4

69 6 0
                                    

Bir kaç öğrencinin oda sorununu ayarlamaya çalışmaktan beynim çatlamak üzereydi, susmak bilmiyorlardı, işimi yapmama yardımcı olmuyorlardı ve bir de cırtlak sesleriyle beynimi şişiriyorlardı. Sonunda hepsine ayrı oda ayarlayacağımı ve yeni gelecek olan öğrencileri onların yanına yollayacağımı söyleyerek onları başımdan savdığımda rahatça koltuğuma gömüldüm. Bu rahatlığım pek uzun sürmedi, pantolonumun arka cebinde titreyen telefonunum beni gıdıkladığında ayağa kalkıp telefonumu elime aldım.

"Akşama maça çıkmayı düşünüyorum, seni de orada görmek isterim Lavender."

Onu tekrar boks yaparken izleyecek olmanın verdiği heyecanla yerimden kalkıp ofisimi turlamaya başladım. Biraz endişeliydim, iyi durumda olup olmadığını bilmiyordum, ya kaybedecek olsa?

"Calum, iyi olduğuna emin değilsen çıkma. Senin sağlığından önemli olmadığını biliyorsun."

Heyecandan dudaklarımı kemirmeye bile başlamıştım.

"Doktorumla konuştum, maça çıkabileceğimi söyledi, kötü olursam bırakacağıma söz verebilirim Lav."

"O zaman geleceğim Calum, kaçta başlayacağı belli mi?"

"Net bir saat belirlemedik ama seni 6'da alabilirim istersen, biraz takılırız?"

Demek takılmak istiyordu.

"Tamamdır. Metro durağında görüşürüz Calum."

Onu aklımdan atıp işlerime devam etmeye çalıştım. Saat 5 olduğunda sürekli yanımda barındırdığım yedek kıyafetlerimi ve makyaj çantamı alıp lavaboya girdim. Her zamankinin aksine bu gün mat yerine parlak bir ruj sürdüm, daha çok parlatıcı gibiydi. Saçlarımı yarım balıksırtı yapıp topladım.
Kot pantolonumu ve tişörtümü giydikten sonra spor ayakkabıdan vazgeçip bu gün işe gelirken giydiğim topukluları çıkarmamaya karar verdim. Bir boks maçına uygun giyinmiştim, sadece şimdiye kadarki gittiğim en şık ve süslü halimdeydim diyebilirdim.

O kadar sıkıldım ki bu kısa oldu sonra bölümü uzun yazarım belki (yazmadı) özür dilerim ilyall

Collarbones // HoodHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin