Amazon - 19. Bölüm -

1.4K 139 1
                                    

   “Biraz daha yukarıya kaldırın!” diye bağırdı Hector bir elini aşağı yukarı hareket ettirirken.

    “Onlara fazla yükleniyorsun” dedim yanında çalışanları izlerken.

    “Her şeyi bir an önce düzene sokmalıyız. Kayaların üstünde ne kadar uzun süre kalabilirler ki. Üstelik onlar evli! Biraz mahremiyete ihtiyaçları var!” diye homurdandı Hector.

    “Bunu bende biliyorum, Bay Akıllı. Bir ya da iki gün geç bitmesi bir şeyi değiştirmez. Bu şekilde de eşleriyle pek ilgilenebildiklerini söyleyemem”

    “Ben seninle ilgileniyorum ya! Eminim onlar da eşleriyle ilgilenebiliyordur!”

    Hector’un sesi her kelimesinde biraz daha yükseliyordu. Dikkatini çalışan askerlerin üzerinden çekip bana doğru döndü. Bir elini ensesine götürdü ve sinirle saçlarını karıştırdı.

    “Bana sesini yükseltme!” diye mırıldandım. Sesim yavru bir aslanın çıkardığı kükremeden bile daha az etki etmişti. “Senin neyin var böyle?”

    “Yok bir şeyim” dedi dişlerinin arasından.

   “Peki…” diye mırıldandım. “Ben gidiyorum”

   Hızlı adımlarla Hector’un yanından uzaklaştım. Ellerindeki derilerle elbise diken savaşçılarıma göz gezdirdim. Birkaç metre ileride talim yapanlara gözüm takıldı. Cora ile savaşan Helene’yi görünce dikkatimi onlara verdim. Kılıçlar birbirine çarptıkça çıkan metal sesi alanda yankılanıyordu. Cora seri bir hareketle Helene’nin dizine tekme atıp dengesini bozdu. Kılıcını Helene’nin kılıcına doğru savurdu. Birkaç saniyelik bir mücadeleden sonra Helene’nin elindeki kılıç yere düştü. Helene, Cora’nın kılıç darbesinden son anda geriye kaçtı. Elini belindeki bıçağa attı ve hızla Cora’ya doğru fırlattı. Bıçak havada zarifçe süzülerek Cora’nın boynunu sıyırdı ve birkaç tutam siyah saç yere düştü.

    “Öldün!” diye bağırdı Helene.

   “Iskaladın!” dedi Cora tek kaşını havaya kaldırırken. Kendinden emin duruşuyla Helene’nin karşısında dikiliyordu.

    “Ben ıskalamam Cora. Bunu sen de benim kadar iyi biliyorsun. Bıçağın boğazında olmasını istemediğim için hayattasın!” dedi ve zafer dolu gülümsemesiyle bana döndü Helene. “Oradan izlemek güzel olmalı!”

    Yüzüme yerleşen gülümsemeye engel olamadım. Elimi belimdeki kılıcıma attım. Kılıç kınından sıyrılırken havada bir ıslık sesi öttürdü. “Yenilmeye bu kadar istekli birini görmemiştim!”

    “Ne diyebilirim ki!” dedi Helene yüzündeki gülümseme bir an bile silinmezken. “Sana yenilmeyi bile özlemişim…” derin iç çekti ve hızla yere düşmüş kılıcını yerden aldı. Ayağından destek alıp ani bir hamleyle sıçradı ve kılıcını havadan bana doğru savurdu. Elim ben daha yaptığı hamleyi çözmeye çalışırken havaya kalktı ve kılıcım Helene’nin kılıcını karşıladı.

    “İşte bu yeni bir şey” diye mırıldandım.

    “Adrian’dan sevgilerle” diye bağırdı Helene ve yeni bir atakla üzerime atladı. Kılıçlar yeniden havada birbirini buldu ve savaşa kaldığı yerden devam ettik. İkimiz de yapacağımız hamleleri o kadar iyi tanıyorduk ki adımımızı attığımız anda karşı hamleyi planlamış oluyorduk.

   Yarım saat boyunca kılıçların bedenlerimizde açtığı ufak sıyrıklardan başka bir şey elde edememiş halde savaşa devam ediyorduk. Uzun süredir böyle bir karşılaşma yaşamadığım için ağırdan alıyor, Helene’nin hamlelerine izin veriyordum. “Hadi, Melanippe!” dedi nefes nefese bir şekilde Helene. “Kazanmama izin mi vereceksin yoksa?” Alayla dolu gülümsemesini yüzüne yerleştirdi. “Asla!” diye bağırarak karşılık verdim ve bir savaş narası dudaklarının arasından çıkıp üzerime atıldı. Kılıç darbesinden aşağıya eğilerek kurtuldum ve hızlı adımlarla Helene’nin bedenini önüme aldım. Sırtı bana dönük şekilde dururken diz kapağının arkasına güçlü bir tekme savurdum ve Helene bir anda dizlerinin üstüne çöktü. Sol elimle kısa sarı saçlarından tutup başını arkaya attım. Sağ elimdeki kılıcı boğazına dayadım.

AmazonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin