açtı. Başını elime doğru eğdi ve ağzında tuttuğu tokayı elime bıraktı. Yer yer salya olmuş tokayı Helene’ye uzattım.

    “İşte bu kadar. Kıyametleri kopardığın toka…” Yüzünü ekşiterek elimdeki tokayı aldı ve inceledi.

    “Neredeyse kopacak halde bu toka! Kullanılacak bir tarafı kalmamış…” diye mırıldandı bıkkınlık içinde. Bulunduğumuz odanın köşesindeki yığıntıların üzerine doğru attı ışığın altında parıldayan tokayı. Black tokayı gözleriyle takip etti ve yere düştüğü anda kucağımdan atlayıp tokayı köşedeki eşyaları dağıtarak aldı. “Black!” diye sinirle bağıran Helene’nin sesini duymasından sonra ise arkasına bile bakmadan odadan çıktı.

    Kapıdan içeriye giren Adrian ve Hector ise bir Helene’ye bir de odadan çıkmış olan Balck’in arkasından baktılar.

    “Neler oluyor?” diye sordu Adrian Helene’yi kolları arasına alırken. Hector da bu sırada benim yanıma gelmişti ve kolunu sahiplenici bir şekilde omzuma atmıştı. Dikkati her ne kadar Helene ve Adrian’ın üzerinde gibi dursa da arada bana attığı bakışlardan burada olmaktan çok yalnız kalmak istediğini anlayabiliyordum.

    “Black daha yeni yerleştirdiğim evimizi mahvetmekle meşgul” dedi Helene Adrian’ın kolları arasına iyice yerleşerek. Sesinin sevgi bekleyen küçük bir çocuk gibi çıkması üzerine yüzüme yerleşen gülümsemeye engel olamadım. Yüz ifademi gizlemek için Hector’a doğru döndüm ve başımı onun omzuna koyup, aşağıya doğru sarkan saçlarımla yüzümü kapadım.

    “Ssshhh, gülme” diye uyardı beni Hector. Ancak onun da sesindeki tondan kendini zor tuttuğunu anlayabiliyordum. Omuzlarım kendimi kasmaktan hafifçe ağrırken Hector’un okşayarak geçen parmakları biraz da olsa gerginliğimi alıyordu.

    “Bir zamanlar insanları çığlığıyla dize getiren Helene’yi böyle görmenin ne demek olduğunu sen bilemezsin, tabii…” diye fısıldadım güçlükle. Dudaklarımdan her an bir kahkaha çıkabilme tehlikesine karşı fısıldayarak konuşuyordum.

   “Bilemem ama tahmin edebiliyorum. Hem fazla gülme bence. Bakarsın sen de bir gün onun gibi olursun” dedi ve göz kırptı.

   “Ancak rüyanda görürsün” diye mırıldandım öfkeyle. Sinirimin gözlerimden bile okunduğuna yemin edebilirdim.

    “Rüyalarımda başka şeyler görmekle meşgulüm. Ona sıra geleceğini sanmam. Bu yüzden yakın bir zamanda gerçekleşmesini bütün kalbimle arzuluyorum”

   Sözleri üzerine önce küçük bir şaşkınlık yaşasam da beynimi kemiren soruyu sormadan duramayacağımı bildiğim için doğrudan gözlerinin içine bakarak “Rüyalarında ne görmekle meşgulsün?” diye soruyorum.

AmazonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin