Amazon - 4.bölüm -

1.9K 174 1
                                    

    4.Bölüm

O olaydan günler sonra yeniden Zeyşa’nın yanına gitmeye karar vermiştim bugün. Baktığım her yerde gözlerimin önünde beliren sarı gözler kalbimi buz kesiyordu. Sürekli diken üstünde duruyordum. Tedirginlik iliklerime kadar işlemişti. Vücudumu sürekli yalayıp geçen soğuk elektrik hissi ise hiçbir şeye yardımcı olmuyordu.

   Dün ise benim için son noktaydı. Düşüncelerim bile bedenimi titretmeye yetiyordu.

    Ormanın ortasında oturmuş, düşünüyordum sadece. Kuşların içimi neşelendiren cıvıltıları, doğanın bana seslenişi kalbimi büyütüyordu. Fakat bir eksiklik olduğunu hissedememiştim o sırada.

   Çevrem bomboştu… Bütün duyduklarım, hissettiklerim bana uzaktan geliyordu. Sanki zayıflamış birer sinyaldiler. Sadece bir his aradan baskın bir şekilde çıkıp bütün vücuduma ulaşıyordu. Ürperti…

    Kapalı göz kapaklarım aniden açılınca ise karşımda onu görmüştüm. O, sarı gözleri… Ağaçların arasından sıyrılıp, beni bulmuştu. Nefes alış verişlerim hızlanıp, kalbim dörtnala koşmaya başladığında ne hissettiğimi bile çözemedim. Korkuydu belki de ama benden metrelerce uzaktayken ve orman benim kontrolümdeyken korkmam saçmaydı. Ama titriyordum işte. Bakışlarından gözlerimi kaçıramıyordum.

   Neye benzediğini bile bilmiyordum. Sadece gözleri…

    İçimdeki bas bas bağıran kaçma isteğime karşı koyup ayağa kalktığımda ise bir anlık gözlerimi kaçırma gafletinde bulunmuştum. Yeniden gözlerimi ona çevirdiğimde ise yoktu… Hiçbir ses çıkarmadan…gitmişti.

    Nasıl bir şey ses çıkarmadan ortadan yok olabilirdi ki? Tanrılar bile giderken etraflarına yaydıkları güçle kendilerini hissettirirlerdi. O ise benim tanımlayamayacağım bir şeydi. Bu yüzden Zeyşa’ya gidecektim.  Biliyordum ki o her ne ise Zeyşa’yla bir ilgisi vardı. Aklıma gelen başka hiçbir şey bunu açıklamıyordu.

    Ormanda bulunduğu halde onu hissedemem ise bambaşka bir şeydi. Benden gizleniyordu. Onu bulmama yarayacak hiçbir şey yoktu. Lanet olsun ki, yoktu!

   Yalnız bir şekilde Zeyşa’nın yanına giderken, çevremdeki soğuk elektriğin artışı nedeniyle adımlarımı hızlandırdım. İçim garip bir korku ile dolarken mağaraya bir an önce varma isteğim her geçen saniye artıyordu.

   Sakinleşmek için birkaç saniye mola verdim. Ağaçların yaprakları arasından sızan güneş bedenimi ısıtırken, içimdeki soğukluğun geçmemesi endişelenmeme neden oluyordu. Bir şey olacaktı. Engelleyemeyeceğim bir şey…

    Yeniden yürümeye başlamam ile Zeyşa’nın fısıltılarını duymam bir oldu. Benimle konuşmuyordu. Yine birine sesleniyordu.

   “Neler saklıyorsun, Zeyşa…” diye mırıldandım dudaklarımın arasından.

   Mağaraya girdiğim anda ise dondum kaldım. Zeyşa şimdiye kadar görmediğim bir şekilde etrafa ışıklar saçıyordu. Gözlerim ışığın acısıyla kısılırken birkaç adım geri yürüdüm. Bir şey içeriye girmemi engellerken aynı zamanda beni geri itiyordu.

   Bir anda ayaklarımın altında hissettiğim boşlukla bedenimin kontrolünü kaybettim. Adımlarımla arşınladığım yüksek kayalardan hızla aşağıya doğru düşerken aklıma Aşil’in sözleri geldi.

   “Ares’in gücü sizi bir yere kadar koruyabilir.”

   Sanırım bu an, Ares’in gücünün son bulduğu noktaydı. Ölüme karşı koyamazdım. Aşağıdaki toprak ona çarpmamı beklerken hava son kuvvetiyle bedenime sürtünüyordu. Üşüyordum… Gözlerimi yumup soğukluğun geçmesini, kalbimdeki bütün acıların dinmesini bekledim. Ancak hiçbir şey olmadı. Tek hissettiğim bedenimi güçle saran iki sıcak koldu. Sonrası zihnimi ele geçiren karanlık!

AmazonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin